Amel-i Salih

Ebubekir Sifil2007, 2007 Yılı, Gazete Yazıları, Kasım 2007, Kasım Ayı 2007 OS, Okuyucu Soruları

Soru

Salih amel, sıradan herkesin ulaşabileceği kaynaklarda sadece “yararlı faydalı işler” diye tercüme ediliyor ve başkaca da bir bilgi verilmiyor. Bu tarif yeterli midir? Değilse salih amel’den Rabbimizin muradı nedir?

Cevap

“Salih amel” kısaca, Allah Teala’nın rızasına uygun, kişinin kendisine ve/veya başkalarına faydası dokunan iş, fiil ve hareket demektir. Ulema, kelim-i tayyib (tevhid, tesbih, tehlil, tekbir) olmadan amel-i salih olmayacağını, niyet olmadan da bunların hiç birinin bulunmayacağını söyleyerek önemli bir noktaya parmak basmıştır. Niyetin sadece mü’min için bir anlam ve değer ifade ettiğini, kâfirin niyetinin hiçbir kıymetinin olmadığını belirtmiş olalım.[1]el-Âlûsî, Rûhu’l-Ma’ânî, XII, 26 (11/Hûd, 16 ayetinin tefsirinde).

Yine bu cümleden olarak şöyle denmiştir: Amel-i salih, şu dört özelliği taşıyan ameldir: İlim, niyet, sabır ve ihlas.[2]Tefsîru’l-Beğavî, I, 73 (2/el-Bakara, 25 ayetinin tefsirinde). Bu son derece önemli bir açıklamadır. Zira dikkat edilirse bu 4 unsur ancak mü’minde bir arada bulunur.

Kur’an ve Sünnet’i modern değerler doğrultusunda yorumlamaya çalışanların, amel-i salih kavramını sulandırma gayreti bu bakımdan komik durmaktadır. Bu meyanda, “insanlığın yararına çalışmak”, “barışa yönelik hizmet üretmek”… gibi çarpıtıcı açıklamalar yapıldığını biliyoruz. “Salih” kelimesinin “sulh” ile aynı kökten geliyor olması, “salâh” ile “sulh”un bilinçli bir şekilde birbirine karıştırılması ve sonunda mü’min olsun kâfir olsun hoşumuza giden, beğenilerimizi okşayan bir şey yapmış bulunan herkesin cennete buyur edilmesi sonucunu doğurmaktadır.

Allah Teala’ya ve ahirete iman edip salih amel işleyenlerin kurtuluşa ereceğini ifade eden 2/el-Bakara 62 ve 5/el-Mâide, 69 ayetlerinin modern yorumlarda, ilgili diğer ayetlerin tamamını unutturacak derecede öne çıkarılıyor olması da son derece manidardır. Modern İslam Düşüncesinin Tenkidi serisinin ilk cildinde bu ayetlerin mefhum ve mantuku üzerinde genişçe durmuş, “salih amel” meselesine de değinmiştim. Dileyen oraya bakabilir. Ayrıca bu köşede de zaman zaman bu ayetlere farklı açılardan bakmaya çalıştığım hatırlanacaktır.

Onlara ilaveten burada şu noktanın altını çizelim: Yapılan iş ne olursa olsun, faili mü’min değilse “salih amel” olarak ifade edilemez. Zira Allah Teala salih amelin ancak mü’minlere özgü olarak fayda vereceğini şöyle ifade buyurmuştur: “Erkek olsun kadın olsun, her kim mü’min olarak salih amel işlerse cennete girer ve zerre kadar da haksızlığa uğratılmaz.” (4/en-Nisâ, 124)

Yapılan işin fayda verici salih amel olarak değerlendirilebilmesi için buradaki “mü’min olarak” kaydı behemehal göz önünde bulundurulmalıdır! Bu ayetin mefhumundan, “demek ki gayrimüslim de salih amel işleyebilir, ama mü’min olmadığı için onun salih amelinin bir faydası olmaz” gibi bir sonuç çıkarmak ilk bakışta mümkün gibi görünse de, ayete biraz yakından bakıldığında bunun bir yanılgı olduğu anlaşılacaktır. Zira bir amelin “salih” vasfını kazanabilmesi için “niyet ve ihlas”la birlikte bulunması gerektiğini yukarıda görmüştük. Mesela namaz kılmak, infakta bulunmak yahut Kur’an okumak birer salih ameldir. Peki bir gayrimüslim bunları yaparsa salih amel işlemiş olur mu? Olmaz. Çünkü görünüşte aynı fiil olmakla birlikte gayrimüslimden sadır olan bu fiillerde “iman ve niyet” unsurları bulunmadığı için, burada ancak şeklen bir benzerlikten söz edilebilir. Dolayısıyla ameli “salih” kılan, onu işleyende bulunan vasıflardır.

Niyet bahsi bunun için son derece önemlidir. İmam el-Gazzâlî’nin İhyâ’sından sindire sindire okunması tavsiye olunur.

Milli Gazete – 4 Kasım 2007

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 el-Âlûsî, Rûhu’l-Ma’ânî, XII, 26 (11/Hûd, 16 ayetinin tefsirinde).
2 Tefsîru’l-Beğavî, I, 73 (2/el-Bakara, 25 ayetinin tefsirinde).