Dinde Zorlama

Ebubekir Sifil2004, 2004 Yılı, Gazete Yazıları, Kasım 2004, Kasım Ayı 2004 OS, Okuyucu Soruları

Soru: Kur’an’daki İslam kelimesini ağzından düşürmeyen bir milletvekili olan profesör, La ikrâhe fiddîni… (ila ahiril ayeh) ayetini izah ederken diyor ki: “Buradaki harf-i cerr olan “fi”, içinde demektir, içinde manasını taşıyor. Bazıları dinin dışında icbar yok, içinde vardır, diyorlar. Gayr-ı müslime icbar yok, müslime var diyorlar. Bu yanlıştır. Müslime de icbar yoktur. Çünkü ayet “fi” harfini istimal etmekle dinin içinde de icbar yoktur diyor.” Peki eimme-i erbaanın içtihatları ne olacak? Terk-i salat eden Hanefi’de celdelenir, Şafii, Maliki ve Hanbeli’de katl edilir. Bu profa göre bu imamlar bu ayetteki fi harfinin “içinde” (manasında) olduğunu bilmiyorlar mıydı? Yoksa imamlarımız Kur’an’a muhalif içtihat mı etmişlerdi? Haşa ve kella. Bunu izah edebilir misiniz? Bu ayetteki “fi” ne anlama geliyor. “İçinde” anlamına geliyorsa, sözde profu haklı çıkarmaz mı?

Cevap: Soruda dile getirilen yorum, İslam‘ı “çağdaş” değer yargılarıyla örtüştürmeyi –ve bunun için gerektiğinde “dünyayı yamamak için Din’i parçalamayı– varlık sebebi edinenlerin Kur’an‘ı tahrif anlamına gelen yaklaşımlarına güzel bir örnek teşkil ediyor.

Kur’an‘ı kendi görüşünden başka bir şeye dayanmadan yorumlayanlara yönelik Nebevî tehdit bu zevat için bir şey ifade etmeyebilir; ancak ulemanın Kur’an ayetlerini çarpıttığını sıkılmadan söyleyen aynı zevatın, bu ayet konusundaki çarpıtmasına ne demeli?

2/el-Bakara, 256. ayetin baş tarafı “Din’de zorlama yoktur” diyor. Cümlenin tamamından bu kısmı cımbızlayarak alır ve de bir ufak el çabukluğu ile “zarf-mazruf” mantığından giderseniz “Din’in içinde zorlama yoktur” sonucuna varmanız elbette mümkün olur.

Ancak gerek ayetin devamı, gerekse “ayetin orijinalindeki “fî” harf-i cerrinin burada “zarf edatı” olarak anlamlandırılmasının bir dayanağı var mıdır?” sorusunun cevabı burada son derece önemlidir.

Ayetin tamamını okuduğumuzda, –bağlama bile ihtiyaç duymadan– anlamın kendisini hiçbir soru işaretine mahal bırakmadan açığa vurduğunu görüyoruz: “Din’de zorlama yoktur. Doğruluk sapıklıktan seçilip belli olmuştur. Artık her kim Tağut’u inkâr edip Allah’a inanırsa, muhakkak ki o, kopmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır…”

Bu ayetin “Din’in içinde zorlama olmadığını” anlattığını söyleyebilmek için, Din’in içinde bulunanların, herhangi bir emri yerine getirmemeleri veya bir yasağı çiğnemeleri durumunda, bu hareketin “sapıklık” ve “Tağut’u tasdik” anlamına geldiğini söylemek gerekecektir. Aksi takdirde ayetin ikinci ve üçüncü cümlelerinin hiçbir anlamı olmayacaktır.

İkinci olarak, ayetteki “fî” harfinin “içinde” anlamına geldiğini söylemenin dayanağı nedir? “Kul etuhâccûnenâ fillâhi…” (2/el-Bakara, 139); “Ve hum yucâdilûne fillâhi…” (13/er-Ra’d, 13)… gibi ayetlerde geçen “fî” harfine “içinde” anlamı vererek bu ayetleri meallendirebilecek bir babayiğit var mıdır?

Hatta soruda kast edilen kişi dahi bu ayetlerde geçen “fî” harfine böyle anlam vermemiştir. İşte onun mealinden yukarıda bir kısmını zikrettiğim iki ayetin mealleri:

De ki onlara: “Allah hakkında bizimle tartışıyor musunuz?…”

“… Ona karşı mücadele edip duruyorlar.

Ayeti soruda ifade edildiği şekliyle meallendirmenin önündeki engellerden bir diğeri de, konuyla ilgili nüzul sebepleridir. Tefsirlerde detaylı bir şekilde anlatıldığı için ayrıntılarına girmeyeceğim. Ancak şu kadarını belirteyim ki, ilgili rivayetlerin ortak noktasını, İslam’ın zorla kabul ettirilmesi anlamına gelecek davranışlar oluşturmaktadır.

9/et-Tevbe suresindeki ilgili ayetlerle nesh edildiğini söyleyen ulemanın yaklaşımını göz ardı ederek konuşacak olursak, bu ayet, İslam‘ın hiç kimseye zorla kabul ettirilemeyeceğini anlatmaktadır ve bildiğim kadarıyla günümüze gelene kadar bu ayetin “Din’in içinde zorlama yoktur” anlamına geldiğini söyleyen kimse olmamıştır.

Son olarak bir noktaya daha parmak basalım: Ayetin bu anlama geldiği söylendiğinde, İslamî ahkâmın “ukubât” kısmı otomatik olarak devre dışı bırakılmış, dolayısıyla bu alanı belirleyen pek çok ayet ve Nebevî uygulama yok sayılmış olmaktadır.

Peygambersiz Din ve Sünnet’siz Kur’an anlayışının ne tür ucubeliklere yol açacağını görmek için bundan daha ala numune mi olur?!..

Not: 6.11.2004 (Cumartesi) günü öğleden sonra Sultanahmet fuarında Kayıhan yayınevinin standındayım. Görüşmek dileğiyle…

Milli Gazete – 2 Kasım 2004