Esed Meali Üzerine Bir Söyleşi-3

Ebubekir Sifil2003, Gazete Yazıları, Konularına Göre, Muhammed Esed, Ocak 2003, Şahışlar, Şahıslar

“Esed’le ilgili olumlu fikirleriniz nelerdir ?”

Pek çok müfessir ve meal yazarının, özellikle müteşabih ayetlerle ilgili olarak maruz kaldığı sürçmelere (hatta bazan “önemli hatalara”) Esed’in düşmemiş olması önemle altı çizilmesi gereken bir husus. “Allah’ın eli, yüzü”… gibi “sıfâtullah” ile ilgili tavrının müsbet bir çizgiye oturmuş olmasında da sanıyorum yine Muhammed Abduh etkisini görmek mümkün. Bunun yanında bazı kavram ve tamlamaları “yeni” ve farklı biçimlerde ifade etmiş olması, meale orijinalite katan hususlar. Mesela “kâfirler”i “hakikati inkâra şartlanmış olanlar”, “takva”yı “Allah’a karşı sorumlulukların bilincinde olmak”, “Ehl-i Kitab”ı “geçmiş vahyin izleyicileri” gibi ifadelerle karşılamış olması, her ne kadar kavramlara müdahale sınırına girdiği için şahsen benim katılmadığım bir ifade biçimi ise de, okuyucuda farklı bir anlama çerçevesi oluşturmuştur diyebiliriz.

“Diğer eserlerle karşılaştırdığınız takdirde Esed’le diğer müellifler arasında bir fark görüyor musunuz? Eğer varsa bunlar neler?”

Ayetlerle igili olarak tercih ettiği bazı anlama biçimlerini hangi müfessirlere dayandırdığını söylemesi ilmî dürüstlüğün ve hassasiyetin gereği olarak işaretlenmeli.

Ayetleri çevirirken parantez kullanmanın önemine ve titiz bir meal çalışması için parantezin vazgeçilmezliğine değinmiş olmasını (her ne kadar Türkçe çeviride de anlam bütünlüğünü korumak için Esed’in parantezleri yanında köşeli parantezler kullanılmış olması okuyucuyu yoran ve yer yer metni parantezlere boğan bir manzara tevlit etmişse de) önemli bulduğumu belirtmeliyim.

Meal metnine tercih ettiği anlamı kaydetmekle birlikte, açıklama notlarında ayetlerin lafzî tercümelerini zikretmesi de meali farklı ve özgün kılan bir diğer özellik.

“Bilimsellik” adı altında sürdürülen “ideoloji”nin, egemenliğini küresel ölçekte sürdürdüğü bir dönemde (Bakara, 17. ayetinde geçen) “ateş yakanlar” temsilini “bazı insanların, hayatın ve inancın ölçüye ve tahmine gelmeyen yanlarını açıklamanın ve aydınlatmanın bir aracı olarak yalnızca “bilimsel yaklaşım” adı verilen şeye güvenmelerine ve sonuçta, insan aklının kavrayış alanı dışında herhangi bir şeyin bulunabileceğini küstahça reddetmelerine bir atıf…” diyerek devam eden nefis tesbitlerle açıklaması da doğrusu takdire şayan.

“Esed’in kişiliği ve İslam dünyasına katkılarıyla ilgili neler düşünüyorsunuz?”

Esed merhumun “kişiliği” ifadesinden, mealde ortaya koyduğu tavrı kasdettiğinizi düşünerek şunu söyleyebilirim ki, benim dikkatimi çeken en önemli husus, pek çok mühtedide göremediğimiz tevazu ve itidaldir. Mühtedilerin bir çoğunda (İslam’ı bireysel çaba ve arayışlar neticesinde benimsedikleri için) Müslüman otoritelere (ilmî otoriteleri kastediyorum) karşı da –en hafif tabiriyle– bir “kayıtsızlık” görülüyor. Bu tavır çoğu zaman onları hafife alma ve küçümseme olarak tebarüz ediyor ve uçlarda gezinmelerine yol açıyor. Garaudy örneği bu hususta oldukça dikkat çekicidir. Mühtedilerin hepsi böyledir demek istemiyorum tabii. İşte Esed merhumda bu yok.

(Devam edecek)

Milli Gazete – 18 Ocak 2003