“Marmara depremi sonrasında Türkiye’de en çok tartışılan konulardan birisi Hıristiyanlaştırma faaliyetleri daha doğrusu “Misyoner Örgütlerin Faaliyetleri” oldu. Ancak tartışmalarda pek çok gariplik vardı. Konuya eleştirel olarak yaklaşanların çoğu, Hıristiyan ve Misyoner kaynaklarına vakıf değildi; en önemlisi aktüel gelişmeler hakkında somut ve özel bilgileri yoktu. “Konuyu hafife alanlar ise, misyoner örgütlerin başarısını sadece “Yeni açılan kiliselere devam eden kişilerle ilgili istatistiklerle” ölçmeye kalkıyordu. “Ancak birkaç istisna dışında her iki taraf da “İsimsiz Hıristiyan: Unnamed Christian”, “Görünmeyen Kilise: Invisible … Devamını Oku
İsra ve Miraç Üzerine Notlar
Efendimiz (s.a.v)’in en büyük mucizelerinden birinin, modern zamanlarda hadislerin güvenilmezliği tezi üzerinden Sünnet‘e soru işaretleriyle yaklaşan bir tavra mesnet oluşturması gerçekten calib-i dikkat bir husus. İsra ve Miraç, pek çok anlam ve mesaj içeren kutsî bir yolculuğun birbirini bütünleyen iki merhalesidir ve ilki Kur’an nassıyla sabit olduğu için inkârı dinden çıkmayı getirir. İkincisi ise muhakkık ulemaya göre meşhur seviyesinde rivayetlerle sabittir ve münkirini fasık, bid’atçi yapar. Bu yolculuğun Miraç boyutu üzerine bugüne kadar söylenenler genellikle ya “saldırı” … Devamını Oku
“Biz ve Onlar”
Modern zamanlar sadece İslam dünyasında değil, Yahudi ve Hristiyan dünyada da itikadî/teolojik tartışmaların başladığı bir süreç oldu. İslam dünyasında modernist/reformist yöneliş sürecinde pek çok modernist itikadî ilkelerin mutlaklığını tartışma konusu yaparken, aynı tartışmayı diğer iki din de eş zamanlı olarak kendi içinde yapmaya başlamıştı. “Mutlak hakikat“in bir tek dine hasredilmesi, şüphe yok ki modern “çoğulculuk” (plüralizm) anlayışıyla bağdaşmaz. Dolayısıyla uhrevî kurtuluşun da sadece bir tek dinin doğrularına imanla gerçekleşeceğini ileri sürmek çağdaş dünyada kabul edilebilir bir durum … Devamını Oku
Nesh
Okuyucum soruyor: “Kuranı Kerimde neshin envaı vardır. Sorum bu çeşitlerden hükmü mensuh tilaveti baki olan ayetler hakkındadır. Şimdi mensuh olan ayetler ile amel edilmez, peki bu mensuh ayetler ile kıyamete kadar mı amel edilmez, yoksa şartlar mucib olursa mensuh olan ayet ile de amel edilir mi? Misal “lekum dinukum ve liyedin” ayeti kerimesi için mensuh deniyor. Lakin bazı kesim bu ayetler İslam’ın ilk zamanlarında devlet olmadığı ve güçsüz olduğu zamanlara münhasır idi. O zaman herkesin dini kendisine … Devamını Oku
Teşbih ve Tecsim
Birer Kelamî kavram olarak her ikisi de –daha çok akademik metinlerde– “antropomorfizm” kelimesi ile karşılanıyor olsa da, “teşbih” ile “tecsim” arasında aslında birçok noktada farklılık vardır. İlki “Allah Teala‘yı herhangi bir yönden mahlukata benzetme”yi ifade ederken ikincisi Allah Teala‘ya cisimlere mahsus özellikler atfetme”yi anlatır. Bir diğer deyişle “antropomorfizm” tabirinin karşılığı olan “tecsim“, tamamen “maddî/fizik” özellikler bağlamında yapılan bir benzetmeyi içerdiğinden, “teşbih“e göre daha dar kapsamlıdır. Bu iki kavram Kelam literatüründe bilhassa “müteşabih” dediğimiz nassların anlaşılmasıyla ilgili olarak … Devamını Oku
Kavramların Kökeni
“Din dili” dendiğinde aklımıza ilk gelen nedir? Din‘in hayata, eşyaya ve olaylara açıklama getirirken, anlam verirken kullandığı “kendine mahsus” dil elbette. Ancak bu yazının konusu biraz daha özel ve teknik bir alanla sınırlı olacak. Dolayısıyla buradaki “dil”den kasıt, üslup ve söylem biçimi değil; başlıkta ifadesini bulan “kavramsal zemin”dir. Acaba Kur’an ve Sünnet, ilk muhatabın dinî tasavvuruna biçim ve muhteva verirken “dil”in enstrümanlarını olduğu gibi mi kullanmıştır, yoksa burada da bir “yeniden inşa” faaliyetinden söz etmek gerekir mi? … Devamını Oku
Doğru Bilgilenmek
Kitap okumanın zararlarından bahsetmemi garipseyenlerin tepkilerini dikkate aldığımda, zaman zaman bu konuda ek izahat yapılmasına ihtiyaç bulunduğunu görüyorum. “Kitap okuma” dediğimiz faaliyeti birtakım parantezlere almazsak, zararı faydasından fazla bir faaliyeti teşvik etmiş olacağımızda ısrarlıyım; vakıa da ne yazık ki beni yalanlamıyor. Ama öncelikle ben de bu yazıyı bir paranteze alayım ve kasdımın bahusus İslamî ilimlere taalluk eden bir okuma faaliyeti olduğunu belirteyim. Sözünü ettiğim parantezler nelerdir? Herhangi bir mesele hakkında birbirine muhalif görüşlerle karşılaştığı zaman hangisini tercih … Devamını Oku
Yeni Papa
“Bu çağda böyle tutuculuk olmaz; Vatikan onu dünyanın ücra bir köşesine gönderecektir…” diyenleri fena halde yanıltan, “O seçilirse Vatikan içine kapanacaktır…” türünden yorumlar yapanları da fena halde yanıltacak olan Vatikan Kardinaller Kurulu, kardinal Joseph Ratzinger‘i 265. Papa olarak seçti. Kendisini bundan böyle “XVI. Benedict” olarak anmamızı isteyen yeni papanın seçiminin Vatikan politikalarına ve Müslümanlar‘la ilişkilere nasıl bir biçim ve muhteva getireceğini şimdiden keskin çizgilerle belirlemek zor. Ancak Engizisyon‘un bir devamı niteliğinde olduğu söylenen Dinsel Öğretiler Kurulu‘nun başkanlığını … Devamını Oku
Başörtüsü
Bir önceki yazıda zikrettiğim sorulardan ikincisi başörtüsü meselesinde yaşadığımız bir ikilemi dile getiriyordu: Eşinize bayan doktor arıyorsunuz. Kızlarımız başlarını açıp okumazsa bayan doktoru nereden bulacaksınız? Ölüm ile sıtma arasında tercihe zorlanmak… Buna mecbur muyuz? Sorunun yanlış sorulmasına itiraz etmediğimiz takdirde evet. Peki sorunun “doğrusu” ne? Türkiye‘de başörtülü doktor bulmak, Tıp Fakültesi’ne giden kızlarımızın başlarını açmalarına mı bağlıdır? Bunun başkaca mümkünü yok mudur? Bana kalırsa bu noktada başörtüsü gibi bir gündemi bulunan müslümanlar bir “samimiyet sınavı”ndan geçiyor. Her … Devamını Oku
“Zaman Tarikat Zamanı Değil”
“Okuyucu Soruları”na ara vermiştim. Ama internet üzerinden gelen sorular bitmek bilmiyor. Hatta “artık yetişemiyorum” desem yalan olmaz… Bir de soru soran kardeşlerim “en kısa zamanda” cevap isteyince trafik iyice karışıyor. Bizde de Osmanlı Şeyhülislamları gibi her soruya anında cevap verecek kudret ve birikim olmadığı için zaman zaman soru sahibi kardeşlerim uzun süre beklemek durumunda kalıyor. Bu kardeşlerimden helallık diliyorum… Bu satırları yazarken aklıma el-Muhibbî‘nin “Hulâsatu’l-Eser“inde (IV, 168) anlattığı bir olay geldi. Önce teberrüken ona zikredeyim: Sultan III. … Devamını Oku