Hangi Hristiyanlık?

Ebubekir Sifil2002, Ağustos 2002, Dinler Arası Diyalog, Gazete Yazıları, Konularına Göre, Muharref Dinler

İnsanları “kurtuluşa” çağıran ve Kilise dışında kurtuluş olmadığını bir “dogma” olarak kabul ve ilan eden Hristiyan misyonerlerinin, neden sadece Hristiyan olmayanlarla değil, aynı zamanda Hristiyan mezhepleriyle de diyalog arayışında olduğu anlaşılmaz bir mesele değil.

Zira Hristiyan mezheplerinin kendi aralarında yüzyıllardır çözüme kavuşturulamayan “öze müteallik” anlaşmazlıklar mevcut. Meşhur 30 Yıl Savaşları’ndan günümüzde bile devam eden mezhep çatışmalarına kadar pek çok manzara Hristiyanlığın durumunu zorlaştıran son derece önemli bir problem oluşturuyor.

Hristiyanlar Müslümanlar’ı ve Hristiyan olmayan diğer toplulukları acaba hangi Hristiyanlığa çağırıyor? “Kutsal Ruh”un hem “Baba”, hem de “Oğul”dan çıktığını kabul eden Katolik Hristiyanlığa mı, yoksa sadece “Baba”dan çıktığını kabul eden Ortodoks Hristiyanlığa mı? Katolokliği haklı bularak Papa’nın yanılmazlığını kabul etmek mi, yoksa Ortodoksluğa arka çıkarak Papa’nın yanılabilirliğini söylemek mi “gerçek” Hristiyanlıktır? Keza Evrensel Kurtuluş’un ancak Katolikliğin kabulüyle mümkün olabileceğini iddia eden Katoliklik mi, yoksa buna itiraz eden Ortodoksluk ve Protestanlık mı haklıdır? Yahut Rahipler evlenebilmeli mi Ortodoksluk), yoksa evlenmemeleri mi gerekir (Katoliklik)?

Hz. İsa’nın tabiati ve Ruhu’l-Kudüs’ün uluhiyeti hakkındaki tartışmalarda tarafların hangisi haklıdır? (Nitekim Kur’an da onların “sonu gelmez” ihtilaflar içinde bulunduğunu belirtmektedir.)

Soruları çoğaltmak mümkün ise de, yukarıdakiler bile Hristiyanlık açısından cevabı verilmesi gereken şu sorunun ağırlığını ifade için yeterlidir: Siz insanları hangi Hristiyanlığa çağırıyorsunuz?

“Tamam ben Hristiyan oldum” diyen bir kimse böyle demekle Hristiyan olduğu zehabına kapılmamalıdır. Zira ikinci adımda onu “hangi Hristiyanlığı benimsemesi gerektiği” sorusu beklemektedir. Burada bugün yaşayan Hristiyan mezheplerinin mensupları devreye girecek ve her biri diğeri için “onun Hristiyanlığı yanlış, sen bize gel” diyecektir.

Öte yandan (İbn Hazm’dan Rahmetullah Efendi ve Doç. Dr. Şaban Kuzgun’a kadar yüzyıllardır pek çok Müslüman müellifin ortaya koyduğu gibi) kanonik olarak kabul edilen 4 İncil arasındaki farklılık ve çelişkiler de ayrı bir problem olarak orta yerde durmaktadır.

Hristiyanlık ihracı için “diyalog” perdesi altında “inkültürasyon”a yönelen –ki bu bile başlı aşına etik bir problemdir– Hristiyan misyonerleri acaba sadece “görünüşte” Hristiyan olan ama pratikte Hristiyanlığın hiçbir öğreti ve ritüeline itibar etmeyen kitlelerden umut kestiği için mi Hristiyan olmayan kitlelere yönelmektedir?

(Bu konuda yazdığım üç yazıya kaynaklık eden Dr. Ali İsra Güngör’ün “Vatikan Misyon ve Diyalog”u (Alperen yay.) ile Prof. Dr. Mehmet Aydın’ın “Hristiyan Kaynaklarına Göre Hristiyanlık” (Diyanet Vakfı yay.) isimli çalışmalarını okumanızı tavsiye ederim.)

29 Ağustos 2002 – Milli Gazete