Erkeklerin Altın Zinet Kullanımı-2

Ebubekir Sifil2006, 2006 Yılı, Gazete Yazıları, Okuyucu Soruları, Temmuz 2006, Temmuz Ayı 2006 OS

  1. Altın kullanımının erkeğe haramlığının tartışma konusu yapıldığı ikinci cihet, haramlık hükmünün illetini tesbit sadedinde ortaya atılan görüşler ve bir de Sahabe’den bazılarının altın yüzük kullandıklarını anlatan nakillerdir.

Günümüzde bu meselede cevaz taraftarı olanların büyük çoğunluğu bu zeminde hareket etmektedir. Tecrid-i Sarih Terceme ve Şerhi’nde (IV, 287) Kâmil Miras’ın yaptığı budur; İSAM’ın neşrettiği İlmihal’de (II, 84 vd.) bu mesele işlenirken izlenen yöntemin de aynı olduğunu söyleyebiliriz.

Öncelikle belirtelim ki, toplumda sosyal adaletin sağlanması, sermayenin atıl durumdan kurtarılarak ekonomiye kazandırılması.. gibi hususları Efendimiz (s.a.v) tarafından erkeklere altın kullanımının haram kılınmasının illeti olarak tesbit etmek son derece tartışmalıdır. Zira bu ta’lilin isabetli olduğunu gösteren bir nakil mevcut olmadığı gibi, Sahabe’den ve Müçtehid İmamlar’dan da böyle bir ta’lilde bulunan bir kimsenin varlığı bilinmemektedir.

Hatta tam aksine, hilafeti döneminde İslam devleti, vatandaşlarını maaşa bağlayacak derecede zenginleştiği halde, dirayetiyle meşhur Hz. Ömer (r.a), vilayetlere ve ordu komutanlarına gönderdiği talimatnamelerde erkekleri altın ve ipek kullanmaktan ısrarla sakındırmaya devam etmiştir. Onun bu davranışının Sahabe’den herhangi biri tarafından eleştiri ve itiraz konusu yapılmamış olması dikkat edilmesi gereken bir noktadır. Bu durumun ondan sonra da aynen devam ettiğinde şüphe yoktur.

Burada belki Efendimiz (s.a.v)’in, Kur’an’dan kaynaklanan genel tavrının bir yansıması olarak insanları dünyaya bağlanmaktan, dünya süslerine ve gösterişe meyletmekten sakındırmasından söz edilebilir. Ancak altın ve ipek kullanımının kadınlar için serbest olması, haramlık hükmünü buraya bağlamayı da tartışmalı kılmaktadır. Erkeklere altın yüzük kullanmayı yasaklayan Efendimiz (s.a.v)’in, bunun gerekçesini yukarıda zikredilen hususlara bağlamadığı açıktır. Hatta bu meyanda altını “ateş” olarak tavsif ettiği hatırlanmalıdır…

Şu soru her iki durum için de son derece haklıdır: Sermayenin ekonomiye aktarımı, sosyal adaletin gerçekleştirilmesi gibi maddî ve dünyaya bağlanmamak gibi manevî gerekçeler erkekler için geçerlidir de kadınlar için neden geçerli değildir?

Dolayısıyla erkeklere altın ve ipek kullanımının yasaklanmasını bu türlü sebeplere dayandırmak isabetli görünmemektedir.

Sahabe’den bazılarının altın yüzük kullandığını anlatan nakillere gelince, İmam et-Tahâvî bunları şöyle zikretmektedir:

  1. el-Berâ b. Âzib (r.a)’in parmağında altın bir yüzük vardı. Kendisine bu durum sorulduğunda bir ganimet taksimi esnasında bu yüzüğü Efendimiz (s.a.v)’in kendisine verdiğini ve “Allah ve Resulü’nün sana giydirdiğini giy” buyurduğunu söylemiştir.
  2. Mus’ab b. Sa’d[1]Sahabe’den Sa’d b. Ebî Vakkâs (r.a)’ın oğludur. şöyle demiştir: “Talha b. Ubeydillah’ın parmağında altın bir yüzük gördüm. Suheyb’in parmağında altın bir yüzük gördüm. Sa’d’ın parmağında altın bir yüzük gördüm.”
  3. Tıpkı Talha b. Ubeydillah (r.a) gibi Sa’îd b. el-Âs (r.a) da[2]Efendimiz (s.a.v) vefat ettiğinde Sa’îd 9 yaşındaydı; doğrudan Efendimiz (s.a.v)’den rivayeti yoktur. Dolayısıyla rü’yeten sahabî, rivayeten tabiîdir. Bkz. İbn Hacer, … Continue reading öldürüldüğünde parmağında altın yüzük vardı.[3]et-Tahâvî, Şerhu Ma’âni’l-Âsâr, IV, 261.

Erkeğe altın yüzüğün haram olmadığını söyleyenlere göre bu nakiller, erkek için altın yüzük kullanımının mutlak haram olduğunun söylenemeyeceğini gösterir. Zira böyle olsaydı, adı geçen sahabîlerin altın yüzük kullanmamaları gerekirdi.

Bu çıkarsamanın ne kadar isabetli olduğunu ve konunun merfu (Efendimiz (s.a.v)’e dayanan) rivayetler bakımından durumunu bir sonraki yazıda görelim.

Milli Gazete – 22 Temmuz 2006

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 Sahabe’den Sa’d b. Ebî Vakkâs (r.a)’ın oğludur.
2 Efendimiz (s.a.v) vefat ettiğinde Sa’îd 9 yaşındaydı; doğrudan Efendimiz (s.a.v)’den rivayeti yoktur. Dolayısıyla rü’yeten sahabî, rivayeten tabiîdir. Bkz. İbn Hacer, el-İsâbe, III, 107 vd.
3 et-Tahâvî, Şerhu Ma’âni’l-Âsâr, IV, 261.