S–22) Abdülhamit ve Sait Nursi, yaşantıları göz önünde bulundurulup kıyaslandığında üstünlük bakımından hangisi daha üstün olabilir? Neden? Bunun yanlış sorulmuş bir soru olduğunu düşünüyorum. Bizler o insanların hangisinin Allah indinde daha üstün olduğunu tayin ve tesbit mevkiinde değiliz. Herhangi bir hadisede birinin haklı, diğerinin haksız olduğunu –zahir-i hale bakarak– söyleyebiliriz. Ama birinin diğerinden üstün olduğunu söylemek bize düşmez. S–23) Sait Nursinin siyaset konusundaki açıklaması doğru bir açıklama mıdır? Kastedilen nedir? Günümüzdeki siyasetten uzak durma manasında anlaşılıp uğraşılmaması … Devamını Oku
İctihad Ve Kustallık
Hayatı ve Din’i seküler/profan gözlükle okuma hastalığı mü’minlere ahir zamanda arız olan bir illet. Birtakım kavramlar, düşünceler, hükümler havada uçuşuyor. Kökenini araştırmadan, bünyeye nereden ve ne maksatla sokulmaya çalışıldığına dikkat etmeden dilimize buyur ettiğimiz kavramlar bir süre sonra düşüncemizi şekillendirmeye başlıyor. Bu da süreç içinde Din ve dünya algımızı dönüştürüyor, fark edemiyoruz. Önüne herhangi bir Fıkıh kitabını alan modern “fıkıh uzmanı”, oradan rast gele seçtiği paragrafları göstererek “bakın” diyor, “bu konulardaki ihtilaflara bakın: sehiv secdesi birine göre … Devamını Oku
Fiillerimizi “İbadet” Yapan Nedir?
Ulemamız, İslam’ın özünü şu üç hadisin teşkil ettiğini söyler: “Ameller niyetlere göredir…” “Helal bellidir; haram da bellidir. Bu ikisi arasında ise şüpheliler vardır…” “Üstüne vazife olmayan işleri terk etmesi, kişinin Müslümanlığının güzelliğindendir.” Dikkat edilirse bu hadislerden ilki “niyet/maksat”la ilgilidir ve her işin başlangıcını (dolayısıyla da sonunu) tayin eder. Bir işten maksat/niyet neyse, hüküm de ona göre olacağından, tashih-i niyet her işin başıdır. “De ki, “Benim namazım da, sair ibadetlerim de, hayatım da, ölümüm de Alemlerin Rabbi olan … Devamını Oku
Bediüzzaman ve Risale-i Nur-19
Bediüzzaman da tıpkı dönemindeki ulemanın çoğunluğu gibi, “hürriyet, adalet, müsavat” sloganları eşliğinde Sultan Abdülhamid aleyhdarlığı yapmayı “İslam’ın gereği” olarak görüyor ve bu çerçevede hareket ediyordu. Bir evvelki yazıda Risale-i Nur’dan naklettiğim pasajlar onun meseleye bakışını kendi ifadeleriyle net biçimde ortaya koymaktadır. Muhterem Kadir Mısıroğlu bu olayı şöyle veriyor: “Rahmetli Celâlettin Öktem hocadan dinlediğime nazaran, II. Meşrûtiyet arifesinde İstanbul’a gelen Said-i Nursî merhum o zaman Dârulfünûn’a tahsis edilmiş olan Zeyneb Kâmil Konağı’nda bir konferans vermiş. Bu konferansta Sultan … Devamını Oku
- Page 2 of 2
- 1
- 2