Esed Meali Üzerine Bir Söyleşi-1

Ebubekir Sifil2003, Gazete Yazıları, Konularına Göre, Muhammed Esed, Ocak 2003, Şahışlar, Şahıslar

Uzunca bir zaman önce bu köşede Muhammed Esed’in mealiyle ilgili iki yazı yazmıştım. O yazıların üzerinden yine uzunca sayılabilecek bir zaman geçtikten sonra İstanbul’dan arayan bir hanım kardeşim, muhterem Engin Noyan’ın çıkarmak üzere olduğu bir dergi için söz konusu meal hakkında benimle bir röportaj yapmak istediğini söyledi. Ben de soruları yazılı olarak göndermeleri halinde seve seve kabul edeceğimi belirttim. Birkaç gün sonra e-mail adresime gelen soruları cevaplayıp geri gönderdim. Ancak o gün bugündür bu röportajın akıbeti hakkında herhangi bir bilgi edinemedim. Engin Noyan bahse konu dergiyi çıkardı mı, doğrusu onu da bilmiyorum. Orada dile getirdiğim hususların kaybolup gitmesine mani olmak için gerekli gördüğüm kısımları sizlerle paylaşmak istedim. Buyrun:

“Biliyoruz ki siz Esed’e eleştirel açıdan yaklaşan birisiniz. Esed’i en çok hangi konularda eleştiriyorsunuz ? Bakış açınızı öğrenebilir miyiz ?”

Milli Gazete’deki yazım üzerine böyle bir kanaate varmış olmalısınız. Esed’in mealini okurken bir kısım notlar almıştım. O yazıda da sadece bir-iki noktaya temas etmiş ve ağırlıklı olarak (bir “köşe yazısı”nın teknik olarak izin verdiği ölçülerde) “nesh” konusu üzerinde durmuştum.

Evet, Esed’in meali için ilk adımda söylenebilecek şeylerden birisi, “farklı” bir meal olduğu. Ancak bu ifade tek başına söz konusu çalışmayı olumlulama ya da olumsuzlama anlamına gelmiyor. Temel bir tesbit olarak öncelikle şunu söylemeliyim: Esed’de yoğun bir Muhammed Abduh etkisi görmemek mümkün değil. Bana göre Esed mealinin bütün “imajinatif ihtişamı”nın içini boşaltacak derecede baskın ve “sırıtkan” bir etki bu. Melekler, şeytan, mucizeler ve nesh konusundaki tutumu bu tesbiti en net şekilde doğrulamaktadır.

Meleklerin ve şeytanın ontolojik varlığı hakkındaki “serbest yorumlar”ına örnek olarak Bakara, 14 (burada yaklaşımını er-Rağıb el-Isfehânî’ye dayandırmaktadır; oysa er-Râğıb tam aksini söylemektedir), Âl-i İmrân, 125 gibi ayetleri tefsir ediş tarzına bakılabilir.

Mucize (burada özel olarak Hz. Peygamber (s.a.v)’in mucizelerini kasdettiğimi belirtmeliyim) hakkındaki yorumları da böyledir. Örnek olarak İsrâ, 59 ile ilgili düştüğü açıklama notuna bakılabilir.

Esasında bu ayete düştüğü notta Hz. Peygamber’den önceki peygamberlerin (hepsine salât ve selam olsun) mucize gösterdiğini kabul eden bir yaklaşım sergilerken, Hz. İsa’nın gösterdiği bazı mucizeleri, ilgili ayetleri zorlama yorumlara başvurarak çevirmek suretiyle yok sayması da önemli bir çelişki olarak not edilmelidir. Örnek olarak Âl-i İmrân, 49. ayeti çeviriş tarzına ve aynı ayete düştüğü nota bakılabilir. (Hz. İsa’nın çamurdan kuş yapması hadisesi)

(Devam edecek)

Milli Gazete – 14 Ocak 2003