İstinbata Hakkını Vermek-3

Ebubekir Sifil2007, Gazete Yazıları, Ocak 2007

Efendimiz (s.a.v), “müstehâza”nın (hayız zamanı dışında herhangi bir hastalıktan dolayı kan akıntısı olan kadın) ne yapması gerektiğini anlatırken şöyle buyurmuştur: “Müstehâza, (sağlıklıyken) hayız görmekte olduğu günleri(ni hesap eder ve her ayın o dönemi)nde namazı bırakır. Sonra (bu günler dolunca) gusleder ve her namaz için (ayrı) abdest alır. (Diğer insanlar gibi) oruç tutar, namaz kılar.”[1]et-Tirmizî, “Tahâret”, 95; İbn Mâce, “Tahâret”, 115; ed-Dârimî, “Tahâret”, 84.

Hz. Ali (r.a)’nin de, konuyla ilgili fetvasında bu hadisin ifadesini kullandığı nakledilmiştir.[2]et-Tahâvî, Şerhu Ma’âni’l-Âsâr, I, 102.

Hz. Ömer (r.a), kocanın, nihaî olmayan (bir veya iki talakla) boşadığı eşine geri dönmesinin (iddet) süresini anlatırken ilgi çekici bir ifade kullanır: “Kadın üçüncü hayız süresi dolup gusledene ve kendisine oruç tutmak helal olana kadar kocasının ona dönmesi helaldir.”[3]et-Taberî, Câmi’u’l-Beyân, II, 452 (2/el-Bakara, 228 ayetinin tefsirinde).

Tabiun’dan Sa’îd b. el-Müseyyeb, müstehâza kadınla ilgili hükümleri özetlerken şöyle der: “Hayız (gördüğü) günlerde oturur (namaz, oruç gibi ibadetleri yapmaz. Bu günler geçtikten sonra) öğleden öğleye gusleder (…), orucunu tutar…”[4]ed-Dârimî, “Tahâret”, 85.

Yine Tabiun’dan el-Hasenu’l-Basrî’nin konuyla ilgili söyledikleri de hemen hemen İbnu’l-Müseyyeb’inkiyle aynıdır: “Müstehâza, ay içindeki hayızlı günlerinde namazı bırakır. (Hayızlı günlerinin sayısı bittikten) sonra öğleden öğleye gusleder, her namaz esnasında abdest alır. (Normal zamanlardaki gibi) namaz kılıp oruç tutar…”[5]ed-Dârimî, aynı yer. Yine Tabiun’dan Atâ’nın görüşü de aynıdır.[6]ed-Dârimî, aynı yer.

Bazı sahabî ve tabiîlerden örnek kabilinden aktardığım bu nakiller açıkça göstermektedir ki, mesele mezhep ulemasıyla sınırlı olmayıp, Selef’ten halefe ittifakla nakledilegelmiştir.

Evet, hayızlı kadının namaz kılıp oruç tutamayacağı, üzerinde icma edilmiş bir husustur ve kaynakların zikrettiğine göre bu hususta sadece Haricîler’in muhalefeti söz konusudur. Onların muhalefeti de, kadının, hayızlıyken kılamadığı namazları temizlendiği zaman kaza etmesi gerektiği noktasındadır. Bu demektir ki, hayızlı kadının oruç tutamayacağı konusunda onlar da icmaa aykırı bir tutum benimsemiş değildir.[7]Bkz. İbn Abdilberr, et-Temhîd, XVI, 67, XX, 107; el-Kurtubî, el-Câmi’, III, 78; el-Aynî, Umdetu’l-Karî, III, 300.

Daha önce de altını çizdiğim gibi ne Sahabe’den, ne de Selef’ten, hayızlı kadının dilerse oruç tutabileceğini söyleyen tek kişi dahi bilinmemektedir. Elbette bu konuda Efendimiz (s.,a,v)’den nakledilmiş bir şey de yoktur. Dolayısıyla senedini Sünnet’in oluşturduğu bu icmaı, “Kur’an’da böyle bir şey geçmiyor” gibi son derece “kolaycı” bir sloganla yok saymaya, hafife almaya çalışmak, en azından kişinin fetva ve hüküm verme ehliyetini haiz olup olmadığı tartışmasını gündeme sokar. Üstelik kimden gelirse gelsin bu mantık, Kur’an’da geçmeyen bütün meselelerin dinden iskat edilmesi gibi son derece gayrı ciddi bir tutuma kapı aralar ki, konuyla “hobi” seviyesinden daha ciddi boyutlarda ilgili olanların buna rıza göstermesi söz konusu olamaz.

Milli Gazete – 15 Ocak 2007

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 et-Tirmizî, “Tahâret”, 95; İbn Mâce, “Tahâret”, 115; ed-Dârimî, “Tahâret”, 84.
2 et-Tahâvî, Şerhu Ma’âni’l-Âsâr, I, 102.
3 et-Taberî, Câmi’u’l-Beyân, II, 452 (2/el-Bakara, 228 ayetinin tefsirinde).
4 ed-Dârimî, “Tahâret”, 85.
5, 6 ed-Dârimî, aynı yer.
7 Bkz. İbn Abdilberr, et-Temhîd, XVI, 67, XX, 107; el-Kurtubî, el-Câmi’, III, 78; el-Aynî, Umdetu’l-Karî, III, 300.