Hocanın kölelik ve cariyelik konusunda Seyyid Sâbık’ın Fıkhu’s-Sünne’sinden naklen ve tasdiken söyledikleri tek tek ayrıntılı olarak tartışılmaya muhtaç şeyler.
Söz gelimi “Kur’an-ı Kerim’de köleleştirmeyi serbest bırakan bir ayet yoktur, aksine mevcut köleleri azad etmeye çağrı vardır” tesbiti.
Kur’an ve Sünnet’in delalet vecihleri konusunda az-buçuk bilgisi olan herkes bilir ki, Kur’an’da köleleştirmeyi yasaklayan bir ayet yoktur. Mevcut kölelerin azad edilmesini teşvik etmek başka şeydir, köleleştirme uygulamasını yasaklamak başka şeydir. Daha önce de ifade ettiğim gibi Kur’an içkiyi, faizi, zinayı ve daha birçok fiili/uygulamayı kesin bir şekilde yasaklamış olmasına rağmen köleleştirme uygulaması hakkında yasaklama ifade eden herhangi bir ayet yoktur. Olsaydı zaten Seyyid Sâbık da, bu konuda onunla aynı tavrı benimseyenler de onu zikretmekten elbette geri durmazdı.
Bu gerçeğe rağmen, “Kur’an-ı Kerim’de köleleştirmeyi serbest bırakan bir ayet yoktur” tarzındaki tesbite şaşırmamak elde değil! Kur’an’ın pek çok ayetinin doğrudan veya dolaylı delaletinin bu tesbiti geçersiz kıldığı gün gibi ortadadır.
Söz gelimi, hicretin 8. senesinde Evtas’tan alınan esirler hakkındaki hükmü ifade eden 4/en-Nisâ, 24. ayeti, fey’ olarak gelen savaş esirlerinin Efendimiz (s.a.v)’e helal kılındığını ifade eden 33/el-Ahzâb, 50. ayeti[1]Efendimiz (s.a.v)’e Bedir, Uhud, Ahzab gibi nisbeten erken tarihlerde yapılmış savaşlardan değil, Hayber gibi daha sonraki gazalardan fey’ olarak esir geldiği tarihen bilinen bir … Continue reading, yine aynı surenin, Efendimiz (s.a.v)’e hitaben inmiş bulunan ve nüzul tarihi olarak hicretin 9. senesi gösterilen 52. ayetinde yer alan “sağ elinin malik oldukları” istisnası… ve daha birçok ayet köleleştirme uygulamasının Kur’an tarafından hiçbir şekilde yasaklanmadığını açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Yine Seyyid Sâbık’ın “Peygamberimiz’in (s.a.) herhangi bir esiri köleleştirdiği sabit değildir” şeklindeki tesbiti, –fazla uzağa gitmeye gerek yok– yukarıda zikrettiğim Evtas esirleri hakkındaki uygulama tarafından geçersiz kılınmaktadır. Bu babda okuyucuya, 4/en-Nisâ, 24. ayetinin nüzul sebebini tefsirlerden okumasını tavsiye etmekle yetineceğim.
Bir hususun altını çizerek bu bahsi kapatalım:
İslam, köleleştirme uygulamasını savaş esirleri ile sınırlandırmış, bunun dışındaki köleleştirme yollarını tamamen kapatmıştır. Savaş esirleri konusunda izlenebilecek 4 yol vardır: Öldürmek, karşılıksız serbest bırakmak, fidye karşılığı serbest bırakmak ve köleleştirmek.
Bu yollardan dördü de mübahtır ve İslam devlet başkanı, halin icabına göre bu uygulamalardan dilediğini tercih etmekte serbesttir. Kur’an ve Sünnet’in açık bıraktığı bu kapılardan herhangi birisini “İslam’da yoktur” diyerek kapatmak insanların yetkisine bırakılmış bir husus değildir. İbaha ifade eden bu hükümlerden/uygulamalardan dilediğini tercih etmek başka şeydir, “Bu İslam’da yoktur” diyerek onlardan birisini nesh etmek daha başka şeydir.
Son bir husus: Herhangi bir İslamî hükmün bir tarihte, bir coğrafyada, bir şekilde istismar edilmesi ve maksadından saptırılması o hükmün gayri İslamîliğine delil kılınamaz. Şayet tarih içinde kölelik kurumu hakkında bu şekilde uygulamaların yapıldığı vaki ise, yapılması gereken, ilgili hükümlerin “İslam dışı” ilan edilmesi değil, söz konusu uygulamaların reddedilmesidir.
Bu her hüküm için böyledir. Şu veya bu örnekte istismar ediliyor, kadınların ezilmesi gibi bir neticeye müncer oluyor diye taaddüd-i zevcat kapısını kapatma girişimleri bu babda sık karşılaşılan örneklerden birisidir. Böyle durumlarda yapılması gereken, o hükmü gayri İslamî ilan etmek değil, en uygun metotları kullanarak kötü uygulamalarla mücadele etmek ve işin aslını ortaya koymaktır.
Not: Bu köşede 18 yazı boyunca, Prof. Dr. Hayreddin Karaman hocanın “İslam’da Ne Var Ne Yok” başlıklı yazılardaki tesbit ve yaklaşımlarına mukabelede bulundum. Hoca bunlardan bir kısmına cevap mahiyetinde yazılar yazdı. Muhatabını tasrih etmemiş olsa da, konuya vakıf olanlar kimin kastedildiğini elbette biliyor. Ben de çok fazla uzamasını istemediğim bu tartışmaya, o yazılara mukabelede bulunarak nokta koyacağım inşaallah.
Devam edecek.
Milli Gazete – 8 Kasım 2010
Kaynakça/Dipnot
↑1 | Efendimiz (s.a.v)’e Bedir, Uhud, Ahzab gibi nisbeten erken tarihlerde yapılmış savaşlardan değil, Hayber gibi daha sonraki gazalardan fey’ olarak esir geldiği tarihen bilinen bir husustur. |
---|