Hayat iman ve cihaddır düsturunu “hayat tarzı” edinmiş insanların hayatlarının da ölümlerinin de sıradan insanlarınkinden farklı olduğunu söylemek “malumun ilamı” olacak. Ama rahmetli hocamızı yakından tanıyanlar bu hakikatin ete-kemiğe bürünmüş, hayatın içine inmiş yansımasını sadece “bilme” değil, bizzat “müşahede etme” ayrıcalığını da yakalamışlardır. Toplumsal bir hareketi, A’sından Z’sine tasarlamak, planlamak, uygulamak her babayiğidin harcı değildir. Birikim ister, yetenek ister, bitmez bir enerji ve azim ister, sabır ister, fedakârlık ister… Hele Türkiye gibi bir coğrafyada ve 1970’lerin, 80’lerin, … Devamını Oku
Yad-ı Cemil
Erbakan hocamız Hakk’ın rahmetine intikal ettikten sonra ardından medyada yapılan değerlendirmelere bakıyorum. Bir kısım yazarlar, merhumun ruhunu incitmeme endişesiyle kurulduğu hemen belli olan cümlelerden örülü bir nezaheti tercih ederken, bir kısmı “o kadar da değil; sağlığında şu şu hataları yapan o değil miydi” edasında. Sanki kendileri hatadan masun ve masummuş gibi, sanki insan olup da hata yapmayan varmış gibi!.. Maamafih, bu yazıda bunları konu etmeyeceğim. Değinmek istediğim başka bir husus var. Vefat edenlerin ardından sadece iyiliklerini konuşmak, … Devamını Oku
İnnâ Lillâh Ve İnnâ İleyhi Râci’ûn
Sözün bittiği yer demeyeceğim. Söylenmesi gereken çok şey var… O bir söz söyledi. Eğip bükmeden söyledi; sözü namus bilerek, sözün namusunu bilerek söyledi. Hakk’a verdiği sözü tutup, söze hakkını vererek söyledi. Hak bildiğini söyledi, hak olanı söyledi. O bir söz söyledi. “Kadim söz”ü hatırlattı unutanlara. Unutanları unutmadı, unutulanları unutmadı. Unutmamak ve unutturmamak için söyledi. Söylediği, “sözler içinde bir söz” değildi; “sözlere karşı bir söz” söyledi. “Kadim söz”e karşı duranlara karşı sözler söyledi. Tarihin hükmünün geçmediği “Söz”ü söyledi. … Devamını Oku