Rıhle –bir hayli gecikmeyle– inşaallah bu hafta çıkacak olan 14. sayısında Tasavvuf’u dosya konusu yaptı. Bu sayıya dercedemediğimiz yazıları, 15. sayının dosya konusunu “Tasavvuf-2” şeklinde koyup orada okuyucuya sunmuş olacağız inşaallah. Tasavvuf bu Ümmetin en temel varoluş alanlarından biridir. İslam coğrafyasını bir uçtan ötekine dolaşın, Tasavvuf’un izlerini görürsünüz. İster Endülüs’e gidin ister Orta Asya’ya, ister Afrika’ya uzanın ister Orta Doğu’ya, İslam coğrafyasının her karışında Tasavvuf’un rengini, tadını, kokusunu hissedersiniz. Sarayda da karşınıza çıkar, en ücra köyde de. … Devamını Oku
Çocuklarımız Kime Teslim?
Türkiye’nin yaşadığı tam anlamıyla “baş döndürücü” değişim ve dönüşüm süreci, “İslamî kesim”in de paralel bir değişim ve dönüşüm geçirmesi anlamına geliyor. Sadece çevreden merkeze doğru bir akışı değil, aynı zamanda “din algısı”ndaki kırılmayı da ifade ediyor bu süreç. İlahiyat fakültelerinin sayısı her geçen gün artıyor. Yanılmıyorsam 63’e ulaştı rakam. Yanı sıra İmam Hatip okullarına rağbet de, buna bağlı olarak İmam Hatip okullarının sayısı da artıyor. Halkın tercihini inanç ve değerleri lehine kullanmasında şaşılacak bir durum yok. Yaşananlar, … Devamını Oku
“İslamî Kesim”in Çetin İmtihanı
Ezilen halk kesimlerinin kurtuluşunun Sosyalist/Komünist ideolojinin hakimiyetine bağlı olduğu teziyle hem kendilerine hem de içinde yaşadıkları topluma yazık eden solcular, zaman içinde ideolojik bağlarının zayıflamasıyla dünyayı keşf ettiler. Karşıt cinsler arasındaki duygusal ilişkiden, ekonomik gücün sağladığı “imkân”lara, sosyal statülere, etiketlere kadar bir dizi “gerçeği” fark ettiklerinde ne ezilen halkların kardeşliği kaldı ortada, ne sosyalist enternasyonal… Her şey bir anda çözülüverdi. Elde kala kala kuru bir Kemalizm ideolojisi kaldı. O da hiçbir idealle açıklanamayacak şaibeli bir dünyanın kapısını … Devamını Oku
Kabirler Üzerine Türbe Yapmak-4
Kabirler üzerine yazı yazmanın, bina yapmanın hükmü konusunda ulema arasında ittifak bulunmadığını, hükmün maksada göre değiştiğini önceki yazılarda görmüş olduk. Son bir mülahazayla konu hakkında söyleyeceklerimi sonlandırayım: Kabirler üzerine bina yapma meselesini, günümüzde iki noktada geçmişten farklı olarak değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum: Kişinin bu hayattaki ekonomik durumu, sosyal statüsü, makam-mevkii… öldükten sonra da kabrine yansısın, bu “arızî” vasıflarıyla elde ettiği sun’î/geçici imaj ve saygınlık kabrinde de görülsün, kabri de bu hayattaki şanına layık görkemde olsun… gibi düşüncelerle kabrin … Devamını Oku
Kabirler Üzerine Türbe Yapmak-3
Bir önceki yazıyı, “ez-Zehebî, el-Hâkim’in bu ta’liline itiraz etmiştir. Onun itirazını ve meselenin diğer boyutlarını bir sonraki yazıda görelim” diyerek bitirmiştik. Kaldığımız yerden devam edelim: el-Müstedrek’i telhis eden (notlar ekleyerek özetleyen) ez-Zehebî, el-Hâkim’in bir önceki yazıda İbn Âbidîn’den naklen geçen ifadesi üzerine şöyle der: “Bu sözün bir faydası yoktur. Herhangi bir sahabînin böyle yaptığını bilmiyoruz. Bu ancak Tabiun’dan ve onlardan sonra gelenlerden bazısının ihdas ettiği bir uygulamadır. (Anlaşılan) bu konudaki nehiy onlara ulaşmamıştır.”[1]ez-Zehebî, Telhîsu’l-Müstedrek (el-Müstedrek ile birlikte), … Devamını Oku
Nâzûratu’l-Hak
Kuzey yarımkürenin kuzey cihetinde yaşayanlar için “yatsı namazının vakti” diye bir problem bulunduğu ve bu problemin tarih içinde ulema arasında ihtilaf konusu oluşturduğu ehlinin malumudur. Kazan’lı Şihâbuddîn el-Mercânî (1818-1889), bu mesele hakkında kaleme alınmış sayılı eserlerden birinin, Nâzûratu’l-Hak fî Fardiyyeti’l-İşâ’ ve in Lem Yeğibi’ş-Şafak isimli muhalled eserin sahibi olarak, yatsı namazının vaktinin girmediği (şafağın kaybolmadığı) bölgelerde yaşayanlardan yatsı namazının düşeceği görüşüne en ciddi mukabelede bulunmuş isimlerden biridir. el-Mercânî, Kafkas diyarının yetiştirdiği, rivayet ve dirayet tarafı güçlü alimlerden … Devamını Oku
Tezâkir’den
Bir devlet ve ilim adamı olarak Ahmet Cevdet Paşa’nın, Balkanlar’daki teftiş görevi sırasında yürüttüğü hikmet ve dirayet yüklü tatbikata örnek olması kabilinden bugün de Tezâkir‘den (III, 46 vd.) bir pasajı –sadeleştirerek– dikkatinize sunmak istiyorum: “… Mesireden dönüp gelirken yolumuzun üstünde bir büyük hanenin önünde bir büyük kalabalık gördük. Meğer mesireden dönen kızların bir grubu bu haneye toplanıp, sokak kapısını ve pencereleri açıp şarkılar okumakta oldukları halde birtakım delikanlılar dahi sokakta dizilerek onlar ile konuşur ve aşıklık ederlermiş. … Devamını Oku