Kur’an’ın hayata intikalinin en güvenli vasıtası olan Sünnet’in ve Sünnet’i bize ulaştıran vasıtaların ilki ve en önemlisi olan Hadis’in İslam’ın ikinci ve üçüncü yüzyıllarında “formüle” edildiği tezinin, Ümmet’in alimlerinin bizzat hadisler konusundaki tavrı göz önüne alındığında kabul edilebilir bir tarafının bulunmadığı görülmektedir. Ulemamızın sahih kabul ettiği hadisleri de içine alacak biçimde –hatta ağırlıklı olarak bunları kastederek– kullanılan “formüle edilmiş olma” ifadesi, neresinden bakarsak bakalım, “uydurulmuş olma” ile aynı kapıya çıkmaktadır. Dolayısıyla burada bu tabir üzerinde fazlaca durmanın … Devamını Oku
Bir “Metin” Olarak Kur’an’ın Fonksiyonu
Bir ilahî Kitab’a sadece “varis” olmanın, insanın kurtuluşu için yeterli olmadığı, İslam öncesi dinlerin tecrübesiyle sabit iken, “içimiz”den Kur’an dışında başka kaynak tanımamaya azmetmiş olanların, Ehl-i Kitab’ın girdiği keler deliğine meftun olması “hamakatin zirvesi” olarak tavsif edilse yeridir. Teslimiyet olmaksızın Kur’an’ın sadece bir “metin” olarak algılanmasıyla başlıyor bu macera. Arkasından, “Kur’an korunmuştur/korunacaktır, ama Sünnet için böyle bir garanti yok” ile devam ediyor. Son aşama olarak “tarihsellik” servise konuyor ve böylece arzu edilen vasata ulaşılmış oluyor. Bu arada … Devamını Oku
Parçalanmış Zihin=Parçalanmış Din
1954 yılında ünlü Hristiyan müsteşrik Alfred Guillaume, İslam Tetkikleri Enstitüsü’nün davetlisi olarak Türkiye’de “Garpte İslam Tedkikleri” başlıklı bir seri konferans vermiştir. Adı geçen Enstitü’nün neşrettiği dergide tercümesi neşredilen bu konferansların ilkinin girizgâhında Guillaume, Batı’da İslam araştırmalarını yürüten bilim adamlarının iki grup olduğunu ve bunların ilkini, “Din olgusunu beşer ürünü olarak görenler”in oluşturduğunu söyler. İkinci grup ise tabir yerindeyse “inançlı” (Hristiyan) araştırmacılardan oluşmaktadır. İlk grubun dine karşı tavrı belli olduğu için dinî araştırmalarda varacakları netice de üş aşağı … Devamını Oku
“Özümseme” ve “İfraz” Mekanizmaları
Daha önce bu köşede, Malezya’da doktora yapan Serdar Demirel kardeşimden bahsetmiştim. Türkiye’de yayımlanmakta olan bir dergiye gönderdiği bir yazıyı bana da gönderme inceliğini göstermiş. Nefis tesbitler içeren bu yazının bir kısmını –birkaç küçük tasarrufla– sizinle paylaşmak istedim. Buyrun: “Son dönemde en çok kullanılan kavramların başında –tabii ki terör, terörizm ve teröristten sonra– “globalizm” gelmektedir. Bu kavramlar sadece masum birkaç harfin bir araya gelmesinden ibaret değillerdir. “Acizâne kanaatime göre, globalizm –küreselleşme– postmodernizmi ifade etmekte; yani, içinde bulunduğumuz tarihî … Devamını Oku
Tarihi Önyargılı Okumak
Modern dönemde İslam ilim tarihi üzerine kalem oynatanların belli bir kesiminin, özellikle bir kısım Ehl-i Sünnet alimleri, sırf siyasal iktidarlarla iyi ilişki içinde bulunmalarını gerekçe göstererek çeşitli ithamlarla yaftaladıklarını biliyoruz. Dünyalık için sultanlara yardakçılık etmekten, onların gayrimeşru uygulama ve tutumlarını meşru göstermeye çabalamaya ve muhtemel muhalefet hareketlerini bastırmaya çalışmaya kadar birçok iddia bu kampanyanın göz dolduran malzemeleri arasındadır. Bu nispeten yaygın kanaatin kaynağı, aslında ne öğreti, ne de –uç örnekler dışında– bireysel tavırlardır. Esas kaynak, tarihin hastalıklı … Devamını Oku
Alim ve Rüya
Modernitenin rüya hakkındaki profan tesbitleri ile Müslüman’ın rüyaya atfettiği değer arasında bariz farklılıklar bulunması tabiidir. İkincisini, Efendimiz (s.a.v)’in rüya hakkında söylediklerindan başka birşeye dayandıramayacağımız açık. Her ne kadar hangi rüyaların makbul ve itimada şayan olduğu ve hangilerinin böyle olmadığı yolunda elimizde bir kısım ölçüler var ise de, kimi spesifik durumlarda rüyanın bundan fazla belirleyici kılındığı da dikkat çekici bir husus. Menakıb ve Teracim türü kitaplarda zikri geçen rical hakkında görülen rüyalara ayrı bir ihtimamla yer verilmesi çağdaş … Devamını Oku
Marife’deki Birkaç Yazı
Bir önceki yazıda Marife dergisindeki iki yazı üzerinde kısaca durmuştum; yer darlığı sebebiyle bahse konu etmeyi uygun bulduğum diğer birkaç yazı üzerinde de bugün –yine kısaca– duracağım. Yrd. Doç. Dr. Yavuz Köktaş’ın “Hadis Tariklerini Bir Arada Değerlendirmenin Faydaları Üzerine” başlıklı yazısı ana hatları itibariyle “malumu ilam” görüntüsü vermekle birlikte, bir yönüyle ulemanın Hadis metinlerini değerlendirmede kullandığı yöntemlerin hala aşılamamış olmasına işaret etmekle önemli bir işlevi yerine getiriyor. Köktaş, “Yeni Yaklaşımlar” arabaşlığı altında İftikhar Zaman’ın, aynı bağlamdaki farklı … Devamını Oku
Batı “Hukema”dan Ne Öğrendi?
İslam filozoflarının, Felsefe’nin “İslamîliğini” temellendirmek için Kur’an’ın tefekkür, i’tibar, tedebbür, tezekkür, teemmül… vurgusuna başvurması bana oldum olası “problemli” görünmüştür. Düşünürüm ki, Kur’an’ın bu alandaki çağrısı Mekkî’dir ve dahi Yüce Allah’ın vahdaniyet, kudret ve azametine imana ve bunları itirafa çağırır. Bu maksat hasıl olduktan sonra sıra “teslimiyet”e, yani “uygulama”ya gelir. Bir sonraki ise iman, amel ve ve takvada “kemal”e ulaşma merhalesidir. Ne ki İslamîliği ispatlanmaya çalışılan Felsefî düşüncenin ilk noktada durmadığı da vakıa. Zira o sistemli düşünce peşinde … Devamını Oku
Marife Yine Dopdolu
Konya Selçuk İlahiyat’tan bir ekibin hazırladığı “Marife” dergisinin bu köşede daha önce birkaç yazıya konuk olduğunu biliyorsunuz. İkinci yılının ilk sayısı (Bahar-2002) geçenlerde elime ulaşan Marife’nin, ülkemizde yayımlanan bilimsel/akademik dergiler arasında kendisine kısa bir zaman içinde saygın bir yer edinmekte pek zorlanmadığını söylemek yanlış olmaz. Dergide yer alan birbirinden değerli makaleler içinde, elime geçer geçmez okuduğum birkaç yazıya kısaca değineceğim. Doç. Dr. Ahmet Yaman’ın “İslam Hukuk İlmi Açısından Makâsıd İctihadının ya da Teleolojik Yorum Yönteminin İlkeleri Üzerine” … Devamını Oku
Yeni Bir İlm-i Kelam
Bu köşede son üç yazıda söylenenlerin önümüze koyduğu önemli gerçek şudur: Çağdaş dünyada kendisini İslam’a nispet eden grup ve akımların, geçmişte Akaid/Kelam alimlerinin yaptığı türden bir analizi şu ana kadar ne yazık ki yapılmış değildir. Bugün Akaid/Kelam konusuyla ilgilenenler ve özellikle bu alanda görev yapan akademisyenler bakımından, çağdaş akımları içine alan yeni bir “Fırak” çalışması yapmak bir zorunluluk, bir borçtur. Hatta bundan önce çağdaş gelişmeler ışığında yeni bir “Milel-Nıhel” çalışması yapılmalıdır. Bu çalışmalardan ikincisi, çağdaş batıl inanç … Devamını Oku