Geçtiğimiz Pazar gününden itibaren 4 gün boyunca Muhammed Acâc el-Hatîb hoca Türkiye’deydi. Muhterem dostum Mehmet Emin Akın hoca tarafından Medarik yayınları adına ülkemize davet edilmişti. Pazar ve Pazartesi günleri Ankara’da iki ayrı konferans verdi. Konferanslardan sonra özel sohbetler de yapıldı tabii olarak. Konferansların ikisini de izledim. Konferans sonrası sohbetlerden de sadece birinde bulunabildim. Akın hocaya bir kere de huzurunuzda teşekkür edeyim. Acâc el-Hatîb hoca normalde Çarşamba günü Ankara’dan Suriye’ye uçmak üzere İstanbul’a intikal edecek iken, İstanbul’a bir … Devamını Oku
Çarpılma Mı, Çarpıtma Mı?
Modernite, ma’rufu münker, münkeri ma’ruf olarak tanımlayan, yani değer yargılarını tepe taklak eden bir olgu. Modern insan da gerçeğe şaşı bakmakla malul tabii olarak. Bu süreçte “Mevlana yılı” gibi bir durum söz konusu olduğunda, –İslam’ın küresel tehdit konumuna yerleştirildiği vakıasından hareketle– Türkiye’nin ve İslamî değerlerin dünyaya tanıtımına vesile teşkil ettiğini düşünerek buna sevinmeli miyiz? Yoksa olup biteni, ya da en azından bu durumun bize maliyetini anlamak adına biraz kuşkucu davranmak daha mı evla?
Kevserî Sempozyumu
Siz bu satırları okurken Düzce’de “Uluslararası Düzce’li M. Zâhid Kevserî Sempozyumu”nun ilk gün oturumları yapılıyor. Sempozyum Sakarya İlahiyat’tan bazı öğretim üyeleriyle Düzce Belediyesi’nin ortaklaşa girişimiyle hayata geçirilmiş bulunuyor. Emeği geçen, katkı veren herkesten Allah razı olsun… Vefatının üzerinden yarım asırdan fazla bir zaman geçti. İmam el-Kevserî’yi anmak/tanıtmak amacıyla düzenlenen ilmî toplantıların ilki merhum M. Esat Coşan hocaefendi önderliğinde 1995 yılında gerçekleştirilmişti. el-Kevserî merhumun hayatı, ilmî kişiliği ve görüşleri konusunda Türkçe ilk ciddi ilmî çalışma, o sempozyumda sunulan … Devamını Oku
Hangi Bediüzzaman?
Bediüzzaman merhumun fikirlerinin ve duruşunun, onun çizgisini devam ettirdiğini söyleyenler tarafından tartışmasız biçimde tesbit ve hayata intikal edildiğini söyleyebilir miyiz? Ben bu sorunun cevabının “hayır” olduğunu düşünenlerdenim. Aralarında derin görüş ayrılıkları bulunan ve hepsi de kendisini Bediüzzaman merhuma nisbet eden birçok grubun mevcudiyeti yukarıdaki sorunun cevabının olumlu verilmesini engelleyen en önemli olgu. Bugünlerde Nurcu kesimin hangi partiyi desteklemesi gerektiği, daha doğrusu Nurculuğun hangi partinin desteklenmesini gerektirdiği meselesinde –benim internet medyası vasıtasıyla muttali olduğum– bir tartışma yaşanıyor. Mehmet … Devamını Oku
“Çağdaş Nurculuk” Mu, “Bid’atkârâne Bir Hıyanet” Mi?
Zaman’dan Ahmet Kurucan’ı izliyorum bir zamandır. Fethullah Gülen hocaefendi hareketi ile “Nurculuk” olarak ifade edilen, öyle tanınan/bilinen yapı arasındaki makasın gittikçe nasıl açılmakta olduğunun somut delillerini sunuyor bize. “Değişen dünya”dan, “Kur’an ve bağlayıcı sünneti ihtiva eden İslam’ın sabit; ama ondan anlaşılan manaların, yani Fıkh’ın değişken, çünkü beşerî” olduğundan, dolayısıyla “Evrensel olmadığı”ndan, “içtihadi hükümlere (Yani Fıkh’a) karşı korumacı ve kollamacı zihniyetten”, “bu zihniyetin ifşası”ndan, “bunun bir ideoloji haline getirilmesinin hepten zararlı ve tehlikeli” olduğundan, bunun da mensuplarını “çağın … Devamını Oku
İmam el-Kevserî’yi Anmak
Geçtiğimiz hafta Düzce’deydik. Daru’l-Hikme’nin tam kadro hazır bulunduğu İmam Muhammed Zâhid el-Kevserî’nin 57. vefat yıldönümünü anma programı için tutulan salon, onun ve davasının büyüklüğünün farkında olanlarla doluydu. Talha Hakan Alp hocanın takdim konuşması, Zâhid Efendi merhumun, ifade ettiği bütün ağırlık ve ciddiyetiyle “alim” kelimesinin içini hakkıyla doldurduğunu vurguladı ve onun, “peygamber varisi” alimlerden olduğuna dikkat çekti. Gerek ilmî kişiliği, gerekse bireysel hayatı, Selef-i salihin bakiyesi bir alimden bahsettiğimizi en açık şekilde ortaya koyuyordu. Daru’l-Hikme’den Mahmut kardeşimizin fem-i … Devamını Oku
el-Kevserî’yi Okumadan Şah Veliyyullah’ı Anlamak
Bu köşede ismini belki de en çok okuduğunuz alim Muhammed Zâhid el-Kevserî merhumdur. Onu bilenler biliyor şüphesiz; ama bilmeyenlerin bir an önce onunla tanışması, bıraktığı muhalled eserlere hiç olmazsa aşinalık kesb etmesi bir zorunluluktur. Dünü bugüne bağlamak adına, dünü ve bugünü doğru okumak adına ve nihayet “istikameti doğrultmak” adına ondan öğreneceğimiz o kadar çok şey var ki!.. Tıpkı İbn Teymiyye‘yi, İbnu’l-Kayyım‘ı, eş-Şevkânî‘yi, vb. olduğu gibi, el-Kevserî‘yi okumadan, “İslamî kesim”in okumuş-yazmışları arasında ayrı bir mevkii bulunan Şah Veliyullâh … Devamını Oku
Bediüzzaman Hakkında-5 (Mustafa Sabri Efendi ve “Tuhfetu’r-Reddiyye”)
Bediüzzaman merhum hakkındaki okuyucu sorusunu vesile edinerek bu yazıda önemli gördüğüm bir husus üzerinde duracağım: (Zaman zaman bu noktayla ilgili aldığım sorulara da cevap olsun.) Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi merhumun, Bediüzzaman merhum aleyhine bir risale yazdığı ve kendisini şiddetli bir şekilde eleştirdiği, öteden beri dile getirilen bir iddia. İnternette de bu risaleden alıntılanan bazı pasajların tedavülde bulunduğu, ilgilenenlerin malumu. Kısa bir süre önce aslını elde edip okuma imkânı bulduğum, takvim yaprağı ölçülerinde ve kapağından son sayfasına kadar … Devamını Oku
Bediüzzaman Hakkında-4
Okuyucu sorusunda yer alan diğer alt başlıklar ve cevaplarına gelince; (Bediüzzaman) Ehli sünnet bir yol sahibi bir zat mı? Bu soruya kısaca “evet” diyerek geçmeyi tercih edeceğim. Zira bu “evet”in içini doldurmak için ayrıntıya girmeye hem gerek, hem de yer yok. Bu babda onun Ehl-i Sünnet’i “Ehl-i Hak” olarak tavsif ettiğini belirtmek, zikredilebilecek delillerin tamamının yerine geçecektir. Kurduğu yol ehli necattan mı? Bu soruyu, “Bir kimse Risale-i Nur’lar’ı okuyarak kurtuluşa ulaşabilir mi?” tarzında anlamak doğruysa, icmalen “evet” … Devamını Oku
Bediüzzaman Hakkında-3
Bediüzzaman merhumun vefat tarihi, daha önce birkaç alimden naklettiğim “müceddit” tarifi esas alındığında bizi problemli bir durumla karşı karşıya bırakıyor. Zira hicrî 1379 (miladi 1960) tarihi bir yüzyılın ne bitimi, ne de başlangıcı olarak itibara alınmaya elverişli. Ancak burada bir başka mesele daha var. Eğer vefat tarihi yüzyılın bitiminden hemen sonraya denk gelmediği için Bediüzzaman merhumun –mezkûr tarif doğrultusunda– mücedditler arasında sayılamayacağını söylemek doğruysa, aynı durum, daha önce ulema tarafından müceddit olarak zikredilen pek çok isim için … Devamını Oku