Bu coğrafyaya dışarıdan taşınan diğer ithal din tasavvurları gibi, teşbih/tecsim akidesi de bozuk ve zararlı olduğu için, diğerleriyle olduğu gibi onunla da ilmî zeminde mücadeleye Allah Teala izin verdiği sürece devam edeceğim. “Yapacak başka iş kalmadı mı?” diyerek, bu mankurtlaştırıcı ideolojiyi değil de benim çabamı garipseyenlere tavsiyem, 14 asırdır bu Ümmet’in neye nasıl iman ettiğini ve birlik-beraberliğini hangi zeminde tesis ve idame ettiğini iyice araştırmalarıdır…
Hicret 1434
Bizim büyük yürüyüşümüz aslında Hz. Adem (a.s) ile başladı. Peygamberlerin tamamı Müslüman olduğu, ilk insan da bir peygamber olduğu için, insanlığın tarihi, aynı zamanda İslamlığın tarihidir. Dolayısıyla umumî anlamda İslam tarihinin inişli-çıkışlı seyri, tıpkı varlığımızı kuşatmış bulunan oluş-bozuluş yasasının tezahürleri gibi düşe kalka Efendimiz (s.a.v) zamanına kadar geldi. Hususi anlamda İslam tarihi O’nunla birlikte başladı. Tıpkı umumi anlamdaki tarihimizde olduğu gibi, hususi anlamdaki tarihimizde de inişler-çıkışlar oldu. Mekke döneminin çileli yılları, demire şekil vermek için ısıtılıp dövülmesi … Devamını Oku