Hadisler ve Mezhep

Ebubekir Sifil2004, 2004 Yılı, Eylül 2004, Eylül Ayı 2004 OS, Gazete Yazıları, Okuyucu Soruları

Soru.1: Size göre hadisler haram ve helal belirler mi?

  1. Hadis metinlerinin sayısı üzerinde bütün İslam aleminde olamaz belki ama Sünni dünyada ittifak var mı?
  2. Kudsi hadislere inanıyor musunuz?

Cevap.1: Zayıf hadis” (ki “mevzu hadis” de zayıf hadisler başlığı altında ele alınır) dışında kalan (yani “sahih” ve “hasen” kategorisine giren) hadislerle helalharam hükmü sabit olur. Usul kitaplarında Sünnet‘in Kur’an‘ı beyan tarzları üzerinde uzun boylu durulmuştur. Sünnet‘le (yani hadislerle) helalharam hükmünün sabit olması, Kur’an‘ın Hz. Peygamber (s.a.v)’e verdiği “beyan” görevi çerçevesinde normal, hatta kaçınılmazdır.

  1. Hadis metinlerinin sayısı üzerinde ittifak bulunduğunu söylemek zordur. Ancak yuvarlak bir rakam vermek gerekirse, “Kütüb-i Sitte“, “Sünen“ler, “Müsned“ler, “Mu’cem“ler, “Cüz“ler ve diğer Hadis kitaplarında bulunan hadislerin sayısının –tekrarsız olarak– 50 bin civarında olduğu söylenebilir.

Bazı Hadis imamlarından, ezberledikleri hadis sayısı hakkında nakledilen yüzbinli rakamları ileri sürerek hadislerin sayısının zaman içinde arttığını (yani yüzbinlerce hadis uydurulduğunu) söyleyenler veya “nerede bu yüzbinlerce hadis?” diyenler şu noktayı ya görmezden geliyor, ya da gözden kaçırıyor: Özellikle mütekaddimun Hadis uleması, bir metnin farklı senetlerine olduğu gibi, Sahabe ve Tabiun kavillerine de “Hadis” diyordu.

Söz gelimi İmam Ahmed b. Hanbel‘in şöyle dediği nakledilmiştir: “Hadisler içinde sahih olanların sayısı 700 bin küsürdür. Şu genç (Ebû Zür’a‘yı kastediyor, E.S.) yediyüz bin hadis ezberlemiştir.”

el-Beyhakî bu sözün açıklaması sadedinde şöyle der: “(İmam Ahmed bu sözüyle merfu) hadislerle Sahabe ve Tabiun kavillerinden sahih olanların miktarını kasdetmektedir.”

İmam el-Buhârî‘nin 100 bini sahih, 200 bini gayri sahih olmak üzere 300 bin hadis ezberlediğini, İmam Müslim‘in de “Sahîh“ini 300 bin hadis arasından seçtiklerinden oluşturduğunu söylediği nakledilmiştir. (Bu nakiller için bkz. Tâhir el-Cezâirî, “Tevcîhu’n-Nazar“, I, 41.)

Bütün bu nakiller ve benzerleri, Sahabe ve Tabiun kavillerine olduğu gibi, bir metnin farklı isnatlarının her birine de “hadis” dendiğini açık biçimde göstermektedir.

  1. Kutsi hadislere elbette inanıyorum. Onlar da tıpkı “Nebevi hadisler” gibi bize kadar senetli olarak nakledilmiştir ve senetlerinin sıhhat/zaaf durumuna göre değerlendirilir. Senedi sahih olanlar makbul, sakim olanlar ise gayri makbuldür.

Soru: Muhaddis hz. İmam-ı Buhari r.a. amelde hangi mezhepten idi? Sanırım Buhari r.a. zamanına kadar Ehl-i Sünnet’in mezahib-i erbaadan birine tabi olunması konusunda icmaı teşekkül etmiştir. O zaman Buhari de müçtehit idi, kendi mezhebinde idi diyemeyiz. Eğer Buhari zamanına kadar dört mezhebe uyma konusunda icma teşekkül etti ise, Buhari’nin bu icmaa muhalefet ederek, “ben kendi içtihadımla amel ediyorum ve dört mezhebe tabi değilim” demesini bekleyemeyiz. Lakin Gazali de mutlak müçtehit seviyesine iblağ olduğu halde, rüyadaki remz-i nebeviye binaen, Şafii’nin yolunu takip etti. Ashab-ı güzin devrinde ise herkes kendi mezhebine tabii idi. Evet Buhari’nin ve sair Kütüb-i Sittenin müdakkik imamlarının amelde mezhebi ne idi?”

Cevap: Gerek İmam el-Buhârî‘nin, gerekse diğer büyük Hadis imamlarının amelde takip ettiği mezhep konusunda 2002 yılının 28 ve 30 Kasım tarihlerinde iki yazı yazmış ve sadece İmam el-Buhârî‘nin değil, ondan önceki ve sonraki Hadis ulemasının fıkhî mezhepleri konusunda detaylı bilgi vermiştim. Ramazan’da elinizde olacak “İslam ve Modern Çağ” isimli 3 ciltlik seride o yazılar da yer alıyor.

Burada şu kadarını söyleyelim: İmam el-Buhârî‘nin dört mezhepten herhangi birinin mukallidi olduğunu söyleyen bir alim yoktur. Tam tersine, onun müstakil içtihad sahibi olduğu söylenmiştir. “Kütüb-i Sitte” musannıfları içinde İmam Ebû Dâvûd için de aynı şey söylenmiştir. Müslim, et-Tirmizî, en-Nesâî ve İbn Mâce ise kendilerinden önceki fakih muhaddislerin görüşlerini alırlardı…

İmam el-Buhârî zamanında dört mezhepten birini taklid konusunda icma teşekkül ettiğini söylemek mümkün değildir. Böyle olsaydı İmam el-Buhârî‘nin veya onun durumunda olan başkalarının mutlak surette dört mezhepten birine tabi olması gerekirdi.

İmam el-Gazzâlî‘nin, mutlak içtihad seviyesine ulaştığı halde, gördüğü bir rüya sebebiyle kendi mezhebini oluşturma yerine İmam eş-Şâfi’î‘nin mezhebini iltizam ettiği yolunda şu anda herhangi bir bilgi sahibi değilim. Eğer bu doğru ise, hicrî 6. asrın başlarında (İmam el-Gazzâlî‘nin vefat tarihi 505/1111’dir) dahi 4 mezhepten birini iltizam konusunda icma bulunmadığını söylemek gerekir. Zira onun Şafiî mezhebini iltizamı, icma sebebiyle değil, rüya sebebiyle olmuş demektir.

Kaldı ki mutlak içtihad seviyesine ulaşmış bir kimsenin, yani müçtehidin, kendi seviyesindeki bir başka müçtehidi taklidine bizzat İmam el-Gazzâlî karşı çıkmıştır. “el-Müstesfâ“da (II, 384), “Kadı, alim olan kimsenin Sahabe’yi ve onlardan sonra gelenleri taklidinin memnu olduğu görüşünü tercih etmiştir ki, bize göre azhar olan görüş de budur” diyerek konu hakkındaki görüşünü net olarak ortaya koymuştur…

Milli Gazete – 25 Eylül 2004