Gayb Bilgisi-4

Ebubekir Sifil2006, 2006 Yılı, Gazete Yazıları, Haziran 2006, Haziran Ayı 2006 OS, Okuyucu Soruları

Kur’an’da geçen “hikmet” kavramının “gayba ıttıla”ı da içerdiği, hatta “vahiy” kavramının yine Kur’an tarafından sadece peygamberlere mahsus olarak kullanılmadığı gibi argümanlar[1]Tartışması için bkz. İlyas Çelebi, İslam İnancında Gayp Problemi, 149 vd. konuyu sadece peygamberlerle sınırlandırmanın tartışmalı olduğunu göstermektedir. Hatta bir önceyi yazıda da ifade etmeye çalıştığım gibi 72/el-Cinn, 26-8 ayetlerinin, Allah Teala’nın gaybı sadece Hz. Peygamber (s.a.v)’e bildirdiği tarzında anlaşılmasının isabetli olmadığı ortadadır.

Peygamberler dışındaki insanların gaybî haberlere muttali kılınma vasıtalarından biri “ilham” ise, diğeri de, bizzat Hz. Peygamber (s.a.v) tarafından “nübüvvetin kırk altıda bir cüzü” olarak ifade buyurulan rüya (sadık rüya/mübeşşirat)’dır.[2]el-Buhârî, “Ta’bîr”, 5; et-Tirmizî, “Ru’yâ”, 2-3.

Allah Teala tarafından gerek rüya, gerekse ilham, hads vb. bir vasıtayla muttali kılınan gaybî bilginin Müslüman bilincindeki yeri ve etkisi konusunda pratik tecrübelerden hareketle çok şey söylenebilir. Bugün İstanbul’un sadece manevî atmosferinde değil, bulunduğu mahallin fizik görüntüsü üzerinde dahi silinmez bir etkisi bulunan Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a)’nin kabrinin yerinin Akşemseddin hazretlerinin keşfi ile tesbit edilmesi, üzerinde düşünülebilecek örneklerden sadece bir tanesidir.

İbn Teymiyye konuyu işlediği bir yerde şöyle der: “Zevk, vecd, mükâşefe ve muhataba ehlinin hüccetine gelince, bunlardan ehl-i hak olanlar, vakıaya mutabık sahih ilhamlara mazhardır. Nitekim Sahîhân’da (el-Buhârî ve Müslim”in Sahîh’leri) Hz. Peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Sizden önceki ümmetlerde “muhaddes”ler (ilham sahipleri) vardı. Eğer ümmetimde de (muhaddes) biri varsa, Ömer’dir.” Hz. Ömer (r.a) de şöyle derdi: “İtaatkâr insanların ağızlarına yakın durun ve onların söylediklerini işitip dinleyin. Zira onlar için sadık/doğru işler tecelli eder.”

İbn Teymiyye burada konumuzla ilgili başka birtakım rivayetler de zikrederek sözlerini sürdürür. Söylediklerini olduğu gibi buraya alarak yazıyı uzatmak istemiyorum.[3]Bkz. Mecmû’u’l-Fetâvâ, XIII, 68-9.

Salih kullardan gaybiyyatla ilgili mükâşefelerin suduru, Ebû Hayyân’ın söylediği gibi[4]Ebû Hayyân, el-Bahru’l-Muhît, X, 305-7. “nadirattan” mıdır, yoksa er-Râzî, İbn Hacer’in[5]Bkz. Fethu’l-Bârî, VII, 383. dediği gibi yaygın olarak görülen bir durum mudur? Sahabe tabakasından itibaren bu ümmetin salihlerinden aktarılan ve kuşaktan kuşağa intikal eden kerametler tevatür seviyesindedir. Gerektiğinde bu noktanın detaylarına girebileceğimizi belirterek konunun bir başka boyutuna temas etmek istiyorum.

Günümüzde bu ve benzeri birçok konu tartışma gündemine sokulurken, “birtakım çevreler tarafından istismar edildiği” gerekçesinin sıklıkla kullanıldığı dikkat çekiyor. Doğru olsa bile bu noktanın meselenin özüne etkisi olmadığı açıktır. Diyelim ki günümüzde bazı sahtekârlar gaybı bildiklerini iddia ederek cahil halkı aldatıyor ve bu nokta üzerinden çıkar sağlıyor. Bu sakıncanın önüne geçmenin yolu, “mevcut” bir şeyin “namevcut (yok)” olduğunu söylemek midir?

Bunun doğru bir yöntem olmadığını ayrıca belirtmeye gerek yok. İnsanların şu veya bu şekildeki telakkisi ne Hakk’ı Hakk olmaktan, ne de batılı batıl olmaktan çıkarır.

Milli Gazete – 11 Haziran 2006

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 Tartışması için bkz. İlyas Çelebi, İslam İnancında Gayp Problemi, 149 vd.
2 el-Buhârî, “Ta’bîr”, 5; et-Tirmizî, “Ru’yâ”, 2-3.
3 Bkz. Mecmû’u’l-Fetâvâ, XIII, 68-9.
4 Ebû Hayyân, el-Bahru’l-Muhît, X, 305-7.
5 Bkz. Fethu’l-Bârî, VII, 383.