Daru’l-Hikme Seminerleri

Ebubekir Sifil2011, Ekim 2011, Gazete Yazıları

“Bilme” isteği insanî/fıtrî bir husus. İnsan teklife muhatap kılınmış/layık görülmüş varlık olarak var kılınış amacına uygun davranmanın imkânını ancak “bilme” güdüsü ile elde edebiliyor. En temel mükellefiyetlerimizi dahi “bilmeden” yerine getiremiyoruz.

Buraya kadar problem yok. Problem buradan sonra başlıyor. İnsan, özellikle de modern dünyada var olma mücadelesi veren Müslüman, neyi, nasıl, ne ölçüde bilmesi gerektiği konusunda sağlaması yapılmış bir kanaate sahip değilse, “bilme” güdüsü başı sonu belirsiz bir serüvene dönüşecektir kaçınılmaz olarak. Bu serüvenin sonunda ne mi olacak? Şu üç şeyden biri:

– Ya ömrünü keçiboynuzu yemekle geçirecek ve bir süre sonra varlık amacını keçiboynuzu yemek olarak vehmedecek. Amaçsızlığın amaç, kaosun düzen ve karmaşanın kanun oluvermesi böyle bir sürecin sonucudur. “Ölçü”nün kaybolduğu bu süreçte, mutlakın izafileşmesinin tabii sonucu olarak izafilik mutlaklaşacaktır. Sonuç: Kocaman bir hiç!

– Yahut sonu gelmeyen, bir yere gitmeyen ve götürmeyen bu faaliyet bir süre sonra bıkkınlık verecek ve kişi ya ticarete atılacak veya “eyyamcı”lığa savrulacaktır!

– Veya başını bir o kayaya bir bu duvara epeyce bir süre vurduktan sonra nasipliyse eğer yerini, amacını, haddini, metodunu sahih bir şekilde tesbit edecek ve heba ettiği onca zamandan kalan tortulara aldırış etmeden kendine yeni bir rota çizebilmiş olmanın heyecanıyla yeni bir başlangıç yapacak. Ömrünün ve enerjisinin yettiği kadar ilim öğrenecek…

Bilgi edinmenin birçok yolu vardır. Bunlardan hangisiyle olursa olsun kişi, azimliyse eğer, bilmek istediği şeyi eninde sonunda elde eder. Ama kendi başına elde edemeyeceği bir şey vardır: Edep! O olmadan öğrenmek de, bilmek de, öğretmek de kişiye “yük”tür.

Daru’l-Hikme, birkaç yıldır sürdürdüğü seminerlerle katılımcılara zaman zaman doğrudan, zaman zaman dolaylı biçimde bir noktayı vurguluyor: İlim, başkasına öğretmek için elde edilmez! Kişi ilmi önce kendisi için öğrenmelidir. Takvası artmadıkça, ruhu incelmedikçe, ahlakı güzelleşmedikçe kişi öğrendikleriyle başkasına faydalı olurken kendisi zarar edecek, mum gibi etrafını aydınlatırken kendisi erimekten kurtulamayacaktır…

Bu sene seminerlerin hem çeşidi arttı hem periyodu sıklaştı. Katılımcı sayısındaki gözle görünür yoğunluk yukarıda dile getirmeye çalıştığım hassasiyetin arttığının göstergesi hiç şüphesiz.

Hadis, Hadis Usulü, Mantık, Adab-ı Şer’iyye, İslamî İlimlere Giriş, Şerhu Ma’âni’l-Âsâr… seminerlerinin görüntü ve ses kayıtlarını en kısa zamanda kendi sunucumuz üzerinden internete aktarma işini de inşallah çok kısa bir zaman içinde tamamlamış olacağız. Bir sonraki adımda seminerleri internet üzerinden canlı olarak vereceğiz inşaallah. Böylece dünyanın her yerinden seminerlere anında katılım imkânı sağlanmış olacak.

Not: Halen 10 ayrı dalda sürdürülmekte olan seminerlerin gün ve saatlerini şu adresten öğrenebilirsiniz: http://www.darulhikme.org.tr/?sf=icerik&ktg=53&haberid=945

Milli Gazete – 17 Ekim 2011