“Nesh Teorisi”-1

Ebubekir Sifil2007, Ekim 2007, Gazete Yazıları

“Allah fikri” ve “İslam düşüncesi”, aralarında nesep birliği bulunan iki kavram. Bir Müslüman için zaruriyyat/kat’iyyat’tan olan hususlar hakkında sübjektivite/izafilik ifade eden bu tarz anlatım biçimlerinin kullanılması ancak tamamı beşer inisiyatifiyle belirlenmiş sistemlerin şekillendirdiği ya da etkilediği zihin yapısı için söz konusu olabilir.

“Nesh teorisi” ifadesi de dilimize büyük ölçüde İstişrak kaynağından beslenenler tarafından yerleştirilmiştir. Aslında Kur’an’da veya Sünnet’te yahut bu iki kaynak arasında nesh cereyan etmediği görüşünün bizatihi kendisi bir “teori” iken, onu savunanlar büyük bir ustalıkla “nesh teorisi” ifadesini zihinlere yerleştirerek neshin bir “vakıa” değil, sadece bir “teori” olduğunu düşünmemizi sağlamışlardır. (Çağdaş Kelam metinlerinde sıklıkla kullanılması “racon gereği” olan “Kesb teorisi” ifadesi için de aynı durum söz konusudur.)

Maksadım burada bu teknik meseleyi işlemek değil. Nesh meselesinin Din tasavvurumuzla ilgisi üzerine dikkatinizi çekmek için yaptım bu girizgâhı.

Mantuku “ayetler arasında” nesh cereyan edebileceğini gösteren ve umum ifadelerinin tahsisini gerektiren bir delil olmadığı için Kur’an ayetlerini de şümulüne alması gereken 2/el-Bakara, 106. ve 16/en-Nahl 101. ayetlerini Kur’an’ın, daha önce indirilmiş kitapları ya da o kitaplara insanlar tarafından sokuşturulmuş şeyleri nesh ettiği şeklinde yorumlamak ve mushafın iki kapağı arasındaki ayetler arasında nesh vuku bulmadığını savunmak Modern çağın modası. Ancak Mu’tezile mezhebine mensup Ebû Müslim el-Isfehânî Kur’an ayetleri arasında nesh ilişkisi cereyan etmediğini söyleyene, yani 4/10. asra kadar Kur’an ayetleri arasında nesh ilişkisi cereyan ettiğini inkâr eden kimse bulunduğunu bilmiyoruz.

Öyle durumlar vardır ki, Efendimiz (s.a.v)’den “nass” özelliğinde açık ve kesin bir nakil bulunmadığı halde Sahabe arasında ittifak konusu olmuştur. Hayızlı kadının namaz kılıp oruç tutamayacağı, temizlendiğinde tutamadığı oruçları kaza edeceği, ancak namazları kaza etmeyeceği, keza hayzın Hacc için de benzeri bir engel teşkil ettiği ve bunlara benzer pek çok konu böyledir. Tabii nesh meselesi de..

Efendimiz (s.a.v) ile “O’nu en iyi anlayan nesil” olduğu müsellemattan bulunan Sahabe arasındaki ilişkinin “varoluşsal” bir ilişkisi olduğunu en iyi görebildiğimiz alanlardan bahsediyoruz. Sahabe sadece Efendimiz (s.a.v)’den gördüğünü-duyduğunu, yani O’nun “söylediklerini” aktaran nesil olarak değil, aynı zamanda “söylemediklerini” de aktaran, “aramızda olsaydı nasıl davranırdı” veya “muradı neydi” sorularını en doğru biçimde cevaplandıracak yegâne nesil olma vasfıyla da temayüz eder. Efendimiz (s.a.v) ile Sahabe arasındaki ilişkinin zemini doğru konmayınca, ortaya çıkan Din tasavvurunun da malul olacağı açıktır ve bütün bu meseleler bunun en açık delilidir.

Ehl-i Sünnet’in nesh hakkındaki kabullerinin Sahabe’den intikal ettiğinde şüphe yoktur. İlginçtir, Efendimiz (s.a.v)’den, “Şu ayet şunu nesh etmiştir” gibi noktasal bir ihbar nakledilmemiştir. Böyle olduğu halde Sahabe’nin, nasih-mensuh bilgisine sahip olma meselesine ne kadar büyük bir önem atfettiğini gösteren birçok nakil mevcuttur.

Pazartesi günü bunları görerek konuya devam edelim. (Yazının devamı için buraya tıklayın[1]Editör)

Milli Gazete – 6 Ekim 2007

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 Editör