Tezâkir’den

Ebubekir Sifil2003, Gazete Yazıları, Mayıs 2012

Bir devlet ve ilim adamı olarak Ahmet Cevdet Paşa’nın, Balkanlar’daki teftiş görevi sırasında yürüttüğü hikmet ve dirayet yüklü tatbikata örnek olması kabilinden bugün de Tezâkir‘den (III, 46 vd.) bir pasajı –sadeleştirerek– dikkatinize sunmak istiyorum:

“… Mesireden dönüp gelirken yolumuzun üstünde bir büyük hanenin önünde bir büyük kalabalık gördük. Meğer mesireden dönen kızların bir grubu bu haneye toplanıp, sokak kapısını ve pencereleri açıp şarkılar okumakta oldukları halde birtakım delikanlılar dahi sokakta dizilerek onlar ile konuşur ve aşıklık ederlermiş. Bizi gördükleri gibi kızlar sokak kapısını kapayıp delikanlılar dahi dağıldı. Fakat içlerinden birisi karşıdaki duvara dayanıp donakaldı. Yanına geldik, gördük. Arkasını duvara verip ol hanenin penceresine bakıyor. Müsteşarımız Belgrat’lı Râşid Paşa aracılığıyla kendisini konuşturduk. Öğrendik ki bu biçare (…) şaşkınlık içinde, orada toplanmış bulunan kız ve kadınlar içinde cananını temaşa ediyormuş. (…)

“Hemen o hanenin kapısını açtırdık. Kızlar avlu içinde göründü. O kız da onların içinde bulundu. Kendisini dışarıya aldık. “Bu delikanlı seni istiyor; sen de onu istiyor musun?” diye sorduk. “O beni nasıl sevip dilerse,  ben de onu öyle sevip dilerim” dedi. “Peki bunlar niçin evlendirilmiyor?” diye sordum. Kimi, “Kızın annesi izin verdmiyor”, kimi de “Oğlanın babası razı olmuyor” tarzında özürler ileri sürerek gerçek durumu gizleyecek sözler söylediler. “Bunların velileri izin vermezse ben emir veririm” dedim. Tam bir utangaçlık ile sustular. Araştırınca anlaşıldı ki, bu evliliğin engeli fakirlikmiş. (…)

“Durumun içyüzüne vakıf olduktan sonra, kıza nişan olarak vermek üzere delikanlıya beş altı adet yüzlük altını verdim. O da kıza vererek talip oldu. Geriye, mahkemeye gidip nikâh kıymaları kaldı. Kendisine de harçlık olmak üzere yedi sekiz altın verdim. Kızın validesine haber gönderdiler. (…) Kızın validesi gelip kızının düğününe yetişti. “Bu nedir?” diyerek adetleri üzere mırıldanmak istedi ise de, “Sus, bu iş müfettişy efendinin emri ile oldu” dediler. O da susakaldı ve gerçekte memnun ve müteşekkir oldu. (…)

Pazartesi günü diğer bir seyir yerine gittik. Yine böyle bir biçare aşık bulup Vali Paşa’nın da iştirakiyle, yine bin beşyüz kuruş kadar para sarf ederek onun da nikâhını seyir yerinde Molla Efendi’ye kıydırdık. (…)

“Bosna kızları (…) evlenme işinin kolaylaştırılması için vaki olan girişimlerimizden pek hoşnut kaldılar ve Boşnakça olarak “Hünkâr, Müfettiş Efendi’ye emir vermiş ve buyurmuş ki, paranın gittiğine bakma. Altınları su gibi akıt. Kızları evlendir. Ta ki, gazi yiğitler ve yeşilli askerler doğursunlar” yollu şarkılar yapıp mesirelerde aşıklarına karşı oynarken okumaya başladılar…”

Milli Gazete – 27 Mayıs 2003