İlim ve Siyaset-2

Ebubekir Sifil2003, Gazete Yazıları, Mayıs 2003

İlimle siyasetin iç içe geçtiği, hatta kaynaştığı nadide örneklerden birisini, 1171-1462 yıllarında Mısır, Hicaz, Yemen ve Kuzey Afrika’da hükümfermâ olan Eyyubiler devletinin oluşturduğu şüphesizdir. Bu dönem, İslam ilim tarihinin son derece önemli bir halkasını teşkil etmiştir.

Bir devlet için yaklaşık 300 yıl gibi kısa sayılacak bir süre ayakta kalabilmiş olan Eyyubiler, bu kısa süreye gerçekten “büyük” başarılar sığdırmasını bilmiş önemli bir Türk devletidir. Birçok Haçlı seferi onlar tarafından göğüslenip püskürtülmüş, Moğol istilası onlar tarafından durdurulup geriletilmiş, İslam tarihinde uzun bir zaman diliminde “fitne ve anarşi” kaynağı olan Haşhaşîler hareketi onlar tarafından ortadan kaldırılmış, Şii Fatımî devletine de yine Eyyubiler tarafından son verilmiştir.

Eyyubiler, ilim ve ulemaya verdikleri önemle de tarihe silinmez izler bırakmasını bilmiştir. Hakimiyet tesis ettikleri geniş coğrafyayı medreseler, Dâru’l-Hadîs ve Dâru’l-Kur’an (Dâru’l-Kurrâ)’larla bezemiş, ülkeye yaydıkları vakıf öğrenci yurtları, hastaneler ve tekkelerle dinî, ilmî ve sosyal hayata denge, ahenk ve sistem getirmişlerdir.

İslam dünyasında Hadis sahasında müstakil olarak faaliyet gösteren ilk Dâru’l-Hadis ve Tıp öğrenimi veren ilk müstakil medrese bu dönemde kurulmuştur. Kaynaklar, sadece Selahaddin Eyyubi döneminde Dimeşk‘te 40’tan fazla, Halep ve Kahire‘de de 15’in üzerinde medrese bulunduğunu kaydeder. Bu sayıların daha sonraki hükümdarlar döneminde arttığını ise ayrıca belirtmeye gerek yok.

Kur’an ilimleri sahasında –Hirzu’l-Emânî sahibi– eş-Şâtıbî, Alemuddîn es-Sehâvî ve Ebû Şâme; Hadis ilimlerinde ilk Dâru’l-Hadis hocası olan İbn Asâkir, İbn Surûr, el-Kemâl fî Ma’rifeti’r-Ricâl sahibi Abdülganî el-Makdisî, ed-Dârekutnî’den sonra yetişen en büyük Hadis alimi olduğu söylenen Ebû Tâhir es-Silefî, Câmi’u’l-Usûl ve en-Nihâye sahibi Mecduddîn İbnu’l-Esîr, Mukaddime sahibi İbnu’s-Salâh; Fıkıh sahasında Bedâiu’s-Senâyi’ sahibi el-Kâsânî, el-Hâvi’l-Kudsî sahibi Cemâluddîn el-Gaznevî, önceleri dedesi İbnu’l-Cevzî gibi Hanbelî mezhebine mensup iken bilahare Hanefî mezhebine geçen ve ileride zikredeceğim el-Meliku’l-Muazzam’ın da bu mezhebe geçmesinde etkisi bulunan el-İntisâr ve Mir’âtu’z-Zemân sahibi Sıbtu İbni’l-Cevzî diye maruf Cemâluddîn Yusuf, İbn Şeddâd, el-Muğnî sahibi İbn Kudâme; İzzuddîn b. Abdisselâm; Tarih sahasında Vefeyât sahibi İbn Hallikân, Üsâme b. Munkız, Mu’cemu’l-Buldân ve Mu’cemu’l-Udebâ sahibi Yâkût el-Hamevî, Târîhu’l-Hukemâ sahibi İbnu’l-Kıftî, Buğyetu’t-Taleb sahibi İbnu’l-Adîm, Uyûnu’l-Enbâ’ sahibi İbn Ebî Useybi’a; Tasavvuf sahasında Şihâbuddîn es-Sühreverdî, Muhyiddîn b. Arabî, Lisânuddîn el-Belhî ve İbn Hammûye Eyyubiler devrinde göze çarpan seçkin ilim ve irfan adamlarından birkaçıdır. Dönemin Tıp, Matematik, Astronomi gibi müsbet bilimler ve Edebiyat sahasındaki gelişmelerini ve önemli isimlerini ise yer kaplamaması için zikretmiyorum.

Yukarıda bazılarının isimlerini zikrettiğim dönemin alimlerinin zengin özel kütüphaneleri dışında, Selahaddin Eyyubi‘nin vezirleri Kadı el-Fâdıl ve kardeşi Abdülkerîm‘in kurdukları kütüphanelerde 325.000 cilt civarında kitap bulunduğunu hatırlarsak, bu dönemde ilme verilen değerin büyüklüğünü kavramamız kolaylaşır.

Milli Gazete – 15 Mayıs 2003