Özellikle son yıllarda ülkemizin değişmez gündem maddeleri arasında kendisine sağlam bir yer edinen dinlerarası diyalog ve misyonerlik faaliyetleri, orta ve uzun vadede ülkenin geleceği üzerinde kalıcı ciddi etkiler yapabilecek tabiatı dolayısıyla, karşı karşıya bulunduğumuz handikaplar listesinin başlarına, hatta en başına yerleştirilmelidir. Zira söz konusu faaliyetler, ülkemizi ve insanımızı “din” ve “kültür” gibi temel varoluş alanlarında zayıflatmayı, kuşatmayı ve son tahlilde teslim almayı hedeflemekte, bu hedefe ulaşabilmek için başta siyaset ve ekonomi olmak üzere birçok enstrümanı etkin biçimde … Devamını Oku
Dünya Hiç Muvahhidsiz Kalmadı
İnsanoğlunun dünya macerası hep zik-zaklarla dolu olmuştur. Bir rivayete göre 124 bin, bir başka rivayete göre de 224 bin peygamber, başını her zaman derde sokan insanlığın elinden müşfik bir öğretmen edasıyla tutup, sahil-i selamete çıkarmak için didinip durmuştur. İlk insan ve ilk peygamber Hz. Adem a.s. dönemi, yeryüzüne inkâr ve şirk gölgesinin düşmediği ilk kutlu dönemdir. Kabil, kıskançlık ve nefsî heva uğruna kardeşi Habil’i öldürene kadar haksızlık ve zulüm de görülmemişti dünyada. Hiç kesintiye uğramayan peygamberler silsilesinde … Devamını Oku
Ayetlerin İniş Sebebi ve Geçerliliği
En son bid’at mezheplerden birisi olan “modernizm”in temsilcilerinin, Kur’an’ın “tarihsel” bir kitap olduğunu, yani ihtiva ettiği hükümlerin 7. yüzyıla ait olduğunu, bugün için geçerliliğinin bulunmadığını söylemesi, en başta sakat bir “Allah inancı” taşıdıklarını gösterir. Günümüzde birçok itikadî bid’at fırkası mevcut. Bu fırkalardan kimisi geçmişten beri varlığını sürdürüyor (Şia gibi); bir kısmı ise evvel yok idi, yeni çıktı. “Modernizm ” denen düşünce akımı, işte bu nevzuhur bid’at fırkalarının başında geliyor. Bu cereyanın mümessillerinin Kur’an , Sünnet, Fıkıh, Kelam… … Devamını Oku
Sahabe ve Bir Teknik Terim Olarak ‘Sahabe’nin Adaleti’ Üzerine Mülahazalar
Modern zamanlarda Batılı Müsteşrikler marifetiyle üzerinde soru işaretleri oluşturulmuş, onların söylediklerini “kopyala-yapıştır” yöntemiyle çoğaltmayı “ilim yapmak” ve “Din’i kurtarmak” zanneden yerli Müsteşrikler eliyle de “tekinsiz alan” olarak ilan edilmiş bir konuyu mercek altına almayı amaçlayan bu yazı, birkaç yönden çerçevelendirilmek durumunda. Öncelikle Sahabe konusunda Havariç, Şia, Mu’tezile… gibi fırkaların tarih içinde ortaya attığı iddialar yine tarih içinde mukabelesini bulduğu için burada ancak gerektiği oranda bu noktaya değinilecektir. İkinci olarak, “Sahabe” genel başlığı altında söylenmesi gerekenlerin birçoğu ancak, … Devamını Oku
Zaman ve Zemini Yanlış Bir Gündem: Taklid Meselesi
Modern zamanların modası hiç geçmeyen temel tartışma konularından birisi taklid meselesi. Kimilerinin, “bilgi çağı”na yakıştıramadığı için –kıvırcık saçlarını düzleştirmek uğruna kendisine en olmaz işkenceleri reva gören zenciler misali– “kendinden nefret” şizofrenisiyle lanetlediği, kimilerinin de sözümona daha “içeriden” bir söylemle, aklını yele verme pahasına “din dışılıklar” listesinin ilk sıralarına yerleştirdiği taklid… Bu tartışmada, eşyanın tabiatına hakim olan yasaya haddini aşan başkaldırı sebebiyle zıddına inkılap eden iki aykırı ucu, Modernistler’le Selefîler’i aynı “cinnet mustatili”nde buluşturan bir ironi görmek kimseye … Devamını Oku
Islah ve İfsad
İçinde yaşadığımız bu çağ, neredeyse herşeyin aslının bozulduğu, fesada uğradığı, yapaylaştığı, hakiki suretini yitirdiği bir çağ. Fıtrî olanın hor görülmesinin, fıtratın hor kullanılmasının bir sonucu bu. İnsan elinin değdiği herşeyin büyük bir hızla fesada uğradığını görüyoruz. Yediklerimiz, içtiklerimiz; hava, su, toprak… Ve ahlâk ve toplum ve hayat… Ve anlayışlarımız, telakkilerimiz… Bu bozulmanın hakiki mağduru biziz; yani insan. Bir de ıslah var, bozulanı düzeltme çabası. Muslihler , ıslah ediciler, salihler , bu bozulmanın önünü almak, bozulanı düzeltmek için … Devamını Oku
Mahremiyet ve Tesettür
İnsanı yaratan Allah, dünya ve ahiret selametimiz için koyduğu sınırlara uymamızı bizden talep ediyor. Bu çerçevede dinin meşru saymadığı, yani haram işlerden sakınmamızı emrediyor. Haram; yani güzel olmayan, yani çirkin olan, yani insanlık onuruyla bağdaşmayan her türlü tutum, davranış… Dininin belirlediği ölçülere riayet edip düşük sıfatlardan arınanları ise müjdeliyor. Bu müjdeden nasipdar olmak için özenle korunması gereken sınırlardan biri de mahremiyet. İffetli ve hayâ sahibi olarak yaşamanın anahtarı mahremiyet. Ve müslüman kadının mahremiyetinin tezahürü tesettürdür, yani örtünmedir… … Devamını Oku
Din Kimin Emrinde?
Makaleyi dinlemek için tıklayın. Dini ve dünyayı batılılar gibi anlama hastalığına tutulalı beri, kimi müslümanların İslâm hakkında tuhaf ve yabancı fikirler üretmeye, şimdiye kadar rastlanmamış yorumlar yapmaya başladığını görüyoruz. Batılıların kendi geçmişlerinde Hz. Musa ve Hz. İsa a.s.’ın tebliğ ettiği dine reva gördüğü muameleye, bugün bir kısım müslümanlar da kendi dinlerini reva görme sevdasındalar. Bugün Hıristiyanlık hakkında bizzat hıristiyanlar tarafından üretilmiş muhtelif bakış açıları var. Bunun sebebi, dinlerini keyfi yorumların tahribinden koruyacak mekanizmalardan mahrum bırakmış olmaları. Mesela … Devamını Oku
Peygamberlerin Kadim Mirası: Hayâ
İnsanın özünden uzaklaştığı, kendine yabancılaştığı ve insanlık hasletlerinden birer birer koptuğu bir zaman diliminde, bize kendimizi hatırlatan bir kavram olarak öne çıkıyor hayâ… Sahip olduğu geniş ve derin anlam çerçevesi üzerinde duracağımız bu kavramın, günümüzde çağrıştırdığı tek anlam “utanma”dır ve o da bir “kişilik arızası” olarak algılanmaktadır. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, insanın kendisini başkalarına ispat etmesi, toplum tarafından beğenilip takdir görmesi, kıyafetinden yeteneklerine ve hatta vücuduna kadar nesi varsa her şeyini büyük bir “cesaretle” sergilemesi, teşhir … Devamını Oku
Kalıbımıza Değil, Kalbimize Bakılacak
Bizi yol almaktan, yükselmekten alıkoyan engelin bedenimizde olmadığını biliyoruz. Bir bacağımız yürürken aksıyor olsa da, zaten yürüyerek gidilemeyecek yere gidiyoruz. Sırat’tan geçişimize bunlar engel olmayacak. Bedenimizi burada bırakıp gideceğiz. Mallarımızı ve biriktirdiklerimizi de… O gün orada, yanımızda sadece kalbimiz ve amellerimiz olacak. O halde çabamız, bizi ‘yol almak’tan alıkoyan gerçek engelleri aşmaya yönelik olmalı. Kalıbımızdaki değil, kalbimizdeki engelleri… Dünya hayatını elden geldiğince uzatmak ve konforlu kılmak, modern varlık anlayışının en önemli hedefleri arasında bulunuyor. Bu hedefi gerçekleştirmenin … Devamını Oku