Bediüzzaman ve Risale-i Nur-12

Ebubekir Sifil[dosya], 2010, 2010 Yılı, Bediüzzaman ve Risale-i Nur, Gazete Yazıları, Kasım 2010, Okuyucu Soruları, Şahıslar, Said Nursi

S–11) Risalelerdeki bazı bilgileri reddetmek ve kabul etmemek itikadi açıdan tehlike yaratır mı?

Bu sorunun cevabı, reddedilen bilginin mahiyetine bağlıdır. Risalelerde dile getirilen temel imanî meselelerden ve itikadî umdelerden birinin reddi, doğrudan imanın aslına halel getireceğinden, elbette itikadî açıdan tehlike teşkil eder.

Risalelerin ihtiva ettiği –özellikle de fer’iyyata ait– bilgi, yorum ve istinbatların, ehil kimseler tarafından hüsn-i niyet ve ilmî gerekçelerle, edep ve ahlak ölçüleri içinde tartışma konusu yapılmasına gelince, itikadî açıdan tehlike teşkil etmesi şöyle dursun, ilmî sorumluluğun gereği olarak yapıldığından, sahibine sevap getirir.

S–12) Tefsir nedir? Risalelere tefsir demek doğru mudur? Bu bağlamda Sait Nursi müfessir midir?

“Tefsir”, sözlükte kısaca “bir lafzın altındaki makul manayı ortaya çıkarmak, izhar etmek” anlamına gelir. Ancak soruda tarifi istenen, “İlm-i Tefsir” olduğundan, burada sözlük anlamıyla fazla iştigale gerek görmüyorum. İlm-i Tefsir ise, Kur’an-ı Kerim’in ihtiva ettiği lafızların telaffuz keyfiyeti, manası ve delaleti ile iştigal ve dört esasa istinat eder: Kur’an’ın Kur’an’la, Sünnet’le, Sahabe ve Tabiun akvaliyle ve Şer’î ilimler, Arap dili ve müsbet ilmin verileriyle tefsiri.

Tefsir faaliyeti çeşitli metotlar izlenerek yapılabilir. Söz gelimi surelerin Kur’an’da mevcut sırası takip edilebileceği gibi, nüzul sırası gözetilerek de tefsir yapılabilir. Keza Kur’an’ın bütününün tefsiri hedeflenebileceği gibi, bir veya birkaç suresinin tefsiri de amaçlanabilir. Hatta –”Ahkâm tefsiri” türünde olduğu gibi– belli muhtevadaki ayetlerin tefsiri de söz konusu olabilir.

Risale-i Nur’un, Kur’an’ın tamamını veya belli surelerini tefsir etmek amacıyla yazılmadığı herkesin malumudur. Sadece İşârâtu’l-İcaz –yazılış maksadı bakımından– kısmen bundan istisna edilebilir. Onun da Kur’an’ın oldukça cüz’î bir kısmını ihtiva ettiği açıktır.

Dolayısıyla Risale-i Nur’a “teknik anlamda” tefsir demek mümkün değildir. Tabii ki bu anlamda Bediüzzaman merhuma “müfessir” demek de mümkün değildir.

Bununla birlikte, bu eserin ihtiva ettiği hakikatlerin Kur’an hakikatleri olduğu, dolayısıyla bu eserin “Kur’anî hakikatleri çağa tercüme etmek” anlamında bir tefsir işlevi gördüğü de bir hakikattir. Kur’an’ın küllî hakikatlerini modern çağın idrakine ulaştırmak, özellikle de modern çağın tevlit ettiği soru işaretlerini, vehim ve şüpheleri Kur’an’la tedavi noktasında Risale-i Nur’un temel bir işlev gördüğü inkâr edilemez. Tefsir ilminin nihaî amacına mutabık olması dolayısıyla bu faaliyet –teknik anlamda olmasa bile– bir yönüyle tefsir sayılır; dolayısıyla onun yazarı da bu anlamda müfessir telakki edilecektir.

S–13)  Risalelerde neden kaynak belirtilmemiştir? Sait Nursi gibi birisi için kendisi kaynaktır kaynak belirtmesine gerek yoktur demek anlayışı ne kadar doğrudur?

Risaleler’de mutlak anlamda kaynak gösterilmediğini söylemek doğru değildir. Eseri okuyanlar, geçmiş müelliflere ve eserlerine yer yer atıflar bulunduğunu bilir.

Bununlar birlikte Risaleler’de, ilmî eserlerde görmeye alıştığımız anlamda kaynak gösterilmemesinin birkaç sebebi vardır. Kaleme alındıkları şart ve ortamlar dikkate alındığında bu durum daha iyi anlaşılacaktır. İşârâtu’l-İcaz’ın cephede dikte edilmesi, keza külliyatın büyük kısmının sürgünde ve/veya hapisteyken kaleme alınması veya dikte edilmesi, meseleyi yeterince izah etmektedir. O dönemde ilmî eserlerde bugün bildiğimiz ve uyguladığımız tarzda “kaynak gösterme” uygulamasının –özellikle medrese kökenli alimler tarafından kaleme alınan eserlerde– tam anlamıyla yerleşmiş bir tarz olarak uygulanmadığını da eklemeliyiz.

Devam edecek.

Milli Gazete – 7 Kasım 2010