“Arş’ın İnlemesi” ve “İp Sarkıtma” Hadisleri-3

Ebubekir Sifil2011, 2011 Yılı, Gazete Yazıları, Nisan 2011, Nisan Ayı 2011 OS, Okuyucu Soruları

Bir önceki yazıda ez-Zehebî’nin ve ondan önce el-Beyhakî’nin, “Etîtu’l-Arş” rivayetlerinin sıhhatiyle ilgili olumsuz değerlendirmelerini vermiştim. M. Nâsıruddîn el-Albânî’nin de bu rivayetleri taz’if ettiği bilinen bir husus.[1]Bkz. Silsiletu’l-Ahâdîsi’d-Da’îfe, VI, 140, VIII, 207; Zılâlu’l-Cenne, I, 308-9; Da’îfu Süneni Ebî Dâvud, 387.

“Nasslarda geldiği gibi inanırız; ta’tile de gitmeyiz, tevil de etmeyiz” sloganına sarılarak bu türlü rivayetleri sahih naklin ve selim aklın süzgecinden geçirmeden,  olduğu gibi alıp itikat haline getirmenin yeterli dirayete sahip olmayanlar bakımından ne türlü sonuçlara yol açtığını görmek için Osman b. Sa’îd ed-Dârimî’nin Nakdu’d-Dârimî’sine bakmak yeterli.

ed-Dârimî, muarızlarının eş-Şa’bî’den, “Allah Teala (varlığıyla) Arş’ı doldurmuştur. Öyle ki Arş’ın, devenin inlemesi gibi inlemesi vardır” dediğini nakledip şöyle tevil ettiklerini söyler: “Arş Allah Teala’nın nimet ve lütuflarıyla öylesine dolmuştur ki bundan dolayı inler. Yoksa onun inlemesi, üzerine bir cismin yüklenmesinden dolayı değildir. Allah Teala göklere, yere ve dağlara “emanet”i yüklemiş, onlarsa onu yüklenmeye yanaşmamıştır. (Oysa) “emanet” cisim değildir…”

ed-Dârimî, eş-Şa’bî’nin sözünün muhaliflerince bu şekilde tevil edilmesine itiraz sadedinde şunları söyler: “Bu muarıza şöyle denir: (…) Sana göre Arş’ın üzerinde olan, Allah’ın nimet ve lütuflarıdır. (…) Eğer senin iddiana göre üzerinde Allah’ın nimetlerinden, lütuflarından ve emrinden başka bir şey yoksa, Arş nimet ve lütuflardan dolayı ne diye inlesin? Yoksa o nimet ve lütuflar sana göre taş, kaya ve demir torbaları mıdır da Arş onlardan dolayı inlemektedir?”[2]Bkz. Reddu’l-İmâm ed-Dârimî Osmân b. Sa’îd alâ Bişr el-Merîsî el-Anîd, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye bsm., 182; Metebetu’rn-Rüşd bsm., II, 801.

ed-Dârimî’nin, Arş’ın üzerinde cisimlere mahsus özelliklere sahip bir varlık bulunduğu, Arş’ın da onun ağırlığını taşımada zorlandığı için inlediği düşüncesini taşıdığı açıkça görülüyor. Zira Arş’ın; taş, kaya, demir gibi cisimlerin ağırlığı gibi bir ağırlık sebebiyle inlediğini söylemenin başka bir anlamı yoktur. Peki bu, Allah Teala’ya cisimlere mahsus özellikler atfetmekten başka nedir?

Bu tutumun sadece ed-Dârimî’ye mahsus olmadığını, “nassları zahiri üzere anlama” iddiasının bir adım ötesinde teşbih ve tecsime düşen pek çok alimin varlığından biliyoruz.

Bir sonraki yazıda “ip sarkıtma” hadisinin durumunu görelim.

İmam Ebû Hanîfe’nin, “Din’de fıkıh ahkâmda fıkıhtan daha üstündür/önemlidir” mealindeki sözünü iyi anlamak zorundayız. Bu söz bize, itikadî sahada derinlemesine teemmül ve iyi kavrayış anlamında bir “tefakkuh” faaliyeti yapılması gerektiğini ihtar ediyor. Öyle olmasaydı, itikada taalluk eden ayet ve hadisleri zahiri üzere anlar, öyle iman eder ve “Din’de fıkıh” faaliyetine hiçbir şekilde ihtiyaç duymazdık.

Bir taraftan Allah Teala’nın mahlukata benzemekten münezzeh olduğunu söylerken, diğer taraftan bu ümmetin ulemasının, “Allah Teala Âdem’i Rahman’ın suretinde yaratmıştır” denilmesinde bir beis görmediğini, hatta bu türlü şeyler söylemenin cevazı üzerinde ittifak ettiğini ileri süren İbn Teymiyye’nin bu tutumuna “tecsim” demeyeceksek tecsim nedir?

Milli Gazete – 24 Nisan 2011

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 Bkz. Silsiletu’l-Ahâdîsi’d-Da’îfe, VI, 140, VIII, 207; Zılâlu’l-Cenne, I, 308-9; Da’îfu Süneni Ebî Dâvud, 387.
2 Bkz. Reddu’l-İmâm ed-Dârimî Osmân b. Sa’îd alâ Bişr el-Merîsî el-Anîd, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye bsm., 182; Metebetu’rn-Rüşd bsm., II, 801.