Zekât meselesini çağımızda en detaylı bir şekilde işleyen kişi olduğu bilinen el-Karadâvî, “sebîlullah” tabirinin İmamiyye ve Zeydiyye tarafından nasıl anlaşıldığını anlatan nakiller yapmıştır. İmamiyye’nin kendi kaynaklarında görülen o ki, bu mezhep içinde “sebîlullah” kaleminden bütün hayır çeşitlerine harcama yapılmasının cevazı konusunda bir ihtilaf mevcut değil. Ancak Zeydiyye konusunda durum biraz değişik. Gerek el-Karadâvî’nin aktarımlarında[1]Bkz. Fıkhu’z-Zekât, II, 646-7. gerekse benim elimdeki Zeydiyye kaynaklarında Zeydiyye imamlarından Zeyd, en-Nâsır, el-Müeyyed billah ve diğer fukahanın, “sebîlullah” kaleminin münhasıran gazilerin ihtiyacına sarf … Devamını Oku
Zekâtta Temlik ve “Sebîlullah” Meselesi – 3
Bir önceki yazıda, zekât verilecek kimselerin tadad edildiği 9/et-Tevbe, 60 ayetinde geçen “sebîlullah” tabirinin anlam çerçevesine dair eş-Şevkânî ve el-Kınnevcî’nin birbiriyle örtüşmeyen görüşlerini aktarmıştım. Hocanın –dolaylı da olsa– dayanak ittihaz ettiği el-Kasımî, Şeltût ve Yusuf el-Karadâvî’nin görüş ve yaklaşımlarına gelince; el-Kasımî, tefsirinde Fahruddîn er-Râzî’nin, “Sebîlullah ifadesi, sadece gazilerin kastedilmiş olmasını gerektirmez. Bunun için el-Kaffâl, tefsirinde bazı fukahadan, zekâtın, ölünün kefenlenmesi, kale inşası, mescit yapımı gibi hayır çeşitlerinin tamamına sarfının caiz olduğu görüşünü nakletmiştir” dediğini naklettikten sonra el-Hasen … Devamını Oku
Hadis Kitaplarının Musannıflarına Aidiyeti
Soru “(…) Birkaç gün önce bizim buraya (Almanya’ya E.S.) Türkiye’den misafir olarak gelen yazar bir abi, sohbetin bir kısmında şöyle bir iddiada bulundu: Hadis kitapları tahkik edilmemiştir; bu kitapların, yazarlarına ait oldukları bile belli değildir…” “Şimdiye kadar sadece Buhari’nin Hadis kitabı tahkik edilmiş (Fuat Sezgin’den “Buharinin Kaynakları”). Sonuç olarak Buhari’ye atfedilen iki nüsha ortaya çıktığını bildirdi. Birisinde olan 100’lerce hadis öbüründe yokmuş. Sonrada dedi ki “Şimdi hangisi Buhari’nin?” Hocam bunlar doğru mu? Nasıl anlamalıyız bunu? Yanlış mı … Devamını Oku
Zekâtta Temlik Ve “Sebîlullah” Meselesi-2
Karaman hocanın “sebîlullah” konusunda neden sadece er-Râzî’nin el-Kaffâl’den –meçhul “bazı fukaha”ya atfen yaptığı– senedsiz nakille yetinmek durumunda bulunduğu şayan-ı dikkattir. Hoca’nın pek itibar ettiğini bildiğimiz eş-Şevkânî’nin, Fethu’l-Kadîr’de[1]eş-Şevkânî, Fethu’l-Kadîr, II, 532., Neylu’l-Evtâr’da,[2]Neylu’l-Evtâr, IV, 190-1. es-Seylu’l-Cerrâr”da[3]es-Seylu’l-Cerrâr, II, 59-60., ed-Derâri’l-Mudıyye’de[4]ed-Derâri’l-Mudıyye, I, 218. “sebîlullah”ın çerçevesini hocaya destek teşkil edebilecek şekilde genişletmemiş olması da, el-Kınnevcî’nin bu çerçeveyi hocanın takyidiyle gayri kabil-i telif bir tarzda genişletmiş olması da hocanın istidlal ve istintacına dayanak teşkil etmekten uzak görünüyor. eş-Şevkânî, tefsirinde (dipnotta belirttiğim yerde) “sebîlullah”ın, gaziler ve … Devamını Oku
Cüzzamlıdan Kaçmak-2
Efendimiz (s.a.v)’in, “Cüzzamlıdan, aslandan kaçar gibi kaç” ifadesinin, bulaşıcılığın bizatihi hastalık sebebi olmadığını anlatan rivayet zımnında geçmesi calib-i dikkattir. Şarihlerin üzerinde en fazla durduğu nokta şudur: Efendimiz (s.a.v) bulaşıcılığın olmadığını söylerken, “Allah Teala’nın dilemesi ve izni olmadan” bulaşıcılığın vaki olmayacağını anlatmaktadır. Bulaşıcılık bizatihi hastalık sebebi olsaydı, bulaşıcı hastalığa ilk yakalananın niçin hasta olduğunu açıklamak mümkün olmazdı. Bu rivayetler arasındaki zahiri tearuzun nasıl giderileceği konusu üzerinde rivayet cihetinden en detaylı şekilde duranlardan birisi İmam et-Taberî’dir. Tehzîbu’l-Âsâr isimli eserinde[1]Müsnedu … Devamını Oku
Zekâtta Temlik ve “Sebîlullah” Meselesi 1
Prof. Dr. Hayreddin Karaman hocanın zekât konulu yazılarından biri[1]http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/Default.aspx?i=18241&y=HayrettinKaraman. başlıkta yer alan iki konuda o bildiğimiz “açılım”ı tekrarladı geçen hafta. Zekâtın fertlere temlik suretiyle verilmesi ve “sebîlullah” tabirinin yalnızca fiilen savaşan gazilere hasrı, hocanın fetvasında yerini, “hedefi İslâm’ın yaşaması, yayılması ve korunması, İslâm yurdunun muhâfazası ve kurtarılması, İslâm’a yönelen her nevi tehlikenin önlenmesi olan askerî, fikrî, siyasî, iktisadî, mücâdele ve faaliyetler”e bıraktı. Zekâtın –hatta sadece zekâtın değil, hacca, kurbana verilecek paraların da– hal itibariyle “maslahata daha uygun” düştüğü … Devamını Oku
Ramazanda İhya Olmak
Ramazanla birlikte içine bereket, feyiz, kültür, gelenek… kelimelerinin bolca serpiştirildiği yazılar da artıyor haliyle. Bu da Ramazanın bereketindendir diyerek biz de bu kervana katılalım katılmasına da, dikkat etmemiz gereken hususlar da var. Özellikle son yıllarda “Ramazan etkinlikleri” adı altında hızla artan faaliyetlerde olsun, yazılı ve görsel medyanın takdim tarzında olsun Ramazan, büyük ölçüde “kültürel bir olgu”ya indirgenmiş durumda. Hayatımızdaki en temel nirengi noktası olarak Ramazan elbette bizi çepeçevre kuşatmalı, sadece dış dünyayı, cadde ve sokakları değil, ruhumuzun … Devamını Oku
Cüzzamlıdan Kaçmak
Soru “Kıymetli Hocam, zaman zaman suallerime cevap veriyorsunuz, Allah razı olsun. Efendimizin “Cüzzamlıdan aslandan kaçar gibi kaçın” biçiminde bir hadisi olduğu ve kendisinin de bazı cüzzamlılardan biatları uzaktan aldığı biçiminde rivayetler var. Türkan Saylan ile ilgili “en çok cüzzamın bulaşıcı olmadığını ve korkmamak gerektiğini topluma öğretti” biçiminde medya çok haber yaptı. Bazı doktor akrabalarım ve internetten yaptığım araştırmada da oldukça zor bulaşan bir hastalık olduğunun anlaşıldığı yorumu hakim oldu. 1) Biz Efendimize tabi isek, 2) Onun hadisleri … Devamını Oku
İnsanlığın Ortak Değerleri?! – 2
Batılı değerlerin Batılı olmayan toplumlara ne sağladığı sorusunu sorarak bitirmiştik bir önceki yazıyı. Kasdettiğimizin eşitlik, özgürlük, adalet, kalkınma, gelişme, ilerleme… kelimeleriyle ifade edilen değerler olduğunu bir kere daha belirtmiş olalım. “Bu değerlere “Batılı” demek ne kadar doğrudur?” sorusunun cevabını vererek başlayalım. Bu kelimelerin, doğrusu artık onlara “kavram” demeliyiz, Batı’yı/Batı’ya ait olanı ifade etmediğini söyleme hakkını bir şartla elimizde bulundurabiliriz: Onların muhtevasını kendimiz belirlemiş, anlam çerçevesini kendimiz çizmiş olursak… Durumun böyle olup olmadığını test etmenin de tek yolu … Devamını Oku
İnsanlığın Ortak Değerleri?!
İnsanlığın tamamını kucaklayan “ortak değerler”den söz etmek ne kadar mümkündür? Sahiden hiç kimsenin itiraz edip şerh düşmediği, herkesin kabulüne aynı ölçüde mazhar olmuş değerler mevcut mudur? Son dönemde herkesin –müslümanların da!– diline pelesenk olan bu söylem nedir, ne ifade etmektedir? Şu bir hakikat ki, insanlık tarihi boyunca her inanç ve kültür havzasının, her meslek ve meşrebin ayrı değerleri, kabul ve reddleri oldu. “Küllü hizbin bimâ ledeyehim ferihûn” (Her grup kendi sahip olduklarıyla mutlu ve mutmain).[1]23/el-Mü’minûn, 53. İnsanlık alemi … Devamını Oku