İmam Hatip okullarının geçmişte icra etiği fonksiyon ve bugünkü durumu konusu tartışılıyor. Geldiğimiz noktada bu okulların misyonunu tamamladığı ve artık bunlara ihtiyaç kalmadığı tarzındaki yaklaşımlar, vakıayı esas kabul ettiği için isabetli değil.
Geldiğimiz noktada İmam Hatip okulları seviye kaybına uğramışsa, yapılması gereken onları devre dışı tutmak değil, ihtiyacı karşılar kıvama ve seviyeye taşımaktır.
Bu okullardan din alimi yetiştirmek gibi bir beklenti içinde olmak elbette doğru değil. Hatta İlahiyat fakültelerinden alim yetiştirmek de –tecrübelerin de ortaya koyduğu gibi– mümkün değil.
Yapılması gereken, insanımızın ve toplumumuzun ihtiyaç duyduğu alimi yetiştirmek için eğitim meselesini ciddiye almak ve bunun gerektirdiği ciddi projeksiyonlar yapmaktır.
Yalova İlahiyat bu noktadaki ihtiyacı görmüş ve bu doğrultuda yapılanma yoluna gitmiş bir fakülte olarak mevcutlardan önemli bir farklılık gösteriyor. Normal okul zamanı okulda alınan eğitimin üstüne, okul dışındaki zamanları dolduracak şekilde tasarlanmış takviye eğitimle alim yetiştirme amacını gerçekleştirmeyi hedefliyor fakülte.
Bunun üstüne bir de Yüksek Lisans ve Doktora eğitimi süresince devam ettirilecek olan takviye eğitimi eklediğinizde, hedefe biraz daha yaklaşma imkânı elde edeceğimiz açık.
Dolayısıyla bu tecrübe iyi değerlendirilmeli. Yalova İlahiyat’ta hayata geçirilecek olan eğitim ve uygulanacak olan sistem, gerek ülkemizin gerekse İslam dünyasının ihtiyacını karşılamak bakımından dikkate değer hasılalar ortaya koyacak. Hem medrese müfredatını uygulayan, hem de çağdaş eğitimin sağladığı formasyonu kazanmış nesillerin yetiştirilmesi için önemli bir fırsat.
Netice olarak evet, mevcut yapısıyla da geçmişte ortaya koyduğu performansla da İmam Hatip okulları ideal olanı ortaya koymakta yetersiz. Ama bu, onların tamamen devre dışı bırakılmasıyla neticelenmemeli. Tam aksine, onların yetersiz kaldığı noktalarda alternatif arayışlarla mesele çözüme kavuşturulmalıdır.
10 Temmuz 2012 – Milli Gazete