İstinbata Hakkını Vermek-1

Ebubekir Sifil2007, Gazete Yazıları, Ocak 2007

Okuyucu soruyor: “Kafamızı karıştıran şu yazı hakkında görüşlerinizi almak mümkün müdür?”:

“… Adetli kadın namazdan sorumlu olmayınca onu kaza etmekten de sorumlu olamaz. Bir kadın Aişe validemize: “Temizlendiğimiz zaman namazımızı kaza edelim mi?” diye sormuş, o da: “Sen Harûriyye misin?” demişti. Kadın; “Hayır, Harûriyye değilim ama soru soruyorum” deyince şöyle demişti: “Bizim başımıza bu olay gelince orucu kaza etmemiz emredilirdi ama namazı kaza etmemiz emredilmezdi.” (…) Orucun kazasının emredilmesi gösterir ki, oruç namaz gibi değildir; adet kanı oruca engel olmaz. Bakara 187’de orucu bozan şeyler; yeme, içme ve cinsel ilişki olarak sıralanmıştır. Adet kanı bunlardan hiç birine girmez. (…) Fakihler, adetli kadının Ramazan’da oruç tutamayacağını söyler, sonra da tutamadığı orucu kaza ettirirler. Eda edemeyeceğine hüküm verdikleri bir ibadeti kaza etmelerini isterken hangi delile dayandıklarını söylemezler. Halbuki Allah, oruç ibadetini, diğer ibadetlerden farklı olarak genişçe anlatmış ve şöyle demiştir: “… Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır; onlara yaklaşmayın. Allah âyetlerini insanlara böyle açıklar, belki sakınırlar.” (Bakara 2/187) Allah orucun sınırını belirlediğine göre, adetlinin orucu Kur’ân’da belirtilmemişken, Peygamberimizin de adeti oruca engel saydığına dair rivayet yokken adeti oruca engel görmek sınıra yaklaşmak değil, sınırları aşmak olur. Buna kimsenin hakkı yoktur…”

“Selef” kavramının sadece Asr-ı Saadet’e zamansal olarak yakınlığı anlatmadığını, aynı zamanda bu kavramın anlattığı kuşakların “referans” olmak haysiyetiyle ayrı bir önemi haiz bulunduğunu belirterek başlayalım. Bunun niçin böyle olduğu konusunda hem Kur’an ve Sünnet’in vurguları, hem de tecrübe gerekli ve yeterli izahı vermektedir.

Yukarıdaki sorunun cevabı verilirken –ki cevabı veren kişi bir İslam Hukuku profesörüdür–, ilgili konuda nasıl bir metodoloji üzerinde hareket edildiği son derece önemlidir.

Adetli kadınların oruç tutamayacağını söylemek için Kur’an’da veya Sünnet’te “Adet gören kadın oruç tutamaz” tarzında bir hüküm cümlesi görmek şart mıdır? Ve eğer bu tarz bir hüküm cümlesi yoksa, bu durum, adetli kadının oruç tutabileceğine delil teşkil eder mi? Böyle bir durumda “Acaba Peygamber (s.a.v) terbiyesinde yetişmiş insanlar ve onların yetiştirdikleri olmaları hasebiyle ayrı bir özelliğe sahip bulunduğu bedihiyattan olan ilk kuşaklar meseleyi nasıl anlamış ve uygulamış?” diye bakmak gerekmez mi?

Konuyla ilgili olarak Kütüb-i Sitte’de ve daha başka Hadis kaynaklarında zikredilen Hz. Aişe (r.anha) rivayeti –ki cevapta sadece bir varyantı zikredilmiş– meseleye açık bir şekilde delalet etmektedir. Şöyle ki:

Rivayetin yukarıda zikredilenden başka sahih varyantlarında soru ve cevap şöyle zikredilmektedir: Mu’âze el-Adeviyye isimli kadın, “Neden hayızlı kadın (temizlendiği zaman) orucu kaza ediyor da namazı kaza etmiyor?” diye sorunca Hz. Aişe (r.anha) validemiz –biraz da azarlama yollu– onun Haricî olup olmadığını soruyor. Kadın Haricî olmadığını, sadece öğrenmek için sorduğunu söyleyince şöyle cevap veriyor: “(Resulullah (s.a.v) zamanında) bu iş bizim başımıza gelirdi de, orucu kaza etmekle emrolunur, namazı kaza etmekle emrolunmazdık.”[1]Müslim, “Hayz”, 69; en-Nesâî, “Sıyâm”, 64; Ahmed b. Hanbel, VI, 231; Abdürrezzâk, I, 331.

Devam edecek.

Milli Gazete – 13 Ocak 2007

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 Müslim, “Hayz”, 69; en-Nesâî, “Sıyâm”, 64; Ahmed b. Hanbel, VI, 231; Abdürrezzâk, I, 331.