Karaman Hocanın “Var”ları Ve “Yok”ları-5

Ebubekir Sifil2010, Eylül 2010, Gazete Yazıları, Hayrettin Karaman, Şahıslar

Karaman hoca sözü kadının dövülmesi meselesine getirdiği yerde şöyle diyor: “Bazı davranış ve tavırları sebebiyle yoldan çıkma, hukuka baş kaldırma (nüşûz) belirtileri gösteren, böylece nâşize olması ihtimali beliren kadınlara karşı ne yapılacak, aile düzeni ve hukuku nasıl korunacaktır? Bu noktada Kur’ân-ı Kerîm vazifeyi ailenin reisi sıfatıyla önce kocaya vermektedir. Öngörülen tedbirlere başvurmasına rağmen koca düzeni sağlayamazsa ve ailenin dağılmasından korkulursa sıra hakemlere gelecektir. Ayette hukuka baş kaldıran, meşrû aile düzenini bozmaya kalkışan (nâşize) kadına karşı erkeğin yapabileceği şeyler öğüt vermek, yatakta yalnız bırakmak ve dövmek şeklinde sıralanmıştır. Öğüt vermek ve yatakta yalnız bırakmak, küsmek gibi tedbirler problem teşkil etmemiştir, ancak dövme tedbiri özellikle çağımızda, kadın hakları ve insanlık haysiyeti yönlerinden önemli bir tartışma konusu olmuştur. Esasen tefsir ve hadis kitaplarına bakıldığında kadının baş kaldırma durumunda bile kocası tarafından dövülmesini, eski tefsirciler arasında da farklı yorumlayanların, bunun câiz olmadığını ileri sürenlerin bulunduğu aşağıdaki alıntılarda görülmektedir.”

Bu satırları okuyan birisi, normal olarak hocanın son söylediği hususa ilişkin açık nakiller yapmasını bekleyecektir. Ancak hoca, 20 Ağustos 2010 tarihli  yazısını bu satırlarla bitirdikten sonra, hemen arkasından yazdığı 22 Ağustos tarihli yazıda bu meseleyi “farklı yorumlayanların, bunun caiz olmadığını ileri sürenlerin” kimler olduğunu belirtmekten ilgi çekici biçimde sarf-ı nazar ediyor!

Bu ikinci yazıda, hemen yukarıda tırnak içinde alıntıladığım ifadelerine delil olarak sadece Atâ’dan bir nakil zikretmiştir ki, buna göre erkek, sözünü dinlemeyen ve itaatsizlik eden eşini dövmez, sadece ona kızar, öfkesini ortaya koyar.

Ancak hocanın, bu nakilden hemen önce yine Atâ’dan, ilgili ayetteki “dövme”nin “gayri müberrih”, yani iz bırakmayacak ve herhangi bir yerine zarar vermeyecek şekilde olması gerektiğini, bunun da mesela bir misvakla yapılabileceğini söylediğini naklettiğini görüyoruz. Bu durumda, konu hakkında Atâ’dan yapılan iki farklı nakil bulunduğu görülüyor. Bunlardan ilki, dövmenin cevazından hiçbir şekilde bahsetmezken, diğerinde “gayri müberrih” olması şartıyla caiz olduğunu anlatmaktadır.

Buradaki Atâ, Atâ b. Ebî Rabâh’tır; İbn Abbâs (r.a)’ın talebesidir. İlgili ayetteki “darb”ın mahiyetini hocasına sormuş ve “misvak ve benzeri bir şeyle vurmak” cevabını almıştır.[1]el-Kurtubî, el-Câmi’, VI, 287. Nitekim öğrencisi İbn Cüreyc de kendisine –tıpkı kendisinin İbn Abbâs (r.a)’a sorduğu gibi– buradaki “dövme”nin mahiyetini sorduğunda söylediği bundan farklı değildir.[2]et-Taberî, Câmi’u’l-Beyân, VI, 711 Dolayısıyla Atâ’dan bu çerçevede nakledilen ve “gayri müberrih” vurmaya cevaz veren görüş, hemen bütün ehl-i ilmin ortak kanaatini yansıtmaktadır. Normal olan da budur; zira bu ifade bizzat Efendimiz (s.a.v)’den nakledilmiştir.[3]Tefsirlerde 4/en-Nisâ, 34 ayetinin tefsiri esnasında bu babdaki rivayetler zikredilmektedir.

İmam et-Taberî, konuyla ilgili nakilleri, bir rivayet tefsirinde olması gerektiği gibi senedleriyle zikrettiği halde buradaki “dövme” konusunda ne Atâ’dan ne de bir başkasından farklı bir görüş nakletmiştir. Bu ilgi çekici bir durumdur.

Ebû Bekr b. el-Arabî’nin, Atâ’dan bunun aksini nakletmesine gelince, her şeyden önce bu naklin senedi zikredilmemiştir. Dolayısıyla rivayet tefsirlerinde senediyle zikredilen nakillerin bırakılması ve bu senedsiz görüşün Atâ’ya –onun tek görüşü olarak– izafe edilmesi doğru değildir.

Öte yandan Ebû Bekr b. el-Arabî, bu görüş hakkında, Atâ’nın, ayetteki dövme emrinin ibaha (mübahlık) anlattığı, Hz. Peygamber (s.a.v)’in hadisinde ise dövmenin kerahetine delalet bulunduğu görüşünde olduğu şeklinde bir yorum yapmıştır.

Bu yorum esas alınacak olursa, buradan çıkacak netice şudur: Atâ b. Ebî Rabâh’a göre ayetteki dövme hükmü/ruhsatı, Sünnet kaynaklı –nesh, tahsis vb.– bir tasarrufun konusu olmuştur. Dolayısıyla Karaman hoca, “sonuç olarak “Koca, karısını dövemez” demiştir” dese de, ayetle sabit dövme hükmü Atâ b. Ebî Rabâh’a göre de ortadan kalkmamış, sadece –tabir yerindeyse– “kerahatli bir cevaz”a dönüşmüştür.

Şu halde, “Esasen tefsir ve hadis kitaplarına bakıldığında kadının baş kaldırma durumunda bile kocası tarafından dövülmesini, eski tefsirciler arasında da farklı yorumlayanların, bunun câiz olmadığını ileri sürenlerin bulunduğu…” dedikten sonra naklettiği bu tek görüş dahi Karaman hocanın davasına delil teşkil etmekten uzak bulunmaktadır.

Devam edecek.

Milli Gazete – 20 Eylül 2010

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 el-Kurtubî, el-Câmi’, VI, 287.
2 et-Taberî, Câmi’u’l-Beyân, VI, 711
3 Tefsirlerde 4/en-Nisâ, 34 ayetinin tefsiri esnasında bu babdaki rivayetler zikredilmektedir.