Münîb Engin Noyan’ın, Osmanlı tadındaki mektubu eşliğinde gönderdiği iki adet “Uygar” dergisi bugün (21 Ocak) elime geçti. Belki elektronik posta illetinin “mektub”u hayatımızdan kovmuş olmasından, belki satırlarına sinmiş olan o unutulmuş lezzetten, belki de her ikisinden, mektubu dönüp dönüp okumaktan kendimi alamadım. “Unuttuğumuz ne kadar şey var!” diye düşündüm. Mektuba adres yazmadığı için kendisine buradan teşekkür etmemi garipsemeyeceğini umarım. Sonra dergiye “gömüldüm.” Son sayfayı çevirdiğimde, elimde tuttuğum sayının, Uygar’ın son sayısı olmasına içerledim. Keşke devam edebilseymiş… Gecenin … Devamını Oku
Esed Meali Üzerine Bir Söyleşi-4
Muhammed Esed’in, Arapça’yı Kur’an’ın nazil olduğu dönemdeki –dejenere olmamış– kullanılış biçimiyle öğrenmek için bedevî kabileler arasında yıllarca yaşaması takdire değer bir gayret doğrusu. Bunun yanısıra geçmiş müfessirlerin çalışmalarına yaptığı atıf (bkz. Kur’an Mesajı, I, XXVII) onun bir “meal yazarı” olarak nasıl bir ilmî ve ahlakî sorumluluk idrakine sahip bulunduğunu gösterir. Bu bağlamda onun, Kur’an’ın anlaşılmasında Sünnet’in önemine yaptığı vurgunun da altını çizmemiz gerekir. Bütün bu hususlar Esed merhumun İslam dünyasına önemsenmesi gereken bir renk ve ses kattığını … Devamını Oku
Esed Meali Üzerine Bir Söyleşi-3
“Esed’le ilgili olumlu fikirleriniz nelerdir ?” Pek çok müfessir ve meal yazarının, özellikle müteşabih ayetlerle ilgili olarak maruz kaldığı sürçmelere (hatta bazan “önemli hatalara”) Esed’in düşmemiş olması önemle altı çizilmesi gereken bir husus. “Allah’ın eli, yüzü”… gibi “sıfâtullah” ile ilgili tavrının müsbet bir çizgiye oturmuş olmasında da sanıyorum yine Muhammed Abduh etkisini görmek mümkün. Bunun yanında bazı kavram ve tamlamaları “yeni” ve farklı biçimlerde ifade etmiş olması, meale orijinalite katan hususlar. Mesela “kâfirler”i “hakikati inkâra şartlanmış olanlar”, … Devamını Oku
Esed Meali Üzerine Bir Söyleşi-2
Esed’in, Hz. İsa’nın göğe kaldırılmasıyla ilgili olarak söyledikleri de tartışmaya değer. Nisa, 157. ayet ile ilgili olarak yaptığı açıklamada önceki müfessirlere ağır töhmetler yöneltir ve onları “şaşkın teşebbüsler”de bulunarak “hikâye üretmek”le itham eder. Esed’in nesh hakkındaki (zaman zaman önceki müfessirler hakkında istiskal içeren) tavrı ile ilgili olarak da Bakara, 106 ayeti ile ilgili nota bakılabilir. Esed meali ile ilgili olarak burada zikredebileceğim bir diğer olumsuz eleştiri de, ayetlerin Kitab-ı Mukaddes’e dayanarak tefsir edilmesi noktasındaki olumsuz tavrı … Devamını Oku
Esed Meali Üzerine Bir Söyleşi-1
Uzunca bir zaman önce bu köşede Muhammed Esed’in mealiyle ilgili iki yazı yazmıştım. O yazıların üzerinden yine uzunca sayılabilecek bir zaman geçtikten sonra İstanbul’dan arayan bir hanım kardeşim, muhterem Engin Noyan’ın çıkarmak üzere olduğu bir dergi için söz konusu meal hakkında benimle bir röportaj yapmak istediğini söyledi. Ben de soruları yazılı olarak göndermeleri halinde seve seve kabul edeceğimi belirttim. Birkaç gün sonra e-mail adresime gelen soruları cevaplayıp geri gönderdim. Ancak o gün bugündür bu röportajın akıbeti hakkında … Devamını Oku
“Yılan Hikâyesi”
Muhammed Hamidullah ile ilgili yazılardan birisinde onun, hicret esnasında Sevr dağındaki mağaraya önce Hz. Ebu Bekr (r.a)’in girdiği ve içerideki delikleri elbisesini yırtarak tıkadığı, geriye kalan son deliği de ayağıyla kapattığı ve orada bulunan bir yılanın Hz. Ebu Bekr (r.a)’in ayağını soktuğu hadisesine yer verdiğini zikretmiştim. Bu yazı üzerine bir okuyucum, Mustafa İslamoğlu’nun bu olayla ilgili değerlendirmesine dikkat çeken bir mesaj göndermiş. İslamoğlu, Üç Muhammed isimli çalışmasında (17-9) bu “hikâye”yi Hadis CD’lerinde bulamadığını söylüyor ve düştüğü dipnotta … Devamını Oku
Hamidullah Hakkında Son Olarak
Hamidullah hoca hakkında ileri sürülen iddialar üzerinde daha fazla durmak istemiyorum. Son 6 yazıda ele aldığım hususlar, bahse konu iddiaların en önemlileri arasından seçilmişti. Bunlar dışında kalanlar hakkında da elbette söylenebilecek pek çok şey var. Ancak önceki yazılarda gördüğümüz gibi, –aralarında haklılık payı bulunanların da mevcut olduğu– bu iddialar, Hamidullah’ı İslam düşmanı gibi göstermeye ve tekfir etmeye varan yaklaşıma bana göre yeterli gerekçeyi teşkil etmiyor. Bu sebeple, genel bir değerlendirme yaparak bu bahse son vereceğim. Ehl-i Sünnet … Devamını Oku
Hamidullah Hakkında Müteferrik Konular-2
Okuyuyucu mesajı, Üstad Necip Fazıl’ın Hamidullah hakkında söyledikleriyle devam ediyor: “Dalalet kumkuması Hamidullah – Baidullah, 1- Her şeyden evvel eserine İslam Peygamberi adını koymakla kâinatin efendisine, âdeta mahdut bir saha çizip müsteşrik Dr. Duzi ağziyla konusan…” Hamidullah’ın eserine İslam Peygamberi adını vermiş olması, gerçekten de Hz. Peygamber (s.a.v)’in risaletinin mahdut olduğunu ihsas etmek için midir? Bu eserde bunu –açıkça söylenmesi bir yana– ima eden bir ifade dahi yoktur. “İlahi tebliğe başlamasının ilk gününden itibaren Muhammed A.S.S., bütün … Devamını Oku
Hamidullah Hakkında Müteferrik Konular-1
Hamidullah hakkındaki bir diğer iddia şöyle: “Mr. Hamidullah, Peygamberimizin yıldızlara bakarak Kudüs ve Kâbe’nin yönünü kıble ciheti olarak tespit ettiğini söylüyor. Halbuki bu husus âyet-i kerime ile sabittir. Medine’de namaz kılarken kıble âyeti geliyor, tehiyyattan kalkıldıktan sonra namaz bozulmadan Mescid-i Aksa’dan Kâbe’ye doğru dönülüyor.” Hamidullah’ın, Peygamberimizin yıldızlara bakarak Kudüs ve Kâbe’nin yönünü kıble ciheti olarak tespit ettiğini söylediği doğrudur. Ancak bu sözler, kıblenin ayetle değiştirildiğine inanmadığını anlatmaz. Bu konuda şöyle demiştir: “İbn Hişam’ın kaydettiğine göre (bkz. S. … Devamını Oku
Hamidullah ve İsra
Muhammed Hamidullah ile ilgili son birkaç yazım üzerine hemen hemen aynı muhtevada mesajlar gelmeye devam ediyor. Hepsinde de doğrudan Hamidullah’ın eserleri yerine, ona reddiye olarak kaleme alınmış birkaç kitap referans gösteriliyor. Kitaplardaki itirazlardan kimi yerinde iken, kimi de yanlış/eksik anlamaya dayanıyor. Ancak onun tekfir edilmesi gerektiği tezinin güçlü bir dayanağa sahip olmadığı ortada. En önemli delillerden birisi olan Miraç konusuna bugün de devam edeceğim. Onun, Mekke’den doğrudan semaya “urûc” edildiği, Beyt-i Makdis’e ise Miraç dönüşü gidildiği görüşünü … Devamını Oku