İlki ESAM (Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar merkezi) tarafından 19.’su düzenlenen ve Müslüman Topluluklar Birliği Kongresi. Kongreye 15’ten fazla ülkeden 150 civarında temsilcinin iştirakiyle icra edilen kongrede İslam coğrafyasının belli başlı bölgelerinden kanaat ve cemaat önderleri, ilim ve siyaset adamları katıldı. Kongre, mezkûr isimlere sadece birbirleriyle görüşme konusunda değil, aynı zamanda ortak arzu, problem ve tesbitlerini dile getirme konusunda da önemli bir imkân sunuyor 19. kez. Toplam 3 gün (27-29 Haziran) süren kongrede tebliğler sunuldu, müzakereler ve değerlendirmeler … Devamını Oku
Rotamız Dünya Yükümüz Ağır
İslam dünyası iki türlü işgale muhatap durumda: Toprak işgali ve zihniyet işgali. Bunlardan ilki gözle görülür sonuçlar doğurduğu için tepki görmesi kolay oluyor. Filistin’de, Afganistan’da, Irak’ta, Çeçenistan’da, Doğu Türkistan’da… fiilî işgalle birlikte sergilenen vahşet konusunda dünyanın büyük bir kısmı “üç maymunlar”ı oynasa da, İslam dünyası –sivil halk düzeyinde– artık daha hızlı tepki verir duruma geldi. Sadece “hızlı tepki vermek” mi? Değil elbette. İslam dünyasında, küresel sisteme “bir şekilde” eklemlenmiş yönetimlerin aksine sivil halk daha bir öne çıkabilir … Devamını Oku
Cemaat Psikolojisi, Cariyeliğin Mahiyeti-3
Bir önceki yazıyı, iki türlü cariyelik statüsü olduğunu, bunlardan birincisinin “hizmetçi cariyelik” olduğunu belirterek bitirmiştik. Prof. Dr. Ahmet Akgündüz hocanın ifadesiyle “İslam Hukukundaki cariyelerin çoğunluğu asrımızdaki işçi kadınlar veya evlere gelen hizmetçi kadınlar gibidirler. Değişen sadece isimleridir. Yani her cariye ile illa da karı koca münasebeti akla gelmemelidir. Başkalarının hanımı bulunan veya sadece efendisinin evindeki hizmetleri görmekle mükellef olan cariyelerin sayısı, belli şartlar çerçevesinde karı koca hayatı yaşanılan cariyelere nisbetle en az on katıdır. Bugün hizmetli kadınlar … Devamını Oku
İki Yanlış Bir Doğru Etmiyor
Ahir zamanda Müslümanların yaşadığı savrulma büyük ölçüde kendisini “dünyevîleşme” olarak ortaya koyuyor. Uluslar arası sistemin yerel yansımaları İslamî oluşumlar özelinde “yeni arayışlar” tarzında tezahür ederken, aslında sistemin meşruiyetinin tescilinden başka bir işe yaramıyor. “Dârihim mâ dümte fî dârihim, ardihim mâ dümte fî ardihim” (Onların toprağında olduğun sürece, kendileriyle iyi geçin, durumu idare et ve onların hoşnutluğunu kazanmaya bak) sözünde ifadesini bulan tavrı benimseyen kesim, bir süre sonra mankurtlaşıyor, “ev sahipleri”nin tarafına geçiyor ve kardeşlerinin karşısına dikiliyor. Savrulmanın … Devamını Oku
İzmir Programı
Cumartesi akşamı Dokuzeylül İlahiyat öğrenci derneği İFDER’in davetlisi olarak fakültenin konferans salonunda bir konuşma yaptım. Bu sezon belirlediğimiz başlık “21. Yüzyılda Müslümanların Fikrî Problemleri” oldu. Yıl içinde gittiğim hemen her yerde 21. yüzyılda genel olarak İslam Dünyası’nda, özel olarak da ülkemizde Müslümanların yaşadığı zihniyet problemlerini konuştuk, konuşuyoruz. Benim için gerçekten çok bereketli, hasılası bol bir seyahat oldu. Program geç sayılabilecek bir saatte (21.00) başladığı ve salon da bundan ancak 10-15 dakika önce açılabildiği halde ağırlığını öğrenci arkadaşların … Devamını Oku
Cemaat Psikolojisi, Cariyeliğin Mahiyeti-2
Cariyelik ve kölelik meselesi, modern zamanlarda adeta bir utanç vesilesi gibi karşılanan hususların başında geliyor. Müslümanlar kendi inançlarından, kaynaklarından, geçmişlerinden… hasılı “kimliklerinden” öylesine uzaklaştırılmış, öylesine yabancılaştırılmış durumda ki, herhangi bir “çağdaş” mahfil tarafından tenkit bağlamında gündeme getirilen herhangi İslamî bir meseleyi refleksif olarak “geçmişi suçlama” psikolojisiyle karşılıyoruz! İnsaflı gayrimüslimlerin gösterdiği sağduyu ve tarafsızlığı biz kendi geçmişimize ve kimlik unsurlarımıza gösteremiyoruz. Hakikat ne yazık ki bu! Endonezya ve Cava’da 17 yıl devlet görevlisi olarak çalışmış, bir ara Müslüman … Devamını Oku
Görüntüye Aldanmak
Teknolojinin geldiği nokta gerçekten ürküntü verici. “Teknolojinin geldiği nokta neresidir?” sorusuna gerçek anlamda cevap verebilenler, ancak onu üretenlerdir. Dolayısıyla yazıya giriş cümlesi, teknolojinin hangi noktalara geldiğini çok iyi bildiğimizi –en azından benim çok iyi bildiğimi– göstermese de hüküm/gerçek değişmiyor. Çünkü onunla gerçek anlamda neler yapılabileceğini –dediğim gibi– ancak onu üretenlerden başkasının bilmiyor oluşu dahi gelinen noktanın “ürküntü verici” olduğunu söylemek için fazlasıyla yeterli. Bir video görüntüsüyle gündeme oturan Deniz Baykal olayı vesilesiyle bir okuyucudan gelen mesaj şöyle: … Devamını Oku
“Apolojetik”-2
Albert Einstein şöyle der: “İnsan hakları içinde, pek sözü; edilmese bile, büyük önem kazanması kaçınılmaz olan bir hak daha var: Bireyin yanlış ya da zararlı saydığı eylemlere katılmama hakkı ve ödevi. Bunun en önemli örneği de askerlik hizmetine katılmayı reddetmektir. Öyle durumlar biliyorum ki, bu yüzden ahlâk anlayışı sağlam bir takım bireylerin devlet makamları ile aralarında anlaşmazlıklar çıkmıştır…” Kavramların zihniyet oluşturduğunu, zihniyetin de inançla kopmaz bir ilişkisinin bulunduğunu akılda tutarak yukarıdaki pasaj üzerinde bir miktar duralım. Dış … Devamını Oku
Cemaat Psikolojisi, Cariyeliğin Mahiyeti-1
Soru “İslam’da cariye sistemi nasıldır? Milli Gazete’de yayınlanan bir yazıda “Hürrem Sultan bir cariyedir, çocuk doğurunca hürriyete kavuştu, cariyelikten çıkıp zevce ünvanını aldı…” denmişti. Cariye köle midir? Köle ise konumu nasıl oluyor? Hürrem Sultan cariye iken doğan çocuğu Kanuni Sultan’dan oluyorsa Kanuni’nin eşi oluyordur o zaman. Öyleyse neden cariye diye anılıyor? Bir adamın cariyesi kendi eşinden farklı mıdır? Öyle ise İslam’a göre nasıl oluyor? 4 eş + cariye mi, yoksa cariye de İslam’ın ölçüsünde olan 4 kadının … Devamını Oku
“Apolojetik”
“Mucize” ile “mitoloji” arasında nasıl bir ilişki olabilir? Müslüman bilincinde muciz/e, hasmı aciz bırakan, karşı konulması mümkün olmayan ve reddedilemeyen hakikattir. “İsbat-ı Nübüvvet” (peygamberliğin hak ve hakikat olduğunun isbatı) bahsinin üzerine oturduğu en önemli alan burasıdır. Bunun için Mustafa Sabri Efendi merhum, “asrın Kelam kitabı” olarak nitelendirilen Mevkıfu’l-Akl’da “mucize” meselesi üzerinde hayli geniş bir şekilde durmuş ve mucizenin inkârının nübüvvet kurumunu inkâr anlamına geleceği gerçeğinin altını kalın çizgilerle çizmiştir. O biliyordu ki, mucizeyi inkâr tavrında ısrar eden … Devamını Oku
- Page 1 of 2
- 1
- 2