Kevserî Külliyatı

Ebubekir Sifil2007, Gazete Yazıları, Ocak 2007

27 Mayıs 2006 tarihinde bu köşede okuduğunuz yazı da aynı başlığı taşıyordu. O zaman Dâru’l-Hikme’nin, Muhammed Zâhid el-Kevserî merhumun bütün eserlerini bir “külliyat” halinde çevirerek neşredeceğini duyurmuş, hatta mümkün olursa yazma halinde bulunan ve kayıp olduğu bilinen eserlerinin de peşine düşüleceğini belirtmiştim.

Kevserî Külliyatı’nın ilk eseri olarak Makâlât çevirisinin baskıya hazırlık işlemleri Allah kısmet ederse çok kısa bir süre sonra başlayacak. Bu eserin çevirisinin hayli uzun bir hikâyesi var. Kısmet olursa bu hikâyeyi çevirinin başında anlatacağım. Burada özetle şu kadarını söylemiş olayım:

90’lı yılların ortalarına doğru merhum Abdülfettâh Ebû Gudde hoca ile telefonda görüşmüş ve Makâlât’ı tercüme ettiğimi söylemiştim. O da hocası el-Kevserî merhumun Makâlât’ının matbu nüshalarında bulunmayana bazı makalelerin Halep’teki kütüphanesinde mevcut ve mahfuz olduğunu söylemişti.

Bu haber üzerine Makâlât’la ilgili işlimleri durdurduk ve heyecanla beklemeye başladık. Merhumun o yıllarda Suriye’ye girişine izin verilmesi söz konusu idi. Derken beklenen izin çıktı ve Ebû Gudde merhum’un Suriye’ye girişine izin verildi. Bir süre sonra tekrar telefon irtibatı kurduk; makalelerle ilgili bir müjde bekliyorduk.

Ancak merhum, Halep’teki evine gittiğinde, bütün kütüphanesinin müsadere edildiğini, daha doğrusu yağmalandığını büyük bir teessürle söyledi. Tabii bizim de makalelerle ilgili umutlarımız suya düşmüştü.

Aradan 10 yıl geçti. Biz Kevserî Külliyatı projesine soyunduğumuzda, bahse konu makalelerle ilgili yeni bir haber aldık. M. Fatih Kaya kardeşim (Dâru’l-Hikme’de Ürdün gezisiyle ilgili izlenimlerini aktardığı zevkli bir sohbetimiz olmuştu. “http://www.darulhikme.org/soylesi/FKAYA.htm” adresinde okunabilir) Ürdün’de yayıncılık yapan genç bir kardeşimizin Makâlât’a girmemiş makalelerden birkaçına ulaştığını bildirdi.

Ürdün’le uzun (belki de bize uzun gelen) bir süre haber ve ileti teatisinde bulunduk. Derken beklenen 7 makale nihayet Cumartesi gecesi e-mail adresime geldi. Biz de o kardeşimize, Abdülfettâh Ebû Gudde merhum’un Konya’ya geldiğinde özel olarak Makâlât çevirisi için lütfettiği “takdim yazısı”nın bir kopyasını Ürdün’e gönderdik. Böylece Makâlât’ın hem Arapçası hem de Türkçe çevirisi, diğer baskılarda bulunmayan makaleler, Ebû Gudde merhumun takdim yazısı ve el-Kevserî merhumun hiçbir yerde yayımlanmamış fotoğraflarıyla eş zamanlı olarak basılmış olacak…

Şimdi hiç zaman kaybetmeden söz konusu makaleleri de çevirip ait oldukları yerlere yerleştirdikten sonra Makâlât’ın baskı hazırlıklarına geçebiliriz. Bu fırsatı bahşeden Yüce Allah’a sonsuz hamd-ü senalar olsun…

Makalelerin muhtevasından bahsedip de işin büyüsünü bozmamı beklemiyorsunuz değil mi?!

27 Mayıs 2006 tarihli yazımda yaptığım çağrıyı tekrar edeyim: Bu önemli projede Dâru’l-Hikme’yi yalnız bırakmayın. Elinde el-Kevserî merhumla ilgili bilgi, belge, doküman… bulunanların benimle veya Dâru’l-Hikme ile irtibata geçmesini bekliyoruz. Yine mezkûr yazımda belirttiğim gibi, el-Kevserî merhumun evrak-ı metrukesinin izini sürmek kolay değil. Eritre müftüsüne bile icazet vermiş, dünya çapında bir ilim adamından, bir “allame”den bahsediyoruz. Belki bütün Ortadoğu’yu gezmek gerekecek ve bunu, şu an için hayatta olan tek tük talebesi de dünya değiştirmeden yapmak zorundayız. Bu projeye kim ne şekilde katkı verebiliyorsa vermeli. Bu sorumluluk hepimizin.

Milli Gazete – 8 Ocak 2007