Dinlerarası diyalog faaliyetleri ile ilgili bu seri yazı sürerken, bir yandan da mail kutuma farklı muhtevada mesajlar akmaya devam ediyor. Yurt içinden ve dışından, konuyla bir tarafından ilgilenenlerden ilginç tepkiler alıyorum… Zaman gazetesinin diyalog faaliyetlerini müdafaa sadedinde Prof. Dr. Davut Aydüz imzasıyla kaleme alınan seri yazıyı Salı gününden itibaren devreye sokması elbette sadece tesadüf! Yeni Şafak‘ta (20 Aralık) “Vatikan, İslâm dünyasına yönelik izleyeceği yeni politikasını açıkladı. 2003 yılında İslam’a karşı entelektüel mücadele başlatan Vatikan şahinleri, 2004’te bunu … Devamını Oku
Diyalog Argümanları-2
2. Hz. Peygamber (s.a.v)’in, İslam‘ı tebliğ maksadıyla çeşitli kabilelere gitmesi, Ebû Cehil gibi müşriklerin ayağına kadar defalarca gitmekten imtina etmemesi de dinlerarası diyalog faaliyetlerine dayanak yapılmaya çalışılan hususlar arasında bulunuyor.Oysa bu ve benzeri hususların, Tevhid‘i tebliğ amacına yönelik olduğu ve esasen bir peygamber olarak Efendimiz (s.a.v)’in en temel görevinin tebliğ olduğu gerçeği göz önünde bulundurulduğunda bu argüman kendiliğinden buharlaşacaktır. Eğer bugünkü diyalog taraftarları Tevhid‘i tebliğ maksadıyla hareket ettiklerini söyleyecek olurlarsa, “tanıma, anlama ve hoşgörme” söylemini nereye terk … Devamını Oku
Diyalog Argümanları-1
Dinlerarası diyalog hakkında bu köşede okuduğunuz son yazılara olumlu ve olumsuz anlamda epey tepki aldım. Olumlu tepkileri burada söz konusu etmeyeceğim. Dualarını esirgemeyen okuyuculardan Allah razı olsun.Eleştiri muhtevalı tepkilere gelince, cevap vermeye değer bulduklarımı internet üzerinden kısa da olsa cevaplamaya çalışıyorum. O kardeşlerimin de duacısıyım. Onlar da dinî hassasiyetle hareket ediyor…İkinci tür mesajların ortak yanını, Fethullah Gülen hocaefendinin yapıp ettiklerini bir bütün olarak değerlendirmek gerektiği hususu teşkil ediyor. Bir noktayı hatırlatmam gerekiyor: Benim, Hocaefendi‘nin kişiliğiyle, dindarlığıyla, ilmiyle… … Devamını Oku
Diyalog Faaliyetleri-2
3. Şu haliyle diyalog faaliyetlerini onaylamayan Müslümanlar‘ı –ister düşünce, ister tavır planında– Karmatî, Haricî veya anarşist olmakla suçlayan bir kimse hakkındaki davranışımızın nasıl olması gerektiği sorusu, aklıma İmam Ebû Hanîfe ile talebesi Ebû Mukâtil arasındaki bir diyalogu hatırlattı. el-Âlim ve’l-Müte’allim‘deki diyalogdan hareketle şunu söylememiz doğru olur:Bir kimsenin bizi, bizde olmayan kötü bir vasıfla tavsif etmesi sebebiyle onu tekfir etmez ve kendisine adaletli davranmaktan geri durmayız; onun bizi tavsif ettiği şeylerle veya benzerleriyle biz de onu tavsif etmeyiz. … Devamını Oku
Ehl-i Sünnet Tek Mezhep Mi?
Soru.1: Ehl-i sünneti hassa ve ehl-i sünneti amme tabirleri geçiyor. Bunlar ne demektir? Ehl-i Sünnet tek itikad değil midir? Ehl-i Sünnet de mi ikiye inkısam etmiştir? Bazı kütüb-ü diniyyede “Ehl-i Sünnet’in Eş’ari ve Maturidi namında iki mezhebi vardır demek yanlıştır O zaman Ehl-i Sünnet mezhebi bölünmüş demektir. Oysa ki Ehl-i Sünnet tek itikat mezhebidir. Eş’ari ve Maturidi’ye gelince, bunlar Ehl-i Sünnet mezhebinin iki imamıdır. Yoksa Eş’ari ve Maturidi mezhepleri diye ayırmak hatadır. Böyle mezhepler yoktur. Mezhep tektir. … Devamını Oku
Ehl-i Sünnet ve Ehl-i Beyt
Soru: 1. Davud-u Zahiri ve İbn-i Hazm Ehli Sünnet midirler, Zahiri mezhebi firak-i dalleden midir? Eimme-i isna aşeriye denilen zatlar şii midirler, yoksa Ehl-i Sünnet midirler? Cevap.1: “Ehl-i Sünnet” tabiri, temel olarak “itikadî” meselelerdeki bir tavrı ifade eder. Bu, Sahabe‘nin (Allah hepsinden razı olsun) Efendimiz (s.a.v)’den ahz eylediği ve üzerinde bulunduğu yoldur ki, ilkeleri Akaid kitaplarında detaylarıyla belirtilmiştir. Elbette bu itikadî tercihin Fıkıh ve diğer sahalara da izdüşümleri olmuştur. İtikadî çizgi olarak Ehl-i Sünnet‘i benimseyenler, Edille-i Şer’iyye … Devamını Oku
Kutsal Kitab’ın Son Versiyonu ya da Kendi Kitabını Yazanların Öyküsü (2)
ABD Dışişleri Bakanlığı bünyesinde Arap ve İslam Ülkelerinde Dinî Söylemi Geliştirme Komisyonu adlı bir komisyon teşkil edildiği, bu komisyonun Ortadoğu‘da “yeni bir İslam anlayışı” oluşturulabilmesinin zemini ve hali hazırdaki durum üzerine bir rapor hazırladığı biliniyor. Bölgeye “ılımlı” (yani Ehl-i Kitap tarafından sakıncasız görülen) bir İslam modelinin benimsetilip yerleştirilebilmesi için, bir önceki yazıda da vurgulamaya çalıştığım gibi iki ayaklı bir proje yürütülmek isteniyor: Projenin birinci ayağını askerî, siyasî ve ekonomik olarak bölgenin abluka altına alınması, ikinci ayağını ise … Devamını Oku
Yine Nüzul-i İsa (as)
TV 5‘teki kısa programın yankıları devam ediyor. Akaid, Tefsir, Hadis gibi sahalara aynı anda taalluku bulunan bu mesele tam anlamıyla “tornusol kâğıdı” işlevi görüyor. Bu yazıda, daha önce yazdıklarımı tekmilen, “nüzul-i İsa (a.s)” meselesinde cumhur-u ümmet’in karşısında saf tutanların ileri sürdüğü itirazların bir kısmına değineceğim: (3/Âl-i İmrân, 55 ve 4/en-Nisâ, 158. ayetlerinde geçen) “ref” (yükseltme, kaldırma) kelimesi cansız varlıklar hakkında kullanıldığı zaman maddî, insanlar hakkında kullanıldığı zaman ise manevi yükseltme (makam ve mevki yükselmesini) ifade eder. Dolayısıyla … Devamını Oku
Nüzul-i İsa (as) İle İlgili Rivayetler
Geçtiğimiz Çarşamba gecesi TV 5’te, yazı işleri müdürümüz muhterem Ekrem bey‘in haber programına Ankara‘dan konuk oldum. “İsa’nın Çilesi” filmi üzerine kısa bir süre söyleştik. Programı izleyen birçok kişiden muhtelif mesajlar aldım. Ancak içlerinde birisi vardı ki, bu yazıyı kaleme almamın esas sebebi bu mesaj oldu. Berlin‘den yazan muhterem IGMG bölge başkanı Mahmut bey, nüzul-i. İsa (a.s) konusunda orada önemsenmesi gereken şüphe ve tereddütler bulunduğunu söylüyordu. İmam el-Gazzâlî, “Bilmeyenler sussa ihtilaf azalır” demiş. Gerçekten de nüzul-i İsa (a.s) … Devamını Oku
“Nüzul-i İsa (as)”a Dair Üç Kitap
Bu mesele niçin önemli? Bunun birkaç cevabı var. Vahyî hakikatlerin “çağdaş” bakış açıları istikametinde ilmîlik kisvesine büründürülmüş “bana göre”lerle sulandırılmaya çalışıldığı bir dönemde itikadın bir bütün olarak muhafazası için. Batıdan ithal edilmiş “okuma” ve yorum yöntemlerinin etkisiyle İslam‘ın temel kaynakları hakkında en “uçuk” fikirlerin ortalıkta serbestçe dolaştığı böyle bir ortamda hangi gerekçelere dayandırılırsa dayandırılsın, “sem’iyyat” üzerine kurulu itikad sistemi bir bütündür ve bu sahada ancak sem’î delillerle konuşulabilir. “Nüzul-i İsa (a.s)” hakkında delalet ve sübut bakımından “kesinlik … Devamını Oku