Şuzuz ve İnfirad-2 Tuz Kokunca…

Ebubekir Sifil2007, Gazete Yazıları, Mart 2007

Serinin ilk yazısında “Cemaat” kavramı üzerinde durarak “şazz tutum”u tersinden anlatmaya çalışmıştım. Sahabe döneminde, “fitne” dediğimiz kargaşalar dizisi yaşanmadan önceki birlik-dirlik durumu “Cemaat” kavramının ilk anlam katmanını oluşturur. Fitneler baş gösterdikten sonra ve takip eden zamanlarda, doğru tavır, hep fitne öncesi dönemlerle refere edilmiştir. Ehl-i Sünnet’in, fitneler dönemini okuma tarzı da bu anlam katmanına ibtina eder. Öyle ki, o dönemden tevarüs eden anlayış sebebiyle, tek kişi elinde de kalsa “Hakk”ın bulunduğu yer “Cemaat”in adresi olmuştur. Tabii böyle durumlarda şazz görüşler çoğunluk tarafından benimsenmiş de olsa, şazz olma özelliği değişmeyecektir.

Aynı şekilde “İcma” kavramının da o “geçmiş” ile yakından ilgili olduğunun altını çizelim. Oradan tevarüs edip gelen “delil” ve “Hakka/hak taraftarlarına ittiba” anlayışı İcma’a vücut veren en önemli unsurdur. Hz. Ömer (r.a)’in, önüne getirilen davalarda nasıl hareket edeceği konusunda Kûfe valisi Ebû Musa el-Eş’arî (r.a)’a gönderdiği mektupta yer alan, “Allah’ın Kitabı’yla, orada yoksa Hz. Peygamber (s.a.v)’in Sünneti’yle, orada da yoksa “Salihlerin verdiği hükümle” hükmetme” talimatı/tavsiyesi[1]el-Hatîbu’l-Bağdâdî, el-Fakîh ve’l-Mütefakkih, I, 200-1. bunun en açık göstergelerinden birisidir. Aynı tavrı alim sahabîlerin hemen tamamında görmek mümkündür.

Bu Ümmet’i bir arada tutan bu referans sistemini yok sayma anlamına gelecek herhangi bir girişimin, ne adına olursa olsun şiddetli tepki görmesi bundandır. İbn Teymiyye’nin bir “talak” meselesi sebebiyle hapis cezasına çarptırılmasını, onu kıskanan birtakım “haris kadılar” veya “iktidar yanlısı alimler”… gibi söylemlerle izaha çalışmak meseleyi çarpıtmak anlamına gelir. Zira biliyoruz ki bu ve benzeri meseleler sebebiyle İbn Teymiyye’nin şiddetli hasmı kesilen o alimler de en az İbn Teymiyye kadar “alim” ve “müttaki” insanlardı![2]İbn Teymiyye, kendisine yazılan reddiyeleri takip ederdi. Takiyyüddîn es-Sübkî’nin “talak” konusundaki reddiyesini görünce, “Bu bir fakihin kaleminden çıkmış bir … Continue reading

Geçmişte bu ve emsali meseleler sebebiyle kıyametler kopmuşken, bugün Kur’an üzerinde, Sünnet üzerinde, Sahabe üzerinde, “Amentü” üzerinde gayri sahih, hatta “gayri İslamî” onca kelam edilirken kimsenin kılının kıpırdamamasını neye bağlamalıyız? Şazz görüş ve tutumlar konusunda Ümmet’in bilincinde baş gösteren bu zaafın sebebi nedir?

Kanaat-i acizeme göre sebep, “gerçek alimler”in azlığından ve etkisiz-leştirilmiş- olmasındandır. Halkı ideal ölçüde eğitip ona İslamî hassasiyet kazandırması gereken alimler kemiyet ve keyfiyet olarak –şu veya bu sebeple– yeterli seviyeyi tutturamayınca, halk da ilme, alime, dolayısıyla alimin telkin ve yönlendirmesine karşı duyarsızlaşıyor; hatta giderek “tepki gösterir” hale geliyor. Böyle bir ortamda birisi çıkıp “Miraç diye bir şey yoktur; bunlar uydurma şeylerdir” dediğinde, yahut “Kadınlar da imam olur; aksini söylemek dine iftiradır” tesbitini yaptığında, ya da herkesin bildiği benzer iddialarda bulunduğunda, modern değerlerle bilinci “terbiye edilmiş” halk kesimleri nezdinde itibar buluyor. Aksini söyleyenlere ise “modası geçmiş şeyleri ezberlemekten başka marifeti olmayan insan” muamelesi yapıyor!

Suç kimde?

Milli Gazete – 19 Mart 2007

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 el-Hatîbu’l-Bağdâdî, el-Fakîh ve’l-Mütefakkih, I, 200-1.
2 İbn Teymiyye, kendisine yazılan reddiyeleri takip ederdi. Takiyyüddîn es-Sübkî’nin “talak” konusundaki reddiyesini görünce, “Bu bir fakihin kaleminden çıkmış bir reddiyedir” demiş ve her fırsatta bu reddiyeyi tebcil etmiştir. Bkz. es-Safedî, el-Vâfî bi’l-Vefeyât, XXI, 255; a.mlf. A’yânu’l-Asr ve A’vânu’n-Nasr, III, 429.