Kulağı Geçen Boynuz İçin

Ebubekir Sifil2009, Gazete Yazıları, Nisan 2009

Birkaç gün önce “ebubekirsifil.com”un “iletişim” bölümüne gönderilmiş bir mesaj aldım. Benim, İnkişaf dergisinde 2006’da neşredilen “İbn Teymiyye ve İbnu’l-Kayyım’ın Cehennem’in Ebedîliği Meselesindeki Görüşünün Tesbiti” başlıklı yazıma “cevap” olarak karalanmış bir yazıyı ihtiva ediyordu söz konusu mesaj.

Ne yazının sahibinin ne de mesajı gönderenin kimliği hakkında herhangi bir bilgiye sahibim. Yazının bana ne maksatla gönderildiğini de bilmiyorum. Ama yazıyı okuyunca “el insaf!” demekten kendimi alamadım.

Yazının sahibi, benim, cehennemin ebedîliği görüşünün İbn Teymiyye ve İbnu’l-Kayyım’a aidiyetinde doğrudan onların eserlerine değil de başkalarına dayanarak hüküm verdiğimi ileri sürerek şöyle demiş:

“Benim görebildiğim kadarıyla yazar tam bir kalem hokkabazlığı yaparak konuya başlamış var olanı gizlemeye yok olanı ispat etmeye kalkışmıştır. İbn-i Teymiye’nin cehennemin ya da içindekilerin fani olduğuna dair görüşünü ispat edebilme adına önce Yemanî, San’anî, Kevserî, Bekir Topaloğlu ve Yusuf Şevkî Yavuz’un bu görüşü İbn-i Teymiye’ye nispet ettiklerini söylemiş ve kendisi konunun ispatı için bu kadarının yeter olduğunu söylemiştir. Yani İbn-i Teymiye’ye İslam kültüründe hiç te öyle hatırı sayılır cinsten yeri olmayan birkaç kişi bir şey nispet ediyor. Ve onların bu nispeti oldukça önem arzeden bir meseleyi sonuca bağlama adına ele alınan yazı için yeterli görülüyor.”

“… Adalet kendisinden hoşlanmadığımız kimselere dahi hak ölçüsünce muamele etmeyi gerekli kılar. Hangi adalet sahibi Ebu Bekir Sifil’in bu iddiasını kabul edebilir ki? Diğer bir ifadeyle sizden hoşlanmayan birkaç kişi size bir şey nispet edecek ve bu nispet kesin doğru kabul edilecek. Böyle bir şey şer’an ve aklen kesinlikle caiz değildir. Özellikle ciltlerce eseri olan bir alime bir görüşü nispet edebilmek için “kiylu kal” (o şunu dedi, bu bunu dedi) türünden sözlere başvurmak bizzat kendi eserinden net ve sarih ifadeler getirememek hangi ahlak anlayışına sığar? Bunu okuyucunun takdirine bırakıyorum.”

Daha sonra benim, İbn Teymiyye’nin cehennemin son bulacağına dair sarih bir görüşünü getiremediğimi, sadece İbnu’l-Kayyım’dan yaptığım bazı alıntılarla İbn Teymiyye’nin o görüşü desteklediğine “çıkarımlarda bulunduğumu” söylemiş…

Burada bu satırların sahibini ciddiye alıp her cümlesine, her isnadına ayrı ayrı cevap vermekle iştigal etmeyeceğim. Çünkü kendisi nasıl bir cürüm işlediğinin pekala farkında! Yanlış anlama ya da benzeri bir hata söz konusu değil. Bu satırları kaleme alan kişi, benim o yazımı baştan sona okumuşsa pekala görmüş olmalıdır ki, ben bu meseleyi yukarıda ismi geçen zevata dayanarak ileri sürmedim. Böyle bir basitliğe prim vermem; bir başkasının bana aynı basitlikle isnat ve iftirada bulunmasına ise sadece güler geçerim.

Okuduğunu anlama melekesini yitirmemiş kimseler için söyleyeyim: İbn Teymiyye’nin mezkûr görüşte olduğunu, yukarıda adı geçen zatlara dayanarak söylemiş değilim. İlgili makalemin bu zatların adını zikrettiğim kısmında, cehennem azabının ebedî olmadığı görüşünün İbn Teymiyye’ye nisbetinin yeni bir şey olmadığını, öteden beri bu görüşün ona nisbet edildiğini söyledim ve örnek olarak da o isimleri zikrettim. İbn Teymiyye’nin söz konusu görüşü benimsediğini ise uzun alıntılarla doğrudan kendi eserinden ve İbnu’l-Kayyım’dan naklederek verdim. Dolayısıyla o yazıda “İslam kültüründe hiç te öyle hatırı sayılır cinsten yeri olmayan birkaç kişi”ye istinaden İbn Teymiyye’ye o görüşü isnad ettiğimi söyleyen kişi ya karalamayı bile doğru dürüst beceremeyen, okuduğunu anlamaktan aciz bir zavallı, ya da iftirayı meslek edinmiş bir bedbaht!..

(O yazıda İbn Teymiyye’nin çağdaşı Takiyyüddîn es-Sübkî’nin el-İ’tibâr isimli eserinden ve el-Albânî’nin –tıpkı el-İ’tibâr gibi– fena-i nar görüşüne reddiye olarak kaleme alınmış bulunan Ref’u’l-Estâr’a yazdığı takdim yazısından da bahsettiğim halde bunlardan hiç bahsetmemesi, yazı sahibinin dide-i huffaş misali gün ışığı kadar açık bir hakikate tahammül edemediği için kafasını kuma gömmeyi tercih ettiğinin açık göstergelerinden birisidir!)

O yazımı okuyanların şu noktayı görmemiş olması mümkün değil. Ben, kâfirler için cehennem azabının son bulacağı konusunda İbn Teymiyye’nin görüşünü tesbit etmeye çalışırken doğrudan doğruya kendi eserlerinden yola çıktım. Onun da İbnu’l-Kayyım’ın da önceleri aksi görüşteyken, bilahare bu görüşü savunmaya başladıklarını ve bu babda geçirdikleri istihale sürecini bizzat kendi eserlerinden izleyerek ortaya koymaya gayret ettim. Bu cümleden olarak özellikle “İstihale Süreci” ara başlığı altında İbn Teymiyye’nin fena-i nar görüşünde karar kıldığını, bizzat onun er-Redd alâ Men Kale bi Fenâi’l-Cenneti ve’n-Nâr isimli risalesinden ve İbnu’l-Kayyım’ın Şifâu’l-Alîl, el-Kasîdetu’n-Nûniyye ve Hâdi’l-Ervâh’ından hareketle tesbit ettim.

Kendisine sorulan bir soruya cevap verir gibi yaparak okuyucusunu aldatan bu şahıs, inandırıcılık problemini ortadan kaldırmak için olsa gerek, bana yönelik –yukarıda okuduğunuz– ağır ithamlarda bulunma ihtiyacı hissediyor.

Benim bütün yaptığım, aslında el-Albânî’nin benden çok önceleri dile getirdiği bir hakikati İbn Teymiyye’nin kendi eserlerinden hareketle ortaya koymaktır. Dolayısıyla yazar, “kalem hokkabazlığı” dediği mel’aneti asıl kendisi işlemekte ve el-Albânî’ye muhalefet etme görüntüsü verip taraftarları arasında sıkıntılı bir duruma düşmektense, “İbn Teymiyye düşmanı” olarak lanse ettikleri Ebubekir Sifil’e iftira atarak durumu kurtarmayı çözüm olarak görmektedir.

Bu şahsın nasıl bir sıkıntı ve inkıbaz durumu yaşadığının farkındayım. “Fena bulmak, sadece Cehennem içindir. Bu, Ehl-i Sünnet’in isbat ettiği görüştür” hükmünü savunmak durumunda kalmak elbette kıvrandırıcı bir sancıdır! el-Albânî’nin gösterdiği erdemi göstermesini beklemediğim bu zavallıya buradan açık bir çağrıda bulunuyorum: Eğer haysiyet sahibi ise, şu soruların cevabını dürüstçe, laf ebeliği yapmadan ve “mü’mince” versin:

  1. Şifâu’l-Alîl’de İbnu’l-Kayyım’ın, cehennem azabının son bulup bulmayacağı konusunda İbn Teymiyye’nin yazdığını söylediği o “meşhur eser” hangisidir?
  2. İbn Teymiyye’nin bu mesele hakkındaki nihai görüşü nedir?
  3. İbnu’l-Kayyım’ın bu konuda hocasına herhangi bir itirazı var mıdır? Varsa ne demiştir; yoksa onun nihai görüşü nedir?
  4. er-Redd alâ Men Kale bi Fenâi’l-Cenneti ve’n-Nâr isimli eserde İbn Teymiyye’nin; Şifâu’l-Alîl ve Hâdi’l-Ervâh’ta İbnu’l-Kayyım’ın bu meseledeki görüşü nedir?

Milli Gazete – 20 Nisan 2009