Klasik kaynaklarda dinî hükümler için zikredilen örneklerle yetinilmesinin de, bu noktada seçilen olumsuz örneklerin günümüz anlayışı ile karşı karşıya getirilerek peşinen mahkûm edilmesinin de yanlış olduğunu vurgulayan 6. madde –soyut olmakla birlikte– oldukça yerinde.
Son derece önemli bir hususu ela almakla birlikte, birşey söylememesiyle dikkat çeken yedinci maddeyi yorumsuz olarak aynen alıyorum:
“Dinî hükümlerin zaman ve mekân bağlamında değişmesi, temel itikat ve ahlak esaslarında ve ibadetlere ilişkin dinî metinlerin açık hükümlerinde söz konusu olmayıp, genelde ibadetlerin ifasının içtihada açık ayrıntı ve şartlarında ve formel hukukî hükümlerde gündeme gelmekte ve gerek izlenen yönteme gerekse çağın bu alandaki mevcut telakki ve uygulamasının etkisine bağlı olarak farklı eğilimler ortaya çıkmaktadır.”
Her ne kadar 8. maddede, bazı münferit örneklerden hareketle “din ve değişim” meselesinin genelleştirilmesinin yanlış olduğu söyleniyorsa da, bunun önüne nasıl geçileceğine dair herhangi bir tesbit içermemesi bu konunun da muallakta kalmasına müncer olmuş.
Onuncu maddede toplumun dinî nitelikli sorunlarını tesbit etmek ve çağdaş ihtiyaçlara cevap verecek yeni yorumlara dayanak oluşturmak üzere Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde bir “veri tabanı” oluşturulacağı haber veriliyor. Bir önceki yazıda değindiğim Usul meselesi sağlıklı bir şekilde sonuçlandırılamazsa, “yeni yorumlar”ın nasıl bir temel üzerine bina edileceği sorusunun cevapsız kalacağı muhakkak.
“Kadının konumunun belirlenmesinde Kur’an ve Sünnet’in getirdiği ilkesel esasların yanısıra, İslam’ın doğup geliştiği toplumlardaki sosyal ve kültürel çevre, özellikle ataerkil aile yapısı etkili olmuştur” diyen 12. ve “Kadın ile ilgili Kur’an ayetlerini anlamada ve yorumlamada, ayetlerin sosyo-kültürel nüzul süreci ve literal (lafzî) anlamının yanısıra hangi gayelerin esas alındığı da göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca, kadının sosyal ve hukukî statüsü konusunda daha ileri adımlar atılması Kur’an’ın ruhuna aykırı değildir..” şeklinde başlayıp devam eden 13. maddelerin muhtevası üzerinde ileride müstakil olarak duracağım.
- maddede Müslüman hanımların gayrimüslim erkeklerle evliliği konusunun daha detaylı incelenerek bir sonraki istişare toplantısında görüşülmesinun uygun bulunduğu ifade ediliyor. Bu ifadeden, bu konunun görüşüldüğü komisyonda bu meseleye “evet” denmesinin teklif edildiği, ancak gerekçelerinin yetersiz bulunduğu gibi bir izlenim edindim. Somut bir hüküm ihtiva etmediği için şimdiden bu madde üzerinde yorum yapmak doğru değil
Kadının şahitliği ile ilgili olarak, borçlanma ayetindeki durumun genel düzenleme içermediğinin söylendiği 18. madde şöyle devam ediyor: “İlgili diğer ayetler bu durumu açıkça ortaya koymaktadır. Bu nedenle, borçlanma ayetindeki farklılığın, kadınların zihinsel eksikliğinin sonucu olarak gösterilmesi kabul edilemez.”
Burada, kadınları akıl ve din eksikliği ile tavsif eden, bunu da şahitlikte iki kadının bir erkeğe denk tutulması ve özel hallerinde namaz kılıp oruç tutmamalarına bağlayan hadise örtülü bir atıf yapıldığı seziliyor.
Başta el-Buhârî ve Müslim olmak üzere pek çok Hadis kitabında nakledilmiş olan bu rivayetin modern Müslüman kadınımızı alabildiğine rahatsız ettiğini görüyoruz. Kısmet olursa ileride bu konuyu detaylı bir şekilde ele alacağım.
Hac, kurban, ezan, ana dilde ibadet… gibi hususlara ilişkin olan diğer maddeler yeni bir düzenleme içermediği ve olması gerektiği gibi tesbit edildiği için onlar üzerinde ayrıca durmaya gerek görmüyorum.
Mayıs 2002 – Milli Gazete