بسم الله الرحمن الرحيم
الحمد لله رب العالمين، والصلاة والسلام على سيدنا محمد وعلى آله وصحبه أجمعين
Siyer kaynaklarında Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in binek olarak kullandığı birçok merkep, katır ve devenin adı zikredilmiştir.
Merkepler arasında “Ya’fûr” hakkında şöyle bir kıssa anlatılır:
Efendimiz (s.a.v), Hayber’de ganimet olarak aldığı, kendisini görür görmez “Sen Allah’ın Peygamberisin” diyen bu merkebe kendisi bindiği gibi, başka işlerinde de kullanmıştır. Soyundan geldiği 70 merkebin İsrailoğulları nebilerine hizmet ettiği söylenen bu merkep, oldukça sür’atli, aynı zamanda sadık ve uysalmış. Efendimiz (s.a.v) yanına geldiğinde O’na selam verir, Efendimiz (s.a.v) tarafından, davet etmek istediği kişiye gönderdiğinde o kişinin evine gidince başıyla kapıyı çalar, o kişi de Efendimiz (s.a.v)’in kendisini çağırdığını anlar, Ya’fûr’un sırtına binerek Efendimiz (s.a.v)’in çağrısına icabet edermiş. Efendimiz (s.a.v) vefat ettiğinde bu merkep, kendisini bir kuyuya atarak intihar etmiş!
Ya’fur’la ilgili olarak anlatılan bu olayların hiç birisi sahih değildir. rivayet sahih değildir. İbn Hibbân Kitâbu’d-Du’afâ’da [1]II, 309, Ebû Ca’fer Muhammed b. Mezîd’in tercemesinde zikrettiği bu rivayet hakkında, “aslı yoktur” demiştir.
Efendimiz (s.a.v)’in develerinden “Kasvâ” veya “Adbâ” yahut “Ced’â” hakkında da benzeri bir kıssa zikredilir. [2]Bazı kaynaklar bunların üç ayrı deve olduğunu, bazıları ise aynı devenin isimleri olduğunu zikreder. Bkz. Takıyüddîn Ahmed b. Ali el-Makrîzî, İmtâ’u’l-Esmâ, VII, 233; … Continue reading Buna göre Bu deve, Efendimiz (s.a.v) vefat edince başını alıp çöllere gitmiş, yemeden içmeden kesilmiş ve çölde o hal üzere ölmüştür. [3]Bkz. Kadı Iyâd, eş-Şifâ, I, 313; Sübülü’l-Hüdâ ve’r-Reşâd, XI 420.
Ulema bu rivayetin senedli bir naklinin bulunmadığına dikkat çekmiştir. Ali el-Kârî şöyle der: “Bu kıssayı nakledenin kim olduğunu bilmiyorum.”[4]Şerhu’ş-Şifâ, I, 637. Kadı Iyâd’ın adı geçen eserindeki hadislerin kaynaklarını belirtmek üzere yazdığı Menâhilu’s-Safâ isimli eserinde (s. 130) İmam es-Süyûtî de bu rivayeti zikrettikten sonra altını boş bırakmış, herhangi bir kaynak zikretmemiştir.
Sonuç olarak her iki kıssanın da aslı yoktur; bu kıssaların “vakıa” gibi zikredilmesi doğru değildir. Esasen Efendimiz (s.a.v)’in mucizeleriyle ilgili olsun, O’na karşı duyulan muhabbetin derinliğine ilişkin olsun, elimizdeki sahih rivayetler bizi bu türlü aslı olmayan rivayetlerden müstağni kılmaktadır.
Vallâhu a’lem.
Ebubekir Sifil – 16 Kasım 2017
Kaynakça/Dipnot
↑1 | II, 309, Ebû Ca’fer Muhammed b. Mezîd’in tercemesinde |
---|---|
↑2 | Bazı kaynaklar bunların üç ayrı deve olduğunu, bazıları ise aynı devenin isimleri olduğunu zikreder. Bkz. Takıyüddîn Ahmed b. Ali el-Makrîzî, İmtâ’u’l-Esmâ, VII, 233; Muhammed b. Yûsuf es-Sâlihî, Sübülü’l-Hüdâ ve’r-Reşâd, XI, 420. |
↑3 | Bkz. Kadı Iyâd, eş-Şifâ, I, 313; Sübülü’l-Hüdâ ve’r-Reşâd, XI 420. |
↑4 | Şerhu’ş-Şifâ, I, 637. |