İlm-i Hal ve Dünyevileşme

Ebubekir Sifil2011, Gazete Yazıları, Nisan 2011

Geçtiğimiz Salı akşamı ve Çarşamba günü Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin davetlisi olarak gittiğim Kayseri’de iki program yaptık. Salı aşmamı AGD’nin öğrenci yurdunda , Çarşamba günü de Fakülte’de icra ettiğimiz programlar elhamdülillah dolu dolu geçti.

Yurtta Kutlu Doğum haftası vesilesiyle Sünnet-i Seniyye üzerinde konuştuk. Efendimiz (s.a.v), terk edilmiş bir sünnetini ihya eden kimseye, onunla amel edenlerin sevabı kadar sevap verileceğini haber vermiş.[1]et-Tirmizî, “İlim”, 17; İbn Mâce, “İman”, 15…

Sünnet-i Seniyye’nin sadece cüzlerinin değil, neredeyse ruhunun ve temel misyonunun unutulmaya, ihmale terk edildiği günümüzde “Sünnet’i ihya” meselesi geçmiş zamanlara kıyasla daha bir hayatî önem arz ediyor. Sünnet’in Din’deki yerinin ve bağlayıcılığının tartışma konusu yapıldığı şu ahir zamanda hiç şüphe yok, bu mesele “amelî” olmaktan ziyade “itikadî” bir mayiheti haizdir. Dolayısıyla “Sünnet’in ihyası” denildiğinde sadece yemeği sağ elle yemek, sakal bırakmak… gibi “şeklî” unsurları düşünmek derin bir yanılgı olacaktır. Bunların önemsiz olduğunu söylemek gibi bir niyetim yok tabii. Ama Efendimiz (s.a.v)’in “hedy”inin  ihyası, daha doğrusu O’nun hadyiyle ihya olmak bizim için  çok daha önceliklidir. İlk kategoride yer alan sünnetlere “zevaid” denirken ikinci kategoriyi teşkil edenlerin “hüda/hidayete götüren” sünnetler olduğunun söylenmesinin sebebi budur.

Efendimiz (s.a.v)’in gerek “zevaid” babındaki, gerekse “hüda” babındaki sünnetlerinin ihyasının ise ancak ve sadece İslamî ilimlerin, bilhassa onların usullerinin teşkil ettiği zeminde mümkün olabileceğini sözün tam burasında vurgulamamız gerekiyor. Burada Usul-i Fıkıh ve Kelam ilimlerinin ehemmiyeti kendini gösteriyor. Onların sağladığı formasyon olmadan Sünnet-i Seniyye’nin rehberliğinden yeterince ve gerektiği gibi istifade etmemiz söz konusu olmayacaktır.

Salı günü uçaktan iner inmez gittiğimiz AGD öğrenci yurdunda bu meseleyi konuştuktan sonra ertesi gün Erciyes İlahiyat’a gittik. Hemen burada bize Fakülte’nin kapılarını açan başka dekan Prof. Dr. M. Zeki Duman olmak üzere bizden hüsn-i kabul ve teveccühlerini esirgemeyen hocalara bir kere de buradan teşekkürlerimi sunuyorum. Salonu hınca hınç dolduran öğrenci arkadaşların gözlerinden yansıyan ilmî tecessüs ve teyakkuz 2 saate yakın süren program boyunca hiç eksilmedi.

Orada Ahir Zamanda Dünyevileşme’yi konuştuk. Dünyevileşme illetinin Müslüman zihinlere hangi süreçler sonunda musallat olduğunu, İslamî ilimler alanındaki Dünyevileşme tezahürlerini ve bu meselenin “ahir zaman”la irtibatını enine boyuna müzakere ettiğimiz program boyunca bir kere daha görüldü ki, “konuşmak”tan zarar gelmiyor! Sahih niyetlerle hareket edildiği sürece farklı yaklaşımları hakikatın ortaya çıkması yolunda bir “imkân” olarak görmek gerekir. Yeter ki ilmî zeminin dışına çıkılmasın. Müslümanların meselelerini Müslüman ilim adamları konuşmayacak da kim konuşacak? ..

İçinde bulunduğumuz halin bilgisini ortaya koymak ve kitlelere ulaştırmak elbette birinci derecede ilim adamlarının sorumluluğudur. Doğru yerden başlamak ve doğru bir metotla hareket etmek bu sorumluluğun gereği gibi ifasının olmazsa olmazıdır.

Sehl et-Tüsterî’ye “İliml talebi her müslümana farzdır” mealindeki hadis-i şerifin anlamı sorulduğunda şöyle cevap vermiş: “Burada kastedilen İlm-i Hal’dir.” Onun ne olduğun sorusuna mukabelesi ise şöyle olmuş: “Batınî sahada ihlas ve zahirî sahada (Selef’e) iktida.”

el-Hidâye sahibi İmam el-Mergînânî’nin talebesi ez-Zernûcî de bu hadisle ilgili olarak şöyle demiş: “Her müslümana her ilmi öğrenmek farz değildir. Müslümana farz olan, İlm-i Hal’idir. (…) Kişinin niyetinin sahih olması da gerekir. (…) Kendisi için gerekli bilgileri öğrenmeye başlayacak kişinin, Allah Teala’nın rızasını ve ahiret yurdunu gözetmesi gerekir…”

Neyi, niçin ve nasıl öğreneceğimiz meselesini halletmeden öğrenme faaliyetine “balıklama” dalmanın faydadan çok zarar getireceğini içinde yaşadığımız zihnî karmaya yeterince izah ediyor sanırım…

Milli Gazete – 23 Nisan 2011

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 et-Tirmizî, “İlim”, 17; İbn Mâce, “İman”, 15…