Kabir Azabı

Ebubekir Sifil2007, Gazete Yazıları, Mayıs 2007

Geçen hafta değindiğim “kabir azabı” konusuyla ilgili birçok e-posta aldım. Hepsini burada zikretmeme imkân yok. İlgili Kur’an ayetlerinin konuya doğrudan (hatta bir kısmına göre “dolaylı da olsa”) delalet etmediğini, ilgili hadislerin ise (kimine göre “uydurma”, kimine göre ise “haber-i vahid” oldukları için) bu meselede kaynak olarak kullanılamayacağını söyleyen e-posta sahipleri ve konuya ilgi duyan başkaları ile bir hususu paylaşalım öncelikle:

Snouck Hurgronje, tesbitinde haklı çıkmış ve Müsteşrikler amacına ulaşmıştır.[1]Bkz. Mehmet Görmez, Klasik Oryantalizmi Hadis Araştırmalarına Sevk Eden Temel Faktörler Üzerine, “İslâmiyât” dergisi, III/I, Ocak/Mart-2000, 11-31 Müslümanlar’ı çözmenin, dönüştürmenin, bitirmenin yolu, onların bilinçlerinde Sünnet’i zedelemekten ve aşındırmaktan geçer. Zira bu, yeni ve farklı bir “din tasavvuru” demektir. Nitekim öyle de olmuştur. Bu yeni “din tasavvuru”nun kıblesinin neresi olduğunu kısmet olursa başka yazılarda ele almak üzere konuya dönecek olursak;

Ehl-i Sünnet’i diğerlerinden ayıran epistemolojik zemin kısaca şudur: Aklî kaziyeler üç türlüdür: Vacip, Mümteni (Müstehil/Muhal) ve Caiz. Bunlardan ilki aklın “zorunlu” olarak kabul ettiği hususları anlatır; Allah Teala’nın varlığı, sıfatları vb. gibi. İkincisi Allah Teala’nın eşinin/ortağının/benzerinin olması, O’ndan fuzuli, faydasız ve/veya zararlı şeylerin sudurunun tasavvur olunamayacağı gibi hususları ifade eder. Üçüncüsüne gelince, bu kategoriye giren hususların kabulüyle reddi, vukuuyla adem-i vukuu aklen eşit derecede mümkündür (“mümkinattan”dır). Eğer bu sahaya giren hususların varlığı/vukuu hakkında sem’i olarak (vahiy veya sahih haberle) bir bilgi verilmişse, buna inanmak vaciptir. Zira burada iki husus bir araya gelmiştir: Olayın/olgunun varlığının aklen “mümkin” olması ve mevcudiyetinin, reddi mümkün olmayan sahih haberle bildirilmiş bulunması.

Bu kısa izahattan sonra kabir azabı meselesine dönecek olursak, kabir azabı bağlamında zikredilen birkaç ayetin, diyelim ki konuya delaleti tartışmalıdır. Peki bu durumda yapılması gereken nedir? Sünnet’ın Kur’an’ın “beyan edicisi” olduğunu söylüyorsak –ki öyledir– nasıl anlaşılması gerektiği noktasında ihtilaf ettiğimiz ayetler konusunda Sünnet’in ne dediğine bakmak dürüstlük gereği değil midir?

Hadis sahasıyla iştigal eden ve görüşleri bu Ümmet’in ulemasınca itibar gören alimler arasında, kabir azabının mevcut olmadığını söyleyen birisinin varlığını bilmiyoruz. Bu bir yana, konuyla ilgili eser vermiş ulemadan pek çoğu, kabir azabı hakkındaki hadislerin “tevatür” derecesinde olduğunu açıkça ifade etmiştir. Buradaki tevatürün, “manevî tevatür” olduğunu belirtelim.

Meselenin “manen” tevatür bulmuş olması, onun hafife alınabileceğini kesinlikle anlatmaz. Son zamanlarda böyle bir anlayışın yaygınlaşma eğiliminde olduğu gözlendiği için bu noktanın özellikle vurgulanması gerekiyor. Eğer Efendimiz (s.a.v), bir seferinde kabir azabından Allah’a sığınmış, bir başka seferinde yanına uğradığı bir kabrin içinde yatanın azap görmekte olduğunu söylemiş, bir başka seferinde ölünün hangi sebepler dolayısıyla kabirde azap göreceğini belirtmiş… ve bütün bunlar bize çok sayıda sahabî kanalıyla nakledilmişse, bütün bu rivayetlerin buluşma noktası olan “kabir azabı”nın tevatüren sabit olduğunu anlatır.

İmam el-Eş’arî’nin, Sahabe ve Tabiun’un üzerinde icma ettiğini belirttiğiel-İbâne, 14. ve mütevatir hadisler konusunda kaleme alınmış eserlerde yer verildiğini gördüğümüz[2]Kabir azabıyla ilgili hadislerin tevatür seviyesinde olduğunu söyleyen ulemanın isimlerinin zikri bile bu köşeyi dolduracağı için, bu noktanın tafsilatına girmiyorum. bu ve benzeri meselelerin inkârı, sokaktaki hayatı –hele de bu seçim döneminde!– çok fazla ilgilendirmiyor gibi görünebilir; ancak itikadımızın zedelenmekte olduğunu düşündüğümüzde ne kadar ciddi bir problemle karşı karşıya olduğumuz daha rahat anlaşılacaktır!

Milli Gazete – 20 Mayıs 2007

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 Bkz. Mehmet Görmez, Klasik Oryantalizmi Hadis Araştırmalarına Sevk Eden Temel Faktörler Üzerine, “İslâmiyât” dergisi, III/I, Ocak/Mart-2000, 11-31
2 Kabir azabıyla ilgili hadislerin tevatür seviyesinde olduğunu söyleyen ulemanın isimlerinin zikri bile bu köşeyi dolduracağı için, bu noktanın tafsilatına girmiyorum.