Mehdi Hadisleri-2

Ebubekir Sifil2006, Gazete Yazıları, Kasım 2006

Bir önceki yazıyı Efendimiz (s.a.v)’in kıyamet alametlerini haber vermesinin Kur’an’a aykırı olduğunun ileri sürülemeyeceğini söyleyerek bitirmiştim. Mehdi hakkındaki hadisler de bu cümledendir. Bu mesele kısmen müstakil olarak, kısmen de nüzul-i İsa (a.s) hakkındaki hadislerde geçmektedir. Konu hakkında söylenebilecekleri maddeler halinde şöyle sıralayabiliriz:

  1. Hadis ilminin birçok otoritesi, tıpkı nüzul-i İsa (a.s) hadisleri gibi Mehdi hadislerinin de “mütevatir” olduğunu belirtmiştir. Ezcümle hepsi de Hadis hafızı olan Muhammed b. el-Hüseyin el-Âburî –İbn Huzeyme’nin öğrencisi–, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân sahibi el-Kurtubî (et-Tezkire, 651), İbnu’l-Kayyım (el-Menâru’l-Münîf, 142), el-Mizzî (Tehzîbu’l-Kemâl, XXV, 149), İbn Hacer (Fethu’l-Bârî, VI, 493; Tehzîbu’t-Tehzîb, IX, 126) es-Sehâvî (Fethu’l-Muğîs, III, 43) ve daha birçok alim Mehdi hadislerinin tevatür seviyesinde olduğunu söylemiştir.

Ayrıca gerek genel olarak “kıyamet alametleri”, gerekse Hz. İsa (a.s)’ın nüzulü ve Mehdi konusunda müstakil eser veren el-Berzencî (el-İşâ’a, 112), es-Sefârînî (Levâmi’u’l-Envâr, II, 84), eş-Şevkânî ve el-Kınnevcî (el-İzâ’a, 61-2), el-Heytemî (el-Kavlu’l-Muhtasar, 17-8), el-Kevserî (Nazratun Âbire, 55) gibi ulema Mehdi hadislerinin mütevatir olduğunu açıkça ifade etmiştir.

  1. el-Kettânî, mütevatir hadisleri zikretmek masadıyla kaleme aldığı Nazmu’l-Mütenâsir’inde (236 vd.) Mehdi hadislerinin 20 sahabî tarafından nakledildiğini belirtmiştir. Bu sahabîlerden bazılarının, konu hakkında birden fazla rivayet naklettiğini burada belirtelim.

el-Arfu’l-Verdî isimli risalesinde (el-Hâvî içinde, II, 123 vd.) es-Süyûtî, konuyla ilgili merfu hadisler yanında mevkuf ve maktu hadislere ve daha sonraki nesillerden bu konuda gelen sözlere de yer vermiştir ki, toplamı –hızlıca yaptığım numaralandırmaya göre 244’tür.

Ali el-Müttakî, es-Süyûtî’nin eserlerinden istifadeyle hazırladığı el-Bürhân’da bu rakamı daha da yukarıya çıkarmış ve her türden 300 civarında rivayet derlemiştir. (Bu eserle el-Heytemî’nin yukarıda adı geçen risalesi dilimize çevrilmiştir. Çevirilerde yer yer hatalar yapılmış olsa da, konuyla ilgilenenlerin bu iki risaleye mutlaka vakıf olması gerekir. Kahraman Neşriyat Kitabevi, 0212. 621 56 40)

  1. İbn Haldun’un, meşhur Mukaddime’sinde Mehdi hadisleri hakkındaki yanlı tenkidine adlanılmamalıdır. Bununla birlikte o, konu hakkında sahih hadis bulunduğunu itiraftan da geri durmamıştır. İzmirli İsmail Hakkı, konu hakkındaki bir makalesinde, ilgili rivayetleri adeta gözden düşürmek istercesine İbn Haldun’un sadece tenkitlerini aktarmakla yetinmiştir (Sebîlurreşâd dergisi, c. XI-XII, sayı 285, 13 Şubat 1389, s. 389-91.)

Konuyla ilgili rivayetlerin tamamının sahih ve bağlayıcı olduğunu söyleyebilir miyiz? Bu sorunun cevabını “hayır” olarak versek bile, bu durum şu gerçeği değiştirmeyecektir: İslam’ın ilk kuşaklarında Mehdi’nin zuhuru, yaygın olarak bilinen, inanılan ve dilden dile dolaşan bir meseledir ki bu kadar rivayete konu teşkil edebilmiştir.

  1. Mehdi inancının Ehl-i Sünnet’e Şia’dan geçtiğinin ileri sürülmesinin ciddiye alınacak yanı yoktur. Zira Şia’nın Mehdi inancı “ric’at”, Ehl-i Sünnet’in Mehdi inancı ise “zuhur” merkezlidir. Yani Şia, 12. imam olarak kabul ettiği Muhammed b. el-Hasan el-Askerî’nin, 260/873 yılında 5 yaşındayken gaybete girdiğini ve kıyamete yakın ortaya çıkacağını söylerken, Ehl-i Sünnet inancında “gaybet”e yer yoktur. Mehdi, olağanüstü özelliklere sahip birisi değildir. O, bu Ümmet’in tarih boyunca yetiştirdiği değerlerden birisi olarak doğup büyüyecek ve zamanı geldiğinde hayatın doğal akışı içinde görevini icra edecektir.

Kaldı ki Mehdi ile ilgili rivayetlerin, Muhammed b. el-Hasan el-Askerî daha dünyaya gelmeden önce kaleme alınmış –Abdürrezzâk’ın el-Musannef’i, Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’i gibi– Hadis eserlerinde yer almış olması, konunun Şia ile irtibatlandırılmasını imkânsız kılmaktadır.

Gerektiğinde daha fazla detaya girmek üzere Mehdi inancı ve rivayetleri hakkında şimdilik bu kadar malumatın yeterli olacağı umulur…

Milli Gazete – 13 Kasım 2006