Soru:
Kadınlar oruçlarını tam tutabilmek için adet dönemlerini geciktirici hap kullanmaya başladılar. Bu hapları kullanmaları kendilerine verilen izni tepmeleri anlamına mı geliyor? Zorunlulukları olmadığı halde fıtrata müdahale mi etmiş oluyorlar? Ayrıca zamanını ayarlayamazlarsa yan etkisi büyük oluyor diyor doktorlar. Bu ilaçları kullanmak doğru mu?
Cevap:
Öncelikle şunu belirtelim: Adet geciktirici ilaçların kullanımı, ancak zorunlu hallerde ve mutlaka doktor gözetiminde olmalıdır. Zira vücudun tabii işleyişine dışarıdan yapılan her müdahale, şu veya bu ölçüde mutlaka hasar verir. Nitekim bahsimizin konusu olan ilaçların da şöyle veya böyle yan etkileri bulunduğunu işin ehli zaten söylemektedir.
Bu ilaçları kullanan hanım kardeşlerimiz muhtemelen şöyle düşünmektedir:
- Bu ilaçları kullanmak her ne kadar fıtrata müdahale ise de, biz bunu, Allah Teala‘ya kulluk için yapmaktayız. Kaldı ki bu ilaçların, kullananlarda kalıcı hasarlara yol açtığı tesbit edilmiş değildir.
- Ramazan orucunun feyiz ve sevabından mahrum kalmaktansa bu ilaçları kullanmak evladır.
- Adet dönemine rastlayan orucu kazaya bıraktığımızda, bilahare oruç tutamama riski vardır; çünkü ileride ne olacağını kimse bilemez. Bu ilaçları kullanarak bu riski bertaraf etmiş oluruz.
Meselenin teknik boyutunu tamamlamış olmak için bu gerekçelere bir dördüncüsünü de biz ekleyerek şöyle diyebiliriz: “Eşyada aslolan ibahadır” kaidesi gereğince, herhangi bir meselede yasaklayıcı bir delil yoksa cevaza hükmedilmelidir. Kadınlar, sadece Ramazan orucunu değil, belli bir zaman dilimi içinde yapılması gereken –Hacc gibi– diğer ibadetlerini yapabilmek için adet dönemlerini geciktirmeleri halinde herhangi bir nassa aykırı hareket etmiş olmayacakları gibi, özellikle Hacc gibi ibadetlerin edasında da meşakkat çekmeyeceklerdir. Kaldı ki, Sahabe ve Tabiun‘dan, kadınların hayız kanlarını kesen ilaç kullanmasını tasvip edenler bulunduğuna dair rivayetler vardır.
Evet, ilk bakışta yerinde ve doğru gibi görünse de, bu gerekçelerin hiçbirisi adeti geciktirici ilaç kullanmanın caiz olduğunu mutlak bir şekilde söylemek için yeterli değildir.
Kadını belli fizyolojik özelliklerde yaratan Yüce Allah, onun hangi hallerde nasıl davranacağını da Elçisi (s.a.v) vasıtasıyla beyan etmiştir. Kadının adet döneminde orucu bırakması, Ramazan‘ın feyzinden veya orucun sevabından mahrum kalması anlamına gelmez; zira Yüce Allah böyle bir adaletsizlikten münezzehtir. Ramazan bir şuur halidir ve onun feyzi de bereketi de o şuur haliyle kaimdir. Meşru bir mazeret sebebiyle oruç tutamayan kimsenin bu şuur halini kaybedeceğini söylemenin tutarlı bir yanı yoktur. Nice oruçlu kimse vardır ki, sadece aç kaldığıyla kalır!
Evet kadınlar, adet dönemlerine rastlayan günlerde tutamadıkları oruçlarını, bilahare uygun zamanda kaza ederler. Ancak bunun sevabının Ramazan içinde tutulan orucun sevabından dana az olduğunu kim söyleyebilir?
Kaldı ki kadınların adet halinde namaz ve orucu terk etmesi bir “ruhsat” değil, “emir“dir! İlgili rivayetlerin hiçbirisinde kadınların, isterlerse adet dönemlerinde namaz kılıp oruç tutabileceklerini gösteren en küçük bir emare dahi yoktur.
Devam edecek.
Milli Gazete – 17 Ekim 2015