Hayır, ölümden bahsetmiyorum. Modern dönem müslümanlarının, “ruhunu teslim”den başka bir sonuca çıkmayan savruluşunu tasvire yönelik başlıktaki cümle. Osmanlı’nın tarih sahnesinden çekilmesinin üzerinden henüz 1 asır geçmeden, ne oldu da böyle hızlı bir dönüşüm yaşadık? Daha 1 asır olmadı, “hürriyet, musavat” sloganlarıyla birileri bizden bir şeyler talep ediyordu; şimdi “eşitlik, özgürlük” gibi sloganlarla birilerinden bir şeyler dilenir hale gelen biz olduk! Eşyayı ve olayları “Müslümanca” okuma melekesi dumura uğrayanlar bakımından, yaşadığımız durum çok da iç karartıcı değil: Dünya … Devamını Oku
“Hangi Hoşgörü?”
Başlığa aldığım soru, Yeni Ümit dergisinin son (Temmuz-Ağustos-Eylül 2007) sayısında Prof. Dr. Suat Yıldırım hocanın, cemaat tarafından Arapça olarak neşredilen Hira dergisinin Ocak-Mart 2007 sayısına Prof. Dr. Muhammed İmara tarafından kaleme alınan makalesinden özetlenerek oluşturulmuş yazının başlığı. Suat Yıldırım hoca ve dahi derginin editörlük masası tarafından herhangi bir rezerv, şerh, beyan, tavzih, ta’dil vesaire ile karşılanmaması, muhtevasının paylaşıldığını, tasdik gördüğünü gösteriyor. 5/el-Mâide 48. ayetinin “farklı” bir tefsiri üzerine kurgulanmış gibi duran yazı, birey ve toplumların farklı dinlere … Devamını Oku
“Nurculuk”un Başarısı-2
Kur’an ve Sünnet üzerinde yeni yorumlar yapılması gerektiğini söylemenin, Fıkh’ın beşerîliğini savunmanın, yeni içtihad çağrısı yapmanın, bunlara karşı çıkılmasını da “tehlikeli ideoloji”, “taassup”… gibi kelimelerle olumsuzlamaya çalışmanın ne anlama geldiğini, neyi hedeflediğini, hangi ihtiyaçlar doğrultusunda ve hangi ruh halinin neticesi olarak kotarılıp gündeme getirildiğini tartışmadan olup-biteni anlamlandırmaya çalışmak beyhudedir. İçinden geldiği, kendisini var eden yapıyı kundaklamakta, bunu yaparken de içinden geldiği yapıyla hiçbir aidiyet ilişkisi bulunmayan bir jargonu sahiplenip kullanmakta sakınca görmeyen bu kayma, kırılma, evrilme, dönüşme … Devamını Oku
“Nurculuk”un Başarısı-1
Kendisini, tarihin en büyük muhaliflerinden birisinin adına izafetle ifade eden bir hareketin, çok değil, sadece bir nesil sonra tarihin en büyük kırılmalarından birini yaşıyor olmasını siz nasıl ifade edersiniz bilmem, ama ben bunun adının “başarı” konmasının isabetli olduğu düşüncesindeyim. Hemen belirteyim ki burada, kendisini “Nurcu”, “Nur talebesi”… gibi nitelemelerle ifade edenlerin tamamını kastediyor değilim. Onlar arasında Bediüzzaman merhuma mensubiyetle mütenasip duruşa hakkını verenler bulunduğunu bilenler biliyor. Yazının tamamı okunduğunda kasd-ı mahsus anlaşılacaktır… Bediüzzaman merhum, evet, tarihin en … Devamını Oku
“Bu Cadde Çıkmaz Sokak”
Avrupa Birliği’ne karakterini veren temel kabullerle yollarımız ne zaman kesişse, “Çağdaş uygarlık seviyesi”ni Türkiye’nin önüne hedef olarak koyan Modernleştirme projesi, halkın kimliğinin ve değerlerinin o kabuller doğrultusunda dönüştürülmesini tartışmasız bir biçimde öngörüyor ve uyguluyor. Bu, son zamanların dillere pelesenk olan söylemi “Medeniyetler buluşması”nın vazgeçilmez pratiği olarak işleyen bir mekanizma. Ancak hep ölüm gösterilip sıtmaya razı edilen Müslüman halktan beklenen bu “tek yönlü” hareket nereye kadar? Dünyabülteni.net’in haberine göre Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan bir raporda “Tanrının dünyayı 6 … Devamını Oku
Hadisler Ve Modern Değerlendirmeler
Soru Sayın kardeşim; sizin gazetede yayınlanan kütüb-i sitte’deki üç hadis ile ilgili, prof. dr. Süleyman Ateş’e soru sordum. Gelen yanıt aşağıdaki gibidir. Aklınızı başınıza toplamanız dileği ile saygılarımı sunarım. “… Ayrıca bu gibi şeyler dinin değil, dünyanın sınırı içindedir. Peygamberimiz din konusunda insanlara kurallar belirlemiş, dünya işini insanların deneyimine bırakmıştır. “Siz dünya işlerinizi benden iyi bilirsiniz!” buyurmuştur. Hadis diye ortaya atılan, akıl ve mantık dışı birçok söz Peygamberimize iftiradır. Kütüb-i Sitte denilen Hadis mecmualarında bulunan sözler içinde … Devamını Oku
Başka İşimiz Yok Mu?
“Hoşgörü”, “çoğulculuk”, “herkese bulunduğu konumda saygı”… gibi “ayartıcı” davranış kodları ruhumuza sindikçe neyin önemli, neyin görmezden gelinebilecek önemsizlikte olduğu birbirine karışıyor. Söz gelimi İslam Dünyası’nın ve ülkemizin içinden geçmekte olduğu bu zor dönemde konuşmamız gereken en önemli şey ne olmalı? İşgaller? Direnişler? Mücadele yöntemleri? Sindirilmiş ve uyuşturulmuş ruhların harekete geçirilmesi?… Bütün bunlar gündemin birinci maddesi olarak tesbit edilmeyi hak edecek önem ve ağırlıkta. Bu doğru. Peki işgal sadece askerî ve ekonomik sahada mı? Bilincimize ve itikadî çizgimize … Devamını Oku
Nuzul-i İsa (as), Kelam Alimleri, Hadisler-5
Nüzul-i İsa (a.s) meselesinde Ehli Sünnet Kelam alimlerinin tutumunun ne olduğu sorusunun cevabının alabildiğine net olduğu, yapılan iktibaslarla sanırım anlaşılmıştır. Bu noktada Ehl-i Sünnet Kelamı adına söylenmiş ne varsa bir bir sayıp dökmenin gereksiz olduğu da öyle.. İlgili rivayetlerin “haber-i ahad” olduğu yolundaki tesbite gelince, el-Kevserî merhumun da ısrarla vurguladığı gibi, hangi ilim dalının iştigal sahasıyla ilgili konuşuyorsak, o sahanın otoritelerinin görüş ve eserlerini kaynak olarak kullanmak durumundayız. İlke budur. Şu halde yapılması gereken, nüzul-i İsa (a.s) … Devamını Oku
Nuzul-i İsa (as), Kelam Alimleri, Hadisler-4
Nüzul-i İsa (a.s) meselesinde Ehl-i Sünnet Kelam alimlerinin tutumuna gelince; İmam Ebû Hanîfe, el-Fıkhu’l-Ekber’de şöyle der: “Mi’raç haberi haktır. Onu reddeden, sapkın ve bid’atçidir. Deccal’ın hurucu, Ye’cüc-Me’cüc, güneşin batıdan doğması, Hz. İsa ‘(a.s)’ın gökten inmesi ve kıyamet gününün sair alametleri, sahih haberlerde varit olduğu üzere haktır, gerçekleşecektir.”[1]el-Fıkhu’l-Ekber, 64; Ali el-Karî şerhiyle birlikte, 322 vd. İmam et-Tahâvî, Hanefî mezhebinin üç imamının itikadî çizgisini zikrettiği el-Akîdetu’t-Tahâviyye’de şöyle der: “Kıyamet alametlerine inanırız. Deccal’ın hurucu, Hz. İsa (a.s)’ın gökten inmesi… bu … Devamını Oku
Nuzul-i İsa (as), Kelam Alimleri, Hadisler-4
Nüzul-i İsa (a.s) meselesinde Ehl-i Sünnet Kelam alimlerinin tutumuna gelince; İmam Ebû Hanîfe, el-Fıkhu’l-Ekber’de şöyle der: “Mi’raç haberi haktır. Onu reddeden, sapkın ve bid’atçidir. Deccal’ın hurucu, Ye’cüc-Me’cüc, güneşin batıdan doğması, Hz. İsa ‘(a.s)’ın gökten inmesi ve kıyamet gününün sair alametleri, sahih haberlerde varit olduğu üzere haktır, gerçekleşecektir.”[1] el-Fıkhu’l-Ekber, 64; Ali el-Karî şerhiyle birlikte, 322 vd. İmam et-Tahâvî, Hanefî mezhebinin üç imamının itikadî çizgisini zikrettiği el-Akîdetu’t-Tahâviyye’de şöyle der: “Kıyamet alametlerine inanırız. Deccal’ın hurucu, Hz. İsa (a.s)’ın gökten inmesi… … Devamını Oku