İki yazı önce verdiğimiz çay molası uzayacak gibi görünüyor. Zira özel cevap verdiklerim yanında buraya aktarılmayı hak eden iletiler de gelmeye devam ediyor. Hanifi Sarıhan kardeşime, uzunca mesajı ve yapıcı tenkitleri için teşekkür ediyorum. Ehl-i Sünnet duruşun ihyası gibi kutlu ve fakat münferit faaliyet vüs’atini çok aşan bir maksadın gerçekleştirilmesi yolunda bir küçük katkı sağlayabilmiş, bir ışık yakabilmişsem kendimi dünyanın en bahtiyar insanı sayarım. Zira artık “insanlığın kurtuluşu İslam’dadır” sözünün neredeyse hiçbir anlamı yok. Çünkü ardından hemen … Devamını Oku
Kadının Şahitliği Meselesi ve Bir İtiraz – II
Yiğit’in bir yandan “Birçok ilim adamının da kabul ettiği gibi, kadınların geneli bakımından unutkanlık, erkeklere nispetle daha fazla söz konusu olmaktadır” (s. 92) derken, diğer yandan ilgili hadise itiraz etmesi de ayrı bir çelişki olarak dikkat çekmektedir. Zira eğer unutkanlığın kadınların geneli bakımından “hâlâ” geçerliliğini koruyan bir hususiyet olduğunu kabul edeceksek, Yiğit’in bizzat kendisinin biri çırpıda yıktığı bir anlayışı bütün makale boyunca savunmak gibi bir tutarsızlığa düştüğünü söylememiz kaçınılmaz olacaktır. Bu durumu, Yiğit’in “Bu tür yorumların hiç … Devamını Oku
Kadının Şahitliği Meselesi ve Bir İtiraz – I
Salı günkü yazımda, Marife dergisinin 1. sayısında yer alan bir makale üzerinde dururken “Çağdaş (daha Türkçesi “Batılı”) değer yargılarının etkisi altında ezilen ve İslam’ı, “özür dileyici” bir tavırla “savunduğunu zanneden” bu yaklaşım, bir ayet ya da hadise yöneltilen Batılı ya da Batı patentli bir eleştirinin aslında İslam’a yöneldiğini bir türlü fark edemiyor. “Bu eleştiri bu ayeti böyle anlayanları, ya da bu hadisi eserinde zikredenleri hedefler, İslam’ı değil” demekle, aslında içi boşaltılmış bir İslam’ı savunduğunu sanıyor ve tabii … Devamını Oku
Mezhebe Aykırı Ayet ve Hadisler
Bir konudaki bütün hadislerle amel edebilmek için o hadislerin sadece sıhhatinin sübut bulmuş olması yeterli değildir. Aynı zamanda mensuh olmadığının bilinmesi, tevil ile ortadan kaldırılamayan muarazadan salim bulunması ve özellikle Sahabe tarafından kendisiyle amelden sarf-ı nazar edilmemiş olması gibi hususiyetler de hadis ile amel için Hanefîler tarafından aranan şartlardır. Bu şartların hangi gerekçelerle konduğu, Usul kitaplarında ayrıntılı bir şekilde açıklandığı için burada bu noktaya girmeyi gereksiz görüyorum. Öte yandan, diğer mezheplerin –ve hatta Hadisçiler’in– delillerin tearuzu durumunda … Devamını Oku