Bir önceki yazıda kısaca dikkatlerinize arz etmeye çalıştığım hususlar dolayısıyla Ehl-i Sünnet’in “sonradan/tepkisel olarak ortaya çıkmış bir fırka” olmadığını söylemek zorundayız. İlk oluşum kıvılcımları Cemel ve Sıffin vakalarında çakan, muhtelif iç ve dış gelişmelerin etkisiyle zaman içinde kitleselleşen birçok dinî/siyasî akım Hz. Peygamber (s.a.v)’den ve Sahabe’den intikal eden dinî duruştan şu veya bu ölçüde/şekilde ayrılmıştır. Başta Hz. Ali ve Abdullah b. Abbas olmak üzere birçok sahabînin (Allah hepsinden razı olsun) Havariç, Kaderiye, Şia… gibi fırkalarla mücadelelerini ilgili … Devamını Oku
Ehl-İ Sünnet’in “Ortaya Çıkışı” ve Karakter Özellikleri-1
“Fırkalar içinde bir fırka”dan mı, yoksa müsemmanın isimden önce var olması durumundan mı bahsetmemiz gerektiği sorusunu cevaplamadan Ehl-i Sünnet üzerine yapılacak tahlil ve değerlendirmeler hep önemli bir eksiklik ile malul bulunacaktır. Ehl-i Sünnet’in “fırkalar içinde bir fırka” olduğunu söylemek, ancak tarihî durumu önyargılı okumakla mümkündür. Söz gelimi şu doğrultudaki tesbitler böyle bir okumanın ürünüdür: Önce Şia ve Haricîlik tarih sahnesine çıktı; bunları Cebriye, Mu’tezile… izledi. Bunların sebebiyet verdiği kargaşa ortamı içinde toplumun birlik-bütünlüğünü sağlama temel gayesiyle hareket … Devamını Oku
Ehl-i Sünnet’in “Ortaya Çıkışı” ve Karakter Özellikleri-3
Bugün üzerinde duracağımız husus, Ehl-i Sünnet’e niçin “Ehl-i Sünnet” dendiği… “Bid’at/sonradan ortaya çıkan” fırkaların –ki bu oldukça isabetli bir nitelemedir– temel karakterlerine baktığımızda, Sünnet konusunda her birinde farklı şekilde tezahür eden bir “arıza” bulunduğunu tesbit etmek zor değildir. Kısaca detaylandıralım: Havariç: “Hüküm ancak Allah’ındır” sloganıyla ortaya çıkan bu kitlenin önemlice bir kısmı, 6/el-En’âm, 57; 12/Yûsuf, 4, 67 ayetlerinde geçen bu cümleden hareketle “Hakem olayı”na karışan herkesi tekfir ederken, herhangi bir meselede birisinin hakem kılınmasının meşruiyetine delalet eden … Devamını Oku
Ehl-i Sünnet Müdafaası
İslam‘ın ilk dönemlerinde ortaya çıkan “fırkalaşma” olgusu, beraberinde son derece yoğun bir ilmî hareketlilik de getirmişti. O kaygan ve heterojen zeminde Ehl-i Sünnet ulemanın, Sahabe‘den devralınan sahih İslamî çizginin bir yandan gayrimüslimlere, bir yandan da dahilî bid’atçi fırkalara karşı müdafaası için gösterdiği gayret, sadece samimi bir bağlanışla değil, aynı zamanda yüksek bir ilmî performansla hedefe ulaşmıştı. Daha önce de muhtelif vesilelerle vurgulamaya çalıştığım gibi, Kelamî fırkalar arasındaki mücadele, “farklı İslam telakkileri”nin çatışmasından başka bir şey değildir. Sahabe … Devamını Oku
Sünnet’in Korunmuşluğu
Soru: (…) Abonesi olduğum Umran dergisinin Haziran 2004 sayısında, kıymetli hocamız Ahmed Yüksel Özemre’nin “Taklidi İmandan Tahkiki İmana Geçişin Dramı” başlıklı yazısında bildiklerimle çelişen ve kafamı karıştıran bazı hususları sizinle paylaşmak istedim. Kıymetli hocamız yazısının sünnetle ilgili kısmında; Hadis rivayetlerinin Vahy gibi korunamadığı ve Kütüb-ü Sitte’den verdiği bazı hadis örnekleriyle Kur’an’a, Efendimiz (s.a.v)’in ahlakına, akla ve mantığa, kevni düzene ve birbirleriyle çelişen rivayetlere atıfta bulunmakta ve 10 numaralı dipnotunda Hz. Aişe validemizin Ebu Hureyre (r.a) ile ilgili … Devamını Oku
Ehl-i Sünnet Tek Mezhep Mi?
Soru.1: Ehl-i sünneti hassa ve ehl-i sünneti amme tabirleri geçiyor. Bunlar ne demektir? Ehl-i Sünnet tek itikad değil midir? Ehl-i Sünnet de mi ikiye inkısam etmiştir? Bazı kütüb-ü diniyyede “Ehl-i Sünnet’in Eş’ari ve Maturidi namında iki mezhebi vardır demek yanlıştır O zaman Ehl-i Sünnet mezhebi bölünmüş demektir. Oysa ki Ehl-i Sünnet tek itikat mezhebidir. Eş’ari ve Maturidi’ye gelince, bunlar Ehl-i Sünnet mezhebinin iki imamıdır. Yoksa Eş’ari ve Maturidi mezhepleri diye ayırmak hatadır. Böyle mezhepler yoktur. Mezhep tektir. … Devamını Oku
Ehl-i Sünnet ve Ehl-i Beyt
Soru: 1. Davud-u Zahiri ve İbn-i Hazm Ehli Sünnet midirler, Zahiri mezhebi firak-i dalleden midir? Eimme-i isna aşeriye denilen zatlar şii midirler, yoksa Ehl-i Sünnet midirler? Cevap.1: “Ehl-i Sünnet” tabiri, temel olarak “itikadî” meselelerdeki bir tavrı ifade eder. Bu, Sahabe‘nin (Allah hepsinden razı olsun) Efendimiz (s.a.v)’den ahz eylediği ve üzerinde bulunduğu yoldur ki, ilkeleri Akaid kitaplarında detaylarıyla belirtilmiştir. Elbette bu itikadî tercihin Fıkıh ve diğer sahalara da izdüşümleri olmuştur. İtikadî çizgi olarak Ehl-i Sünnet‘i benimseyenler, Edille-i Şer’iyye … Devamını Oku
Sünnet ve Kültür
“Toplumsal kimlik” diye ifade edilen olgu, bir toplumu özgün kılan değerler bütününün hayata yansıyan şeklidir. Kimliğin hem yapı taşı, hem de göstergesi ise yine kendine mahsus bir kültür ve medeniyetin varlığıdır. “İslamlık” söz konusu olduğunda, toplumsal kimliği oluşturan unsurlara Sünnet’in en az Kur’an kadar kaynaklık ettiğini görmek için olaya “Sünnet-kültür ilişkisi” penceresinden bakmak gerekir. Sünnet konusunda sarf-ı mesai edenlerin, meselenin bu boyutunu bihakkın idrak ve izah edebilmesi için “kültür tarihçiliği” formasyonuna sahip olması bir elzemiyettir. “Bizim dışımızdakilere, … Devamını Oku
Ehl-i Sünnet’i Savunmak Sana Kaldıysa…
1970 öncesi “Erbakancı” olduğunu ve telfik-i mezahibi savunan yazılar yazdığını, ancak daha sonra tevbe ederek siyaseti de, mezhepsizliği de bırakıp kurtulduğunu söyleyen yazara, bana iftira içeren ifadelerini tashih etmeden gazetesinde yayımlatması halinde ismini ifşa edeceğimi söylemiştim. Yazılarını olduğu gibi neşredip bana iftirasını “belge” haline getirdiği için adını açıklamakta bir beis görmüyorum: Bundan sonra kendisinden “müfteri” diye bahsedeceğim kişi, Türkiye Gazetesi’nde “Sohbet” köşesini yazan Mehmet Ali Demirbaş’tır. Hadis ilmi ile mübtedi seviyesinde iştigal edenlerin bile tanımına yabancı olmadığı … Devamını Oku
Ehl-i Sünnet Kollektif Bir Çizgidir
Ne kasdettiğimi hemen izah edeyim. Bu serinin ilk yazısında Ehl-i Sünnet çizginin, monoblok bir yapıyı ifade etmediğini arz etmiştim. Ehl-i Sünnet dediğimiz kitle, İmam-ı A’zam Ebû Hanîfe (rh.a)’nin el-Fıkhu’l-Ekber‘inde yer alan temel itikadî meselelerin hak olduğuna inanan Mü’minler’in oluşturduğu kitlenin ismidir. Zira bu eserde akidevî meselelerin tafsilatına inilmeden, temel ölçüler verilmiştir ve Ehl-i Sünnet’i oluşturan grupların her üçü de bu meselelerin hak olduğuna itikatta ortaktır. Peki tafsilata gidildikçe ortaya çıkan görüş ve anlayış farklılıklarını nasıl değerlendirmeliyiz? Ben … Devamını Oku
- Page 2 of 2
- 1
- 2