Ehl-i Kitap Erkekle Evlilik ve Diyanet İlmihali

Ebubekir Sifil2009, Gazete Yazıları, Mart 2009

Diyanet’in neşrettiği İlmihal’de mü’min kadının Ehl-i Kitap erkekle evliliği meselesinin işleniş tarzı konusunda son birkaç yazıda yaptığım atıfta bir “yanlış anlama” olduğunu ileri süren bir dostumun yaklaşımı üzerinde duracağım bugün.

Önce İlmihal’in konuyla ilgili olarak ne dediğine bakalım:

“Müslüman bir erkeğin Ehl-i kitap yani Yahudi ve Hıristiyan olmayan bir kadınla evlenmesi yasaktır. Kur’ân-ı Kerim’de, “Müşrik kadınlarla iman edinceye kadar evlenmeyin” (el-Bakara 2/221) buyurulmaktadır. Müşrik Allah’ın birliğine inanmayan, ona ortak koşan kimse demektir. Yahudi ve Hıristiyan kadınlarla evlenilebilir (el-Mâide 5/5).”

Buraya kadar Müslüman bir erkeğin Ehl-i Kitap olmayan (müşrik) bir kadınla evlenemeyeceği, bir ilmihalde yer alması gereken üslupla açık ve net olarak ortaya konulmuş. Buna mukabil müşrik olmayan (Ehl-i Kitap) kadınlarla evlenilebileceği de aynı şekilde herhangi bir tereddüde meydan vermeyecek şekilde ifade edilmiş.

İş, müslüman bir kadının gayrimüslim erkekle evliliği meselesinin işlenişi esnasında karışıyor. Okuyalım:

“Buna mukabil Müslüman bir kadının gayri müslim bir erkekle isterse bu erkek Ehl-i kitap olsun evlenmesi dinen mümkün değildir.”

Mesele burada bırakılsa ve bu hükümdeki kesinliği ortadan kaldıracak herhangi bir yaklaşıma –hem de aynı pasaj içinde– yer verilmese burada da hiçbir problem bulunmayacak. Ama bu hükmün hemen arkasından yer verilen ifadelere dikkat edin:

“İslâm hukukçuları bu konudaki görüşlerinin (“görüşlerini” olmalı, E.S) Mâide sûresinin 5 ve Mümtehine sûresinin 10. âyetlerine dayandırmaktadır. İslâm hukukçularının bu âyetleri gayri müslim erkeklerle evlenmeyi yasaklayacak biçimde yorumlamaları, Ehl-i kitap da olsa başka bir din mensubuyla evlenmenin kadının ve doğacak çocukların dinini menfi olarak etkilemesi endişesine dayanmaktadır.”

Problem burada ve birkaç madde halinde ortaya çıkıyor:

  1. Mü’min kadının Ehl-i Kitap erkeklerle evlenmesinin haramlığı/yasaklığı “İslam hukukçularının görüşleri”ne değil, Kur’an’a dayanan bir hükümdür. Kur’an’ın meseleleri izah ediş tarzlarına ve delalet vecihlerine aşina olma şartı aramaksızın, akl-ı selim sahibi herkes, “Sana, kendileri için nelerin helal olduğunu soruyorlar” diye başlayan 5/el-Mâide, 4. ayetinden itibaren zikredilenlerin, mü’minler için helal kılınanları zikretmek maksadına matuf olduğunu anlar.
  2. Ayette Mü’minler’in yiyeceklerinin Ehl-i Kitab’a, Ehl-i Kitab’ın yiyeceklerinin de (domuz, içki vb. haram kılınanlar dışında) mü’minlere helal olduğu belirtiliyor. Burada çift taraflı bir izah bulunduğuna bilhassa dikkat edilmelidir. Zira buradaki bu anlatım, nikâh meselesine geldiğinde helallığı bir tarafa kasrediyor, sadece Ehl-i Kitab’ın muhsan kadınlarının mü’minlere helal olduğunu zikrediyor. Mü’min kadınların Ehl-i Kitap erkeklerle evlenmesinin herhangi bir durumda mümkün olabileceğini gösteren bir işaret veya ima yer almıyor. Ma’rız-ı beyanda sükût hasr ifade eder. Yani beyan/açıklama amacıyla yer verilen bir ifadede herhangi bir nokta sükût geçilmişse, hükmün beyan edilen hususlara inhisar edeceği anlaşılır. Şu halde bu ayette mü’min kadınların Ehl-i Kitap erkeklerle evlenebileceği ifade edilmediğine göre, hüküm sadece Ehl-i Kitap kadınlarla mü’min erkeklerin evlenmesi konusundaki izinle sınırlı kalacaktır.
  3. İlgili yasak “İslam hukukçularının yorumu” değil, ayetin muktezasıdır. İzahını bir önceki maddede kısaca gördük. Bir an için Kur’an’ın bu beyanının farklı anlamalara müsait olduğunu farz edelim. Bu durumda bir Müslüman zorunlu olarak Sünnet’e müracaat edecek ve meselenin hükmünü orada arayacaktır.

Sünnet’e müracaat ettiğimizde meselenin gayet açık bir şekilde hükme bağlandığını görüyoruz. Hz. Câbir (r.a)’ın naklettiğine göre Efendimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor: “Biz onların (Ehl-i Kitab’ın) kadınlarını nikâhlarız; onlar bizim kadınlarımızı nikâhlayamaz.”[1]et-Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat, VIII, 374. el-Heysemî, Mecmau’z-Zevâid’de (IV, 410) ravilerinin güvenilr/sağlam kimseler olduğunu söylemiştir.

Efendimiz (s.a.v)’den sonra Sahabe de aynı şekilde hareket etmiş, hatta birçok sahabî, Ehl-i Kitab’ın kadınlarıyla evlenmenin haram olduğunu açıkça belirtmiştir. Uygulama da ilk asırlardan bu yana böyle olagelmiştir.

Bütün bunlar ortadayken meseleyi “İslam hukukçularının yorumu” olarak takdim etmek ve bunu da “başka bir din mensubuyla evlenmenin kadının ve doğacak çocukların dinini menfi olarak etkilemesi endişesine” dayandırmak ne kadar doğrudur?

Bu ifadelerin ardından gelen, “Ancak tabiatıyla bu engeller geçicidir. Gerek erkeğin gerekse kadının Müslüman olarak bu engelleri bertaraf etme imkânı her zaman vardır” cümleleri ne anlama gelir? Yukarıdaki yorumların hemen arkasından gelen bu cümleleri ben şöyle anlıyorum: Evlenme konusunda İslam hukukçularının anlayış ve yorumuna dayanan bu yasağı aşma imkânı her zaman vardır. Gerek Ehl-i Kitap erkekle evli mü’min kadın, gerekse Ehl-i Kitap kadınla evli mü’min erkek şuurlu/bilinçli Müslüman olarak İslam hukukçularının yorumuna sebep teşkil eden endişeyi her zaman aşabilir.

“Gerek erkeğin gerekse kadının Müslüman olarak…” cümlesi, “hem erkeğin hem de kadının Müslüman olması durumunda bu engeller aşılır” anlamına geliyorsa, malumu ilam olduğundan bu bağlam içinde oldukça anlamsız durmaktadır.

Milli Gazete – 30 Mart 2009

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 et-Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat, VIII, 374. el-Heysemî, Mecmau’z-Zevâid’de (IV, 410) ravilerinin güvenilr/sağlam kimseler olduğunu söylemiştir.