Ozon Tabakasıyla İlgilenmek

Ebubekir Sifil2005, 2005 Yılı, Gazete Yazıları, Kasım 2005, Kasım Ayı 2005 OS, Okuyucu Soruları

Soru:

Kolonya ve bileşiminde alkol bulunduran kozmetik ürünlerini kullanmak caiz midir? Çevreye ve ozon tabakasına zarar veren kozmetik ürünlerini kullanmak caiz midir? Bunları üretmek ya da kullanmak diğer insanların, gelecek nesillerin ve tüm canlıların hakkına girmek olmaz mı?

Cevap

Soruyu iki kısma ayırarak cevaplandıracak olursak şunları söyleyebiliriz:

  1. Azı sarhoş eden şeyin çoğu da haram olduğu için, bileşiminde alkol bulunan bütün sıvıların içilmesinin haram olduğu açıktır. Haramlığı Kur’an nassıyla sabit olan şarap “li aynihi” haram olduğundan, alım-satımı ve başka amaçlar için kullanılması dahi haramdır. Şarap dışındaki sarhoş edicilere gelince, Hanefî mezhebi imamlarından nakledilen ihtilaf sebebiyle, kolonya ve benzeri ürünlerin bedene veya elbiseye sürülmesinin caiz olduğunu söyleyenler vardır.

İbn Âbidîn şöyle der: “Kuhistânî‘de şu ibare vardır: “Şaraptan maada haram içkilere gelince, bunlar zahir rivayete göre galiz necaset, İmameyn‘in kavline kıyasen hafif necasettir.” Bu gösteriyor ki, hafif necaset olmaları İmameyn‘in kavline göredir. Yani Müçtehid imamların ihtilafı sabit olduğu içindir…”[1]İbn Âbidîn, I, 540.

Diğer mezheplerin bu konudaki hükmü de dikkate alındığında, bu tür ürünlerin kullanılmamasının ihtiyata uygun davranış olacağı açıktır. Ancak konu hakkında Hanefî mezhebindeki ihtilaf dikkate alındığında, kesin olarak “haram” hükmünü vermenin doğru olmayacağını söyleyebiliriz.

  1. Ozon tabakasına ve ekolojik dengeye zarar veren kozmetik ürünlerinin olsun, zehirli gazların veya başka maddelerin olsun üretimi ve kullanılması konusunda soru sahibinin gösterdiği hassasiyet şayan-ı tebriktir. Bu konuda başka din ve medeniyet mensuplarına oranla daha fazla hassasiyet göstermesi gereken Müslümanlar’ın, “gelişme“, “ilerleme“, “kalkınma“… gibi kavramların büyüsüne kapılarak sorumluluklarını unutmuş olması, üzerinde önemle durulması gereken bir gerçek.

Tıpkı taşıdığımız can gibi, içinde yaşadığımız çevre de bizlere emanettir ve kesinlikle bize ait bir mülk değildir. Bu sebeple de hoyratça kullanılması, israf ve tahrif edilmesi “günah“tır!

Üzerinde durulması gereken bir diğer nokta da, konuyu bir “çevre” meselesi olarak ele alma alışkanlığıdır. Bu, kesinlikle İslam‘ın meseleye bakışının doğru ifadesi değildir. Bu cümleden olarak İslam‘ın ağaca ve yeşile verdiği önemi bir “çevrecilik” göstergesi olarak okumak yanlıştır; onu, İslam‘ın varlığa ve hayata verdiği anlamın bütünselliği içinde görmek gerekir. Aksi halde çevre felaketlerinin ortaya çıkmasından yüzyıllarca öncesinden ağaç dikmeyi ya da akarsudan abdest alırken dahi israf yapmamayı ısrarla tavsiye ve emreden Nebevî tavrı anlamlandırmak mümkün olmaz.

Bugünün insanının anlayışında, tabiatı istediği gibi “kullanmak” insana ait bir “hak” iken, İslam, insan dışındaki varlıkların da “hak” sahibi olduğu anlayışıyla hayvanlara, ağaçlara ve bütün olarak tabiata yumuşaklıkla muameleyi öngörür. Zira tıpkı insan gibi ağaç da güneş de Rahman’a secde eden varlıklardır, her varlık kendi lisanıyla Rabbini tesbih eder ve tabiattaki bu hayretengiz denge ve uyum, ona ancak “Müslümanca” bakabilenlerin gördüğü bir hakikattir!

Tam bu noktada “İslam manii terakki değildir” tezini hatırlamamak mümkün değil. Tahrip etmedik alan bırakmayan bu teknolojik gelişmenin sağladığı terakkinin İslam tarafından onaylandığını, teşvik edildiğini söylemek, yaşanan bütün bu tahribatın ve yaşanacak olan daha büyüklerinin İslam tarafından onaylandığını ve teşvik edildiğini ileri sürmektir!

Sizce de burada bir yanlışlık yok mu?

Milli Gazete – 21 Kasım 2005

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 İbn Âbidîn, I, 540.