Esed Meali Üzerine Bir Söyleşi-2

Ebubekir Sifil2003, Gazete Yazıları, Konularına Göre, Ocak 2003, Şahışlar

 

Esed’in, Hz. İsa’nın göğe kaldırılmasıyla ilgili olarak söyledikleri de tartışmaya değer. Nisa, 157. ayet ile ilgili olarak yaptığı açıklamada önceki müfessirlere ağır töhmetler yöneltir ve onları “şaşkın teşebbüsler”de bulunarak “hikâye üretmek”le itham eder. Esed’in nesh hakkındaki (zaman zaman önceki müfessirler hakkında istiskal içeren) tavrı ile ilgili olarak da Bakara, 106 ayeti ile ilgili nota bakılabilir.

Esed meali ile ilgili olarak burada zikredebileceğim bir diğer olumsuz eleştiri de, ayetlerin Kitab-ı Mukaddes’e dayanarak tefsir edilmesi noktasındaki olumsuz tavrı ile çelişen ifadeleridir. Bakara, 67 ve 73. ayetlere düştüğü notlarda bariz bir şekilde görülmektedir ki Esed merhum, bu ayetleri, tamamen Tevrat’ta yer alan (Tesniye, XXI, 1-9) ifadeleri esas alarak çevirmiş ve bunu yaparken de ayetin ifadelerini oldukça zorlamıştır.

Sözü fazla uzatmış olmamak için son bir örnekle bağlayalım: Âl-i İmrân, 184 ayetini “Ve seni yalanladıklarında, aynı zamanda, senden önce hakikatın tüm kanıtlarını, ilahî hikmet yüklü kitapları ve aydınlık saçan vahyi getiren [diğer] peygamberleri de yalanlamış olurlar” şeklinde çeviren Esed, Bakara, 62 ayetine düştüğü notta “kurtuluş fikri”nin sadece üç şarta bağlanmış olduğunu söylemesi (ki bu şartların içinde ne Hz. Peygamber’e, ne de diğer peygamberlere inanma yoktur), keza Bakara, 112 ve 113. ayetler ile ilgili olarak düştüğü notlarda bu tavrını daha da netleştirmesi son derece dikkat çekicidir. Bu notlarda şöyle der: “Böylece Kur’an’a göre kurtuluş, herhangi bir “özel” zümreye tahsis edilmiş olmayıp, Allah’ın birliğini kavrayan, kendini O’nun iradesine teslim eden ve dürüst şekilde yaşamak suretiyle bu ruhsal tercihe pratik bir anlam kazandıran herkese açıktır.” “Bu ifade yalnız kendi zümrelerine mensup olanların öteki dünyada Allah’ın rahmetine mazhar olacaklarını iddia eden herkese işaret etmektedir.”

Burada ortaya şöyle bir durum çıkıyor: Bir kimse Allah’ın birliğine ve ahirete inanır, bir de dürüst yaşarsa kurtuluşa erer ve öteki dünyada Allah’ın rahmetine mazhar olur; hangi dine ve felsefî kanaate bağlı olursa olsun, fark etmez. Oysa Kur’an, Allah’ın birliği yanında (başka bazı hususlarla birlikte) bütün peygamberlere ve bütün ilahî kitaplara imanı da kurtuluş için zorunlu kılmıştır. Mesela Nisa, 150-151. ayetlerde şöyle buyurulur: “Allah’ı ve peygamberlerini inkâr edenler ve Allah ile peygamberlerinin arasını ayırmak isteyip, “bir kısmına inanır, bir kısmını inkâr ederiz” diyenler ve bunlar arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu! İşte gerçek kâfirler bunlardır ve biz, kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.” Benzeri uyarılar başka ayetlerde de mevcuttur. Şu halde Esed’in, yukarıdaki kanaati nihai olarak benimseyip mealinde zikretmek suretiyle kalıcılaştırmadan önce konuyla ilgili bütün ayetleri göz önünde tutmamış olmasının altı çizilmelidir diye düşünüyorum.

Bunlar, dediğim gibi Esed meali ile ilgili aldığım notlardan sadece birkaç örnek. Kısmet olursa ileride geniş bir makale çerçevesinde (teknik ayrıntılara girmeyi de gerektiren) bütün bu hususları ele alacağım.

(Devam edecek)

Milli Gazete – 16 Ocak 2003