“Hakikatler Arası Diyalog”-3

Ebubekir Sifil[dosya], 2005, Ağustos 2005, Dinler Arası Diyalog, Gazete Yazıları

Dinlerarası diyalog faaliyetlerinin vazgeçilmezliğini savunanlar, –daha önce de zikrettiğim gibi– dünya barışının tesisi, insan haklarına riayet, ekolojik tahribatın önlenmesi vb. hususları öne çıkarıyor ve bütün bu hususların dinler tarafından aynı/benzer tepkilerle karşılandığının altını çiziyor. Acaba aynı hassasiyetleri paylaşan mesela çevreciler, bir kısım ateistler ve komünistler, hippiler vs. ile niçin diyalog kurulmuyor? “Hılfu’l-Fudul” (“Erdemliler İttifakı” diyorlar) müşriklerin oluşturduğu bir yapı değil miydi ve Efendimiz (s.a.v) bu durumu bile bile oraya iştirak etmemiş miydi? Sanıyorum burada dinler arasında temel … Devamını Oku

“Hakikatler Arası Diyalog”-2

Ebubekir Sifil[dosya], 2005, Ağustos 2005, Dinler Arası Diyalog, Gazete Yazıları

Hz. Peygamber (s.a.v), Yahudi ve Hristiyanlar‘ı “hak ve hakikate inananlar” olarak mı, yoksa tebliğe muhatap/muhtaç kitleler olarak mı görmüştür? Bu sorunun cevabı, Ehl-i Kitap ile ilgili Kur’an ayetlerinin nasıl anlaşılması gerektiği sorusunun da cevabını oluşturacağı için önemlidir. Hemen işin başında Ehl-i Kitap içinde –azınlık da olsa– “inanan” bir topluluk bulunduğunu belirten ayetlerin (3/Âl-i İmrân, 110, 99; 28/el-Kasas, 52-5) nasıl anlaşılması gerektiği üzerinde bir miktar durmak gerekiyor. Allahu a’lem kaydıyla söyleyelim, bu ayetlerde anlatılanlar, Ehl-i Kitap kitle arasında … Devamını Oku

“Hakikatler Arası Diyalog”

Ebubekir Sifil[dosya], 2005, Ağustos 2005, Dinler Arası Diyalog, Gazete Yazıları

Modern bir durum olarak bize kendisini dayatan “diyalog” vakıası, zemin teşkil ettiği birçok oluşum dolayısıyla –hiç şüpheniz olmasın– daha uzun zaman kendisinden söz ettirecek. Diyalog faaliyetlerini yürütenler, sürece katılışlarının gerekçesini açıklarken özetle şu hususların altını çiziyor: Dünyanın yaşadığı yeni durum, yani küreselleşme, problemlerin de küreselleşmesini getirdi. Küresel problemler insanlığın tamamını tehdit etmekte, dolayısıyla mümkün en geniş katılımlı çözüm arayışlarını zorunlu kılmaktadır. Gerisini biliyorsunuz: Terör, savaş, uyuşturucu kullanımı, ahlakî çöküntü, insan hakları ihlalleri… vs. Buraya kadar anlaşılmayan bir … Devamını Oku

Akidenin Muhafazası ve Diyalog

Ebubekir Sifil[dosya], 2005, Ağustos 2005, Dinler Arası Diyalog, Gazete Yazıları

Muvahhid İsevîliğin Hristiyanlığa dönüştürülmesi sürecini açıklamak üzere geliştirilen bir izah tarzı var: “Eski Ahit“te (Mezmurlar, 2/7; II. Samuel, 7/14) kullanılan bir tabir olarak “Tanrı oğlu“, “Tanrı’nın seçkini” anlamındadır. Yani Allah Teala‘ya –haşa– “babalık”, herhangi bir mahluka da O’nun “oğulluğu” ünvanının verilmesi Yahudiler‘in yabancısı olduğu bir durum değildi; hatta bizzat onlar tarafından başvurulan bir anlatım biçimiydi. Bu tabir İnciller‘de (özellikle “Sinoptikler” denen ve Matta, Markos ve Luka‘ya izafe edilen İnciller‘de) de görülür ve aynı anlamdadır. Hatta sadece Hz. … Devamını Oku

Diyaloğun Nesi Kötü?

Ebubekir Sifil[dosya], 2005, Dinler Arası Diyalog, Gazete Yazıları, Mayıs 2005

Son iki-üç hafta içinde katıldığım birçok etkinlikte gündeme geliş biçiminden, diyalog meselesinde hâlâ aydınlığa kavuşturulması gereken hususlar bulunduğu anlaşılıyor. Yine anlaşılıyor ki, “diyalog” kavramının (evet, artık bu kelime bir “kavram” haline gelmiştir) herkesçe müsellem bir tanımı bulunmadığı için dışarıda “Dinlerarası diyalog” yaşanırken, içeride “sağırlar diyalogu” devam edecek. Diyalog faaliyetlerini yürütenlere bakılırsa hangi maksat ve niyet ile ve hangi ahval ve şeraitte olursa olsun bir Müslüman ile bir gayrimüslimin yan yana gelmesi “diyalog“dur. Meseleye böyle bakıldığı için Efendimiz … Devamını Oku

“Biz ve Onlar”

Ebubekir Sifil[dosya], 2005, Dinler Arası Diyalog, Gazete Yazıları, Mayıs 2005

Modern zamanlar sadece İslam dünyasında değil, Yahudi ve Hristiyan dünyada da itikadî/teolojik tartışmaların başladığı bir süreç oldu. İslam dünyasında modernist/reformist yöneliş sürecinde pek çok modernist itikadî ilkelerin mutlaklığını tartışma konusu yaparken, aynı tartışmayı diğer iki din de eş zamanlı olarak kendi içinde yapmaya başlamıştı. “Mutlak hakikat“in bir tek dine hasredilmesi, şüphe yok ki modern “çoğulculuk” (plüralizm) anlayışıyla bağdaşmaz. Dolayısıyla uhrevî kurtuluşun da sadece bir tek dinin doğrularına imanla gerçekleşeceğini ileri sürmek çağdaş dünyada kabul edilebilir bir durum … Devamını Oku

Tasavvuf ve Pasifizasyon-4

Ebubekir Sifil[dosya], Gazete Yazıları, Tasavvuf Dosyası

Üzerinde konuştuğumuz meselenin, bu köşede hall-u fasl edilemeyecek kadar geniş olduğunun farkında bulunmakla birlikte, serinin bu son yazısında temas edeceğim bir-iki noktanın, önceki yazılarla birlikte ele alındığında Tasavvuf hakkındaki önyargılardan veya bilgi eksikliğinden kaynaklanan kimi olumsuz değerlendirmelerin bir kere daha gözden geçirilmesine vesile olacağını umarım. Cihad‘ın mana ve maksadında mündemiç olan “İslam‘ın kitlelere ulaştırılması” görevi, temelde bir “tebliğ ve davet” işidir. Tasavvuf ehlinin, tarih boyunca gezgin sufiler, ribatlar ve tekkeler vasıtasıyla bu bağlamda icra ettiği fonksiyon ise … Devamını Oku

Tasavvuf ve Pasifizasyon-3

Ebubekir Sifil[dosya], 2005, Gazete Yazıları, Nisan 2005, Tasavvuf Dosyası

Tasavvuf ehlinin, toplumun sadece ruhî ve ahlakî eğitimine katkıda bulunmakla kalmayıp, aynı zamanda, yeri geldiğinde düşmanla savaşa (cihada) da fiilî olarak katıldığını gösteren pek çok örnek vardır. Bugün bunlara dair bazı örnekler zikredeceğim. Okuyacağınız isimlerden birçoğu, sınır boylarında bulunan “ribat“larda yaşamış, bir yandan mücahidleri teşci ederek savaşa hazırlarken, bir yandan da onların ruhî hayatlarının inkişafına gayret göstermişlerdir. Hâtem el-Asamm: Katıldığı bir seferde, bir dağ üzerinde nöbet tutarken hayatını kaybetmiştir. Seriyy es-Sekatî: “Ey iman edenler! Sabredin, (düşman karşısında) … Devamını Oku

Tasavvuf ve Pasifizasyon-2

Ebubekir Sifil[dosya], 2005, Gazete Yazıları, Nisan 2005, Tasavvuf Dosyası, Uncategorized

Tasavvuf‘un, müntesiplerini hayattan koparması şöyle dursun, hayatın merkezinde yer aldığı ve müntesipleri vasıtasıyla toplumsal dokunun adeta bütün hücrelerine nüfuz ettiği, Tabakat kitaplarının, İslam Sanat ve Medeniyet Tarihi sahasıyla ilgili eserlerin gözden geçirilmesiyle kolayca ulaşılabilecek bir hakikat iken, Tasavvuf‘un bireyi ve toplumu tembelliğe, hayata sırt çevirmeye, atalet ve miskinliğe sevk ettiği iddiası bilgisizlikten değilse, olayı bir “bütün” olarak görememe kusurundan kaynaklanmaktadır. Özellikle bu topraklarda böyle “miyop” bir anlayışın neşv-ü nema bulması, kendi tarihimize yabancılığımızın ifadesinden başka bir şey … Devamını Oku

Ehl-i Sünnet Müdafaası

Ebubekir Sifil[dosya], 2005, Ehl-i Sünnet, Gazete Yazıları, Mart 2005

İslam‘ın ilk dönemlerinde ortaya çıkan “fırkalaşma” olgusu, beraberinde son derece yoğun bir ilmî hareketlilik de getirmişti. O kaygan ve heterojen zeminde Ehl-i Sünnet ulemanın, Sahabe‘den devralınan sahih İslamî çizginin bir yandan gayrimüslimlere, bir yandan da dahilî bid’atçi fırkalara karşı müdafaası için gösterdiği gayret, sadece samimi bir bağlanışla değil, aynı zamanda yüksek bir ilmî performansla hedefe ulaşmıştı. Daha önce de muhtelif vesilelerle vurgulamaya çalıştığım gibi, Kelamî fırkalar arasındaki mücadele, “farklı İslam telakkileri”nin çatışmasından başka bir şey değildir. Sahabe … Devamını Oku