Daru’l-Hikme Söyleşileri Üzerine

Ebubekir Sifil2007, Ağustos 2007, Gazete Yazıları

Daru’l-Hikme’nin sitesinde (www.darulhikme.org) yer alan söyleşiler, kalıcı, sahici ve doğru olanın tesbiti diye bir meselesi olanlar için gerçekten bulunmaz bir imkân. Yurt içinden ve dışından, “bizim meselelerimiz” üzerine bu çok yönlü ufuk turlarından ben şahsen hayli istifade ediyorum. Son olarak geçtiğimiz ay, aziz kardeşim Dr. Serdar Demirel’in katkılarıyla gerçekleştirdiğimiz söyleşiyi mezkûr adresten izleyebilirsiniz.

Geçtiğimiz yılın Mart ayında “İslamî İlimler, Medeniyet ve Modernizm” başlığıyla yaptığımız söyleşi[1]Bkz. http://www.darulhikme.org/soylesi/islami_ilimler_Mdnyt_Mdrnzm.htm ; http://www.ebubekirsifil.com/index.php?sayfa=detay&tur=soylesi&no=18 ile ilgili olarak Ahmet Köprü isimli okuyucudan gelen bazı ciddi tenkitler var. Bu yazıda onlar üzerinde duracağım.

Şöyle diyor Köprü: “Darülhikme’deki Modernite röportajınızı okudum. Burada Ebubekir Sifil Hoca Mustafa Sabri Efendi için “Sultan Abdülhamid Han yönetiminden “istibdat” diye bahsetmesi bir arızadır” diyor. Eğer kendisi bu “istibdat” lafını “Abdülhamid Han gitsin, meşruti hükümet gelsin vs” gibi bir görüşle beraber söylüyorsa bunun bir arıza olduğunu kabul ederim ama Sultan Abdülhamid’in yönetim sistemine istibdad denmez de ne denir, eğer Ebubekir Sifil Hoca “istibdad değildi” diyorsa o zaman ya yeterince tarih okumuyor derim ya da şu “Abdülhamid’i her özelliğiyle yüceleştirip her bakımdan bir kahraman veya antikahraman olarak sunma” rüzgarına kendini kaptırmış derim.”

Bu itirazın cevabı aslında kendi içinde mevcut. Zira Abdülhamid Han idaresi gittiğinde yerine nasıl bir şeyin geleceği konusunda, Mustafa Sabri Efendi, Bediüzzaman Said Nursi, Elmalılı Hamdi Yazır… gibi ulemanın (Allah hepsine rahmet eylesin) elinde “temenni”den başka bir şey bulunduğunu söyleme imkânımız yok. Olayların gelişimi de onları –Said Halim Paşa ve benzeri örneklerde açıkça görüldüğü gibi– “hayal kırıklığının itirafı” noktasına getirmiştir. O dönemin hakim rüzgârına eteğini kaptıran bu ulemamızın, “istibdad” (hatta Bediüzzaman merhum bir yerde o dönem hakkında “gebermiş istibdad” tabirini kullanır) yönetimi ile nasıl bir ilişki içinde olunması gerektiğini belirlerken tam anlamıyla Ehl-i Sünnet zeminde hareket ettiğini söyleyebilir miyiz? Tebasına “Halık’a isyan”ı emretme cürmünden beri olduğunu, dindarlığını, takvasını ve hassasiyetlerini dost-düşman herkesin bildiği, kendisine yapılan onca cazip teklife gözünü ve gönlünü kapalı tutup Filistin’de bir Yahudi devleti kurulmasına onay vermektense tahtından olmayı tercih ettiğini Mustafa Sabri Efendi’nin dahi itiraf ettiği bir halifenin “hal fetvası”nı yazmak Elmalılı gibi bir alime mi düşmeliydi? Burada itiraz edilen meselenin, söyleşi içinde daha genel bir çerçevenin bir parçası olarak yer bulduğu daha iyi anlaşılacaktır.

Okuyucunun bir diğer itiraz noktası da, söyleşide yer alan, modern dönemde hastalık sayısının arttığı yolundaki tesbit. Bunun da bir önceki gibi bağlamın genel çerçevesinden koparılıp tek başına alındığında zayıf duran bir argüman gibi görünmesi normal. Modern hayat tarzının insana “son tahlilde” iyilik mi, yoksa kötülük mü getirdiği meselesini konuşurken, insanlığın karşı karşıya bulunduğu en büyük küresel tehdidi göz ardı etmeyelim hiç olmazsa.

Hindistan işgali sonrasında İngilizler’in Hintli ustaların/zenaat erbabının parmaklarını kestiği yolundaki tesbit, orada da belirttiğim gibi bana değil, Prof. Dr. Ahmed Davudoğlu hocaya ait.[2]Batı’da İslam Çalışmaları Sempozyumu, 26. (Oradaki ifade “Bengal” olarak geçiyor ki, o dönem itibariyle Hindistan içinde bir bölgedir.)

Ve matbaanın Osmanlı’ya geç gelmesi hadisesi… Bu konuyla ilgili olarak daha önce bu köşede bir seri yazı yazmıştım.[3]İslam ve Modern Çağ, I, 179 vd. Tabii ki bu mesele tek boyutlu olarak ele alınmamalıdır. Söyleşi içinde biz meselenin sadece bir boyutuna değinmiştik. İlgili yazılarımda daha detaylı bir projeksiyon yapmaya çalıştım. Ama kabul edelim ki, meseleyi “müstensihlerin işsiz kalması”na indirgemek ve inhisar ettirmek de doğru değil.

Devam edecek.

 Milli Gazete – 18 Ağustos 2007

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 Bkz. http://www.darulhikme.org/soylesi/islami_ilimler_Mdnyt_Mdrnzm.htm ; http://www.ebubekirsifil.com/index.php?sayfa=detay&tur=soylesi&no=18
2 Batı’da İslam Çalışmaları Sempozyumu, 26. (Oradaki ifade “Bengal” olarak geçiyor ki, o dönem itibariyle Hindistan içinde bir bölgedir.)
3 İslam ve Modern Çağ, I, 179 vd.