Papa’nın Türkiye Ziyareti

Ebubekir Sifil2006, Gazete Yazıları, Kasım 2006

  1. Benediktus’un Türkiye ziyareti, Almanya’da yediği herzenin gölgesinde değerlendirilmeye devam ediyor. Resmî ağızlardan çıkan demeçler, basının tepki ve değerlendirmeleri hep Papa’nın Efendimiz (s.a.v)’e hakaret içeren sözlerini merkeze alan bir muhtevaya sahip.

Oysa Papa’nın bu ziyaretinin çok daha farklı bir anlamı var: Doğu Hristiyanlığı (Rum Ortodoks Kilisesi) ile Batı Hristiyanlığı (Katolik Kilisesi) yüzyıllar sonra üçüncü defa anlam yüklü bir buluşmayla aynı ayinde boy gösterecek ve Papa Ortodoks kilisesinde ayin yönetecek.

Papa’nın, Almanya’da yaptığı meşum konuşmada niçin bir Bizans imparatorundan alıntı yaptığının açıklamasını da burada aramak gerekir. Katolik dünyada Bizans İmparatoru Paleologos’unkinden daha “nitelikli” bir metin yok muydu? Anlaşılıyor ki Papa’nın o konuşması da Türkiye ziyaretinin zeminini hazırlamaya yönelikti.

Papa aslında Türkiye’yi, daha doğrusu Türk resmî makamlarını ziyarete gelmiyor. Ziyaretin asıl amacı Katoliklik ile Protestanlığı barıştırarak Hristiyanlığın birliği yolunda önemli bir dönemeci geçmek.

Peki bu mümkün mü?

Evet, mümkün. Zira Katoliklik ile Ortodoksluğu birbirinden ayıran unsurların temelde siyasî olduğunu biliyoruz. Kutsal Ruh’un menşei dışında bu iki Hristiyan mezhebi arasında ciddi bir teolojik ihtilaf mevcut değildir. Elbette aralarındaki tek ihtilaf bu değil; ancak diğerlerinin “teolojik ihtilaf” olarak nitelendirilmeyi hak edecek mahiyette olmadığı bir gerçek.

Bundan önceki iki Papa’nın (6. Paul ve 2. Jean Paul) da Türkiye’yi, daha doğrusu Türkiye’deki “kutsal yerler”i, ve tabii bu arada Fener Rum Patrikhanesi’ni ziyaret ettiği, Patrik efendinin de Vatikan’a “iade-i ziyaret”te bulunduğu dikkate alındığında, Hristiyanlığın bu iki mezhebi arasındaki buzların hayli zaman önce çözülmeye başladığını söylemek gerçeğin ifadesi olacak.

Bu ziyaret Patrik Bartholomeos için de bulunmaz bir fırsat teşkil etti doğrusu. Avrupa Birliği sürecini herkes kendi hesabına Türkiye’nin gırtlağını sıkma fırsatı olarak değerlendirirken Patrik de Ekümeniklik yolunda önemli bir desteği bu ziyaretle sağlamış olmanın sarhoşluğu içinde İstanbul’u Konstantinople yaptı sitesinde…

Diyalog’la ilgili bir boyutu da var bu ziyaretin. Papa, ilginç bir üslupla hem “Diyalog kesilmesin” diyor, hem de Müslümanlar’ı dışlayıcı tavırlarda ısrar gösteriyor. Bu, Katolik Kilisesi’nin Diyalog’dan ne anladığının çarpıcı bir açıklaması aslında. Bir önceki Papa’dan bu yana değişen çok fazla bir şey yok yani.

Konunun bir de Müslümanlar açısından ilgi çekici bir boyutu var: Birbirini yaklaşık 8 asır devam eden “küslük” döneminin ardından, 1054’te birbirini aforoz eden bu iki Hristiyan mezhebi, şimdi birleşme, en azından “birlikte hareket etme” adına önemli adımlar atıyor. Avrupa Birliği Hristiyanlar için bir “siyasî” birleşme” anlamı taşıyorsa, Doğu ve Batı Kiliseleri arasında çözülen buzlar da Hristiyan dünyanın “dinî” açıdan bütünleşmeye doğru gittiğinin göstergesidir. Bu tam anlamıyla gerçekleşir mi? Hayli zor; ama en azından adımlar atılıyor, birlik fikri kuvveden fiile çıkıyor.

Ya İslam Dünyası???

Milli Gazete – 25 Kasım 2006