Helal Et-3

Ebubekir Sifil2005, 2005 Yılı, Aralık 2005, Aralık Ayı 2005 OS, Gazete Yazıları, Okuyucu Soruları

Bir önceki yazıda meselenin 4 mezhebe göre hükmünü özetlemeye çalışmıştım. Bugün de konu hakkında bir-iki noktayı daha açıklığa kavuşturarak “helal et” meselesini noktalamış olalım:

Kim tarafından ve ne suretle kesildiği bilinmeyen hayvanın eti yenir mi?

Görebildiğim kadarıyla hayvan kesimi ile ilgili ahkâmın en güzel tarzda ve tafsilatlı olarak işlendiği çalışma, bir önceki yazıda kendisinden alıntı yaptığım, Muhammed Takî el-Osmânî tarafından kaleme alınmış olan Kadâyâ Fıkhiyye Mu’âsıra‘dır. Bu eserde bu mesele şu şekilde cevaplandırılıyor:

Burada 4 durum söz konusudur:

  1. Eğer tamamını veya çoğunluğunu Müslümanlar‘ın oluşturduğu bir memleket söz konusu ise, hayvan kesiminin ne suretle yapıldığı bilinmese dahi orada satılan etler helaldir. Zira biz, Müslümanlar hakkında hüsn-ü zan beslemekle yükümlüyüz. Nitekim İslam‘a yeni girmiş kimselerin keserken üzerine Besmele çekip çekmedikleri bilinmeyen hayvanların etlerini kendilerine getirdiklerini, bu etlerin yenip yenmeyeceğini soran bir grup sahabîye Efendimiz (s.a.v), “Siz üzerine Besmele çekerek yiyin” buyurmuştur.[1]el-Buhârî, “Zebâih”, 21.
  2. Tamamını veya çoğunluğunu Ehl-i Kitap dışındaki gayrimüslimlerin oluşturduğu memleketlerde satılan etler, hayvan kesiminin İslam‘ın öngördüğü biçimde yapıldığı kesin bir şekilde bilinmedikçe helal değildir.
  3. Ahalisini her türden farklı din, inanç ve ideolojilere mensup insanların oluşturduğu memleketlerde satılan etlerin durumu da bir önceki maddedeki gibidir. Zira burada kim tarafından/nasıl kesildiği kesin bir şekilde bilinmeyen hayvanların, İslamî usullere uymayan tarzlarda kesilmiş olabileceği şüphesi mevcuttur.
  4. Nüfusun tamamını veya çoğunluğunu Ehl-i Kitab‘ın oluşturduğu yerlere gelince burada bir miktar ayrıntıya girmek gerekiyor. Eğer Ehl-i Kitab‘ın, hayvan keserken kendi dinî öğretilerine sadık kaldığı biliniyorsa, kestikleri yenir. Zira onların hayvan kesimi konusundaki dinî öğretileri bu noktadaki İslam ahkâmına hayli yakındır.

Ancak mesela Batı‘da Hristiyan adı taşımakla veya istatistiklerde Hristiyan görünmekle birlikte inanç planında bu dinin öngördüğü ilkeleri çok da umursamayan, ateist, pozitivist yahut şu veya bu ideolojiyi benimsemiş, Hristiyanlığın Allah, Peygamber, Kitap, Ahiret inancını terk etmiş olanların sayısı azımsanmayacak kemiyettedir. Bu durumda olanların kestiğini “Ehl-i Kitab‘ın kestiği” olarak değerlendirmek mümkün değildir. Öyle ki, Hristiyanlığın itikat ilkelerini benimsemediği halde, bir kimse, hayvan keserken üzerine Allah Teala‘nın adını ansa bile onun kestiği yenmez. Zira o, “Ehl-i Kitap” değildir ve Kur’an, Müslümanlar dışında münhasıran Ehl-i Kitab‘ın –usulüne uygun olarak– kestiğinin yenebileceğini bildirmektedir.

Bu itibarla Avrupa‘dan ithal edilen etlerin –Domuz eti gibi li aynihî haram olanlar dışında– ne suretle ve kim tarafından kesilmiş olursa olsun, mutlak surette yenebileceğini ileri süren Muhammed Abduh ve Reşid Rıza‘nın bu fetvası[2]Bkz. Tefsîru’l-Menâr, VI, 162. tartışmaya alabildiğine açıktır.

Milli Gazete – 5 Aralık 2005

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 el-Buhârî, “Zebâih”, 21.
2 Bkz. Tefsîru’l-Menâr, VI, 162.